Doç. Dr. Enes Bayraklı / Analiz - Geçtiğimiz ocak ayında İsveç Türk Büyükelçiliği önünde Mushaf-ı Şerif yakma eylemiyle zirveye çıkan İslamofobi, Müslümanlara karşı ayrımcılık, dışlama, hakaret ve şiddete varan eylemlerle 2022 yılında da Avrupa ülkelerinde Müslümanlar için hayatın her alanında etkili oldu. İnsan hakları alanında uzman 26 yerel akademisyenin 2022 yılında Avrupa’daki İslamofobi’nin durumunu ele aldığı “Avrupa İslamofobi Raporu” yayımlandı.

Avrupa’da yaşayan Müslümanların maruz kaldığı hakaret ve şiddet eylemleri 2022 yılında da hız kesmedi. İş hayatı, toplumsal hayat, eğitim, adalet, polis, medya ve internet gibi alanlarda sistemli bir baskı, sindirme, aşağılama, ayrımcılık, dışlama, hakaret ve şiddetle karşı karşıya kalan Müslümanların yaşadığı somut olaylardan hareketle hazırlanan Avrupa İslamofobi Raporu özellikle Fransa, Belçika ve İngiltere’nin başı çektiği ülkelerde İslamofobi’nin nasıl kurumsallaştığını gözler önüne sermektedir. Kurumsallaşmış İslamofobinin bir tezahürü olarak Avusturya Entegrasyon Bakanı Susanne Raab (ÖVP) sözde “Siyasal İslam’a” karşı verdiği mücadeleyi diğer Avrupa ülkelerine ihraç etmek amacıyla “Viyana Ayrımcılık ve Aşırıcılıkla Mücadele Forumu’nun” ikincisini düzenlemiştir. Foruma toplam on bir ülke katılmıştır. Ulusal düzeyde Raab, Siyasal İslam Dokümantasyon Merkezi’nin yıllık bütçesini (başlangıçtaki 500.000 Avro’dan) 1.700.000 avro’ya çıkarmıştır.

Vakaların çoğunda Müslümanlar mağdur
Belçika’da 2022 yılında ayrımcılıkla ilgili açılan 245 dosyanın %76.5’i İslam’a karşı ayrımcılıkla ilgilidir. Hollanda polisinin istatistiklerine göre ayrımcılıkla ilgili açılan dosyaların -çoğu iş hayatıyla ilgili olmak üzere- %67’si doğrudan Müslümanları hedef almaktadır. Birleşik Krallık’ta hükümetin resmi verilerine göre ayrımcılıkla görülen 8 bin730 vakanın %42’sinde Müslümanların mağdur olduğu görülmektedir. 2022’de Almanya’da 364 İslamofobik eylemin 26’sında doğrudan camiler hedef alınmıştır. Diğer Avrupa ülkelerinde de sayısı giderek artan İslamofobik eylemlerle ilgili birçok araştırmanın yer aldığı rapor 21 Mart Uluslararası Irkçılıkla ve Ayrımcılıkla Mücadele Günü’nde yayımlandı. Raporda yer alan 23 ülkenin tamamında, politikacılara, sivil topluma, akademisyenlere ve İslamofobi ile ilgilenen herkese 2022 yılında İslamofobi ile ilgili olarak meydana gelen en önemli olaylar hakkında bilgi verilmektedir. Rapor; ilk kez 2015’te yayımlanmasından bu yana siyaset, medya, istihdam, eğitim, hukuk sistemi ve İslamofobi ağı alanlarında İslamofobi hakkında bilgi edinmek için son derece önemli bir kaynak hâline gelmiştir.

İSLAMOFOBİ’YE SEBEP OLAN TEMEL DİNAMİKLER İNCELENDİ

Bu rapor, Avrupa’da Müslüman karşıtı ırkçılığın yükselişine doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunan temel dinamikleri detaylı bir şekilde incelemektedir. Bu, ulusal medyada yayılan İslamofobik ifadelerden, Avrupalı Müslüman vatandaşların temel haklarını kısıtlayan ve nihayetinde toplumun tamamını tehdit eden yasa ve politikalara kadar uzanmaktadır. Sonuç olarak, 2022 Avrupa İslamofobi Raporu, Müslüman karşıtı ırkçılığın örgütlenme, ifade ve din özgürlüğü gibi haklar ve Avrupa’daki hukuk devleti üzerindeki etkilerini ele almaktadır.

Raporun sekizinci baskısı, Ukrayna’daki savaşın etkilerini, Katar’daki Dünya Futbol Kupası’nın Avrupa medyasında nasıl yer aldığını, Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde Müslüman karşıtı mevzuat ve tedbirlerin nasıl geliştiğini ve sivil toplum tarafından İslamofobi ile nasıl mücadele edildiğini göstermeye devam ediyor. 23 ülke raporu, hükümetlerin, siyasi partilerin ve medyanın Avrupa vatandaşlarının temel haklarını tehlikeye atan söylemlerin yeniden üretilmesine nasıl katıldıklarını veya karşı koyduklarını göstermektedir. Faydalı bilgiler ve veriler içeren bu derleme, Avrupalı politika yapıcılara, kurumlara ve STK’lere Avrupa’da Müslüman karşıtı ırkçılıkla sistematik bir şekilde nasıl mücadele edilebileceğine dair tavsiyeler sunmayı amaçlamaktadır.

2021 raporunda olduğu gibi bu proje; Berkeley, California'da bulunan International Islamophobia Studies and Research Association (IISRA) ve California Üniversitesi’ne bağlı Othering & Belonging Institute; Rutgers Üniversitesi’ne bağlı Center for Security, Race and Rights enstitüsü; Berkeley merkezli International Islamophobia Studies Center; California Üniversitesi’ne bağlı Center for Race and Gender’de (CRG) yürütülen Islamophobia Research and Documentation Projesi (IRDP); San Francisco Eyalet Üniversitesi'ndeki Arab and Muslim Ethnicities and Diasporas (AMED) Studies programı; Viyana merkezli Leopold Weiss Enstitüsü ve Slovenya- Nova Mesto merkezli Reserch Center Social tarafından desteklenmektedir. Ayrıca 2022 Avrupa İslamofobi Raporu ve önceki yıllara ait raporlar www.islamophobiareport.com adresinden indirilebilir.

RAPORDAKİ TEMEL BULGULAR VE POLİTİKA ÖNERİLERİ

Birleşmiş Milletler’in 15 Mart’ı “Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü” olarak oybirliğiyle ilan etmesi, İslamofobi’nin mevcut ve yaygın bir sorun olarak küresel ölçekte tanınması açısından büyük bir başarıdır. Bu karar, İslamofobi ile mücadele eden sivil toplum ve siyasetçiler tarafından, bir yandan İslamofobi’yi teşvik eden ulus devletlere baskı yapmak ve onları eylemlerinden sorumlu tutmak, diğer yandan da bu devletleri İslamofobi’ye karşı somut adımlar atmaya zorlamak için kullanılma potansiyeline sahiptir. Ukrayna’da savaşın başlaması Avrupa çapında İslamofobi de dâhil olmak üzere diğer iç meseleleri farklı derecelerde gölgede bırakmış gibi görünürken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, birçok Avrupalının farklı mülteci gruplara karşı önyargılı bakış açısını ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede Müslüman mültecilere şiddetle karşı çıkılırken beyaz ve Hıristiyan Ukraynalı mülteciler memnuniyetle karşılamıştır.

Kurumsallaşmış İslamofobinin en güçlü temsilcilerinden olan Fransa da Müslüman nüfusu üzerindeki baskılarını sürdürmüştür. Emmanuel Macron’un Müslümanları hedef alan “sistematik engelleme” politikası Ocak ve Ağustos 2022 arasında 1.727 Müslüman kurumun kontrol altına alınmasına, 118 kurumun kapatılmasına ve 10 milyon Avro’ya el konulmasına yol açmıştır. Eğitim alanında, Müslüman kadınların bedenlerini kontrol etmek ve denetlemek için sözde Laïcité Planı uygulamaya konmuştur. Bir ulusal eğitim yönergesi, öğretmenleri ve idari personeli ceza tehdidi altında “çok uzun” etekleri tespit etmeye, kız öğrencileri rapor etmeye ve disiplin şikâyetinde bulunmaya zorlamaktadır.

Benzer şekilde, Belçika’da adalet bakanı Brüksel Ulu Camii’nin önde gelen imamını istifa etmesi yönünde tehdit etmiş, aksi takdirde caminin devlet fonunu kaybetme riskini göze alması gerektiğini söyleyerek mezkûr imama ve camiye baskı yapmıştır.

Danimarka’da ilkokullarda başörtüsü yasağı gündeme gelmiştir. Danimarka hükümeti önümüzdeki iki yıl boyunca öğretmenlerin sözde olumsuz sosyal kontrolle ilgili çatışmaları tanıması ve önlemesi için fon ayırmıştır.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, hükümetin PREVENT adlı terörle mücadele stratejisini savunurken İslamofobi ile mücadeleyi büyük ölçüde görmezden gelmiş ve sözde “İslamcı aşırıcılık” tehdidine yeniden odaklanma sözü vermiştir. Yeni hükümetin göreve başlamasından sadece birkaç gün sonra Tüm-Partiler Parlamento Grubu’nun (All-Party Parliamentary Group - APPG) sunduğu İslamofobi tanımı resmen reddedilmiştir.

Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) eleştirileri bu üye devletlerin çoğunda yankı bulmuşa benzememektedir. Aynı zamanda diğer Avrupa kurumları da, Avrupa Komisyonu’nun “2022Kosova Raporunda” olduğu gibi, Balkanlar’daki Müslümanları bir güvenlik tehdidi olarak resmederek radikalleşme ve şiddeti İslam ile ilişkilendiren tek taraflı analizler üretmektedir.

İslamofobi ile mücadelede 4 somut politika önerisi

  • Birleşmiş Milletler’in 15 Mart’ı „Uluslararası İslamofobi ile Mücadele Günü“ olarak ilan eden yeni kararı, politika yapıcılar ve sivil toplum aktörleri tarafından Müslüman karşıtı ırkçılıkla mücadelede daha fazla değişim için baskı yapmak üzere kullanılmalıdır.
  • Avrupa kurumlarının, özellikle de Avrupa Konseyi üye devletlerinin, ECRI’nin Müslüman karşıtı ırkçılık ve ayrımcılığın önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin 5 No’lu Genel Politika Tavsiyesini ciddiye almaları ve uygulamaları konusundaki acil çağrımızı yineliyoruz. Bu tavsiyeler Avrupa Birliği üye devletlerinin çeşitli ulusal eylem planlarına da dahil edilmelidir.
  • Avrupa ve ulusal kurumların, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın (FRA) “Terörle Mücadeleye ilişkin (AB) 2017/541 sayılı Direktifin - Temel Haklar ve Özgürlükler Üzerindeki Etkisi” başlıklı raporunda ortaya koyduğu bulguları ciddiye alması ve terörle mücadele mevzuatının Avrupa’daki Müslüman toplumlara verdiği zararı kabul etmesi gerektiğini yineliyoruz.
  • Avusturya’nın yeni kurulan “Entegrasyon Bağlamında Ayrımcılık ve Aşırıcılıkla Mücadele Viyana Forumu” aracılığıyla Müslüman sivil toplumuna karşı yürüttüğü cadı avı girişimine AB üye devletleri tarafından karşı konulmalıdır.

Muhabir: Haber Merkezi