Berfin Bitirim-Analiz

Tüm dünyanın gözü kulağı İsrail ve Filistin arasında yaşanan gerilime çevrildi. Uzun zamandır kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas, İsrail'e karşı Aksa Tufanı Operasyonu'nu resmi olarak başlattı. Aksa Tufanı kapsamında İsrail’in farklı noktalarına operasyon düzenlendi. Gazze’den ateşlenen roketler, hedefleri vurdu.

İsrail Savunma Kuvvetleri saldırıların ardından savaş durumuna geçildiğini duyurdu. Yaşanan gelişmelerin ardından İsrail ve Filistin arasındaki bu sorunun nasıl ve ne zaman başladığı merak konusu oldu.

Olayların özüne bakarsak her ülkenin bir ideolojisi olduğunu görüyoruz. Filistin topraklarında İsrail tarafından başlatılan işgalin temel nedeni aslında “Siyonizm ideolojisi” denilebilir. Bu ideolojii temelde, çeşitli ülkelerde yaşayan Yahudilerin Filistin’de bir Yahudi devleti kurma hedefi anlamına geliyor

.

1799’DA İLK KEZ DİLLENDİRİLDİ

Bu konuda ilk kez konuşan isimlerden biri Fransız General Napolyon Bonaparte olmuştu. Apolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.

1904 ila 1914 arasında ise Osmanlı İmparatorluğu kontrolü altındaki Filistin’e yaklaşık olarak 40 bin Yahudi göç etti.

BÖLGENİN DEMOGRAFİSİ DEĞİŞTİRİLDİ

Birinci Dünya Savaşı’ndan kısa süre sonra Filistin topraklarındaki Yahudilerin oranı yüzde 10 iken, bölge demografisi bir anda değiştirildi.

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Filistin’e başlayan göç Yahudiler için dini anlam taşıyordu ve “yükselmek/yukarı çıkmak” anlamına gelen “Aliyah” adıyla gerçekleştiriliyordu.

  • 1882-1903 Birinci Aliyah, 1904-1914
  • İkinci Aliyah, 1919-1923 Üçüncü Aliyah,
  • 1924-1928 Dördüncü Aliyah,
  • 1929-1939 arası dönem ise Beşinci Aliyah olarak isimlendirilmiştir.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI GÖÇ HAREKETLERİNİ HIZLANDIRDI

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, 1948-1951 yılları arasında da Filistin’e daha fazla ve kontrolsüz olarak Yahudi göçleri devam etti.

Göçle gelen Yahudiler, İsrail devletinin kuruluşu için çalışma yapmaya başladı ve bunun neticesinde 1920’de Haganah terör örgütünü, 1931’de de Irgun Z’vai Leumi örgütünü faaliyete geçirdiler.

Yahudiler ile Filistinliler arasında karışıklıklar bu terör örgütlerinin faaliyetlerinin ardından resmi olarak başlamış oldu. 1920 Nisan ve 1921 Mayıs aylarında çıkan olaylarda Yahudi ve Araplardan çok sayıda ölen ve yaralanan oldu.

1936’da başlayan olaylar ve grevler ise 1939’a kadar devam etti. Filistin topraklarının asıl sahipleri olan Filistinliler için kara günler gelmekteydi.

1946 yılında Irgun terör örgütü Kral Davut oteline bombalı saldırı düzenledi. Saldırıda çoğu sivil olmak üzere 91 kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin çoğu Araplardan oluşuyordu.

ANNE KARNINDAKİ BEBEKLERE BİLE ACIMADILAR

Yaşanan en önemli olaylardan biri ise Deyr Yasin katliamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Avraham Stern’in lideri olduğu Lehi (Stern) ile Menahem Begin liderliğindeki Irgun örgütünün militanları, 9 Nisan 1948’de Kudüs’ün batısında yer alan Deyr Yasin köyüne haince saldırdı.

Yapılan bu saldırılar Palmah ve Haganah gibi diğer terör örgütleri tarafından da desteklendi. Bu saldırıda 254 sivil Filistinli katledildi. Ölenler arasında çok sayıda çocuk ve 25 hamile kadın da bulunuyordu.

Köye düzenlenen baskında bazı kadınlara tecavüz edilmesi, bazı hamile kadınların karınlarının yarılması ve insanların ağaçlara bağlanarak yakılması gibi korkunç ve insanlık dışı davranışları görgü tanıkları İngilizlere bildirilmiştir.

Bu saldırılarda olay öyle bir noktaya geldi ki bazı Yahudi din adamları da tepki gösterdiler. Saldırının faillerinden olan Menahem Begin’in ise yıllar sonra “Bu eylemi yapmasaydık İsrail olmayacaktı” ifadelerini kullandığı bilinen bir gerçek.

NEKBE GÜNÜ

İsrail devletinin kuruluşunun ertesi günü olan 15 Mayıs Filistinlilerce Nekbe Günü, yani Büyük Felaket olarak tasvir edilmektedir. 1948 savaşının ardından İsrail işgal ettiği alanları genişletti ve Filistinlilerin bir bölgede kalmasına neden oldu. Bu genişlemenin ardından işkence, tecavüz ve öldürülme korkusu Filistin topraklarından büyük bir göç akımının başlamasına neden oldu.

İsrail kaynaklarına göre 500 bin, Araplara göre 900 bin, Birleşmiş Milletler’e (BM) göre ise 726 bin Filistinli yaşadığı topraklardan ayrılmak zorunda kaldı. Bu sayılar o dönemki Filistinlilerin yaklaşık yüzde 65- 70’ine tekabül ediyor. Bu dönemde 675 köy ve kasabadan oluşan Filistinli yerleşim yerleri tamamen yok edildi. Göç eden Filistinliler mülteci kamplarında kötü şartlar altında hayata tutunmak zorunda bırakıldı. BM buna karşı, 1948 tarihli 194 sayılı kararıyla, göç eden Filistinlilerin geri dönmelerine izin verilmesi kararı aldı.

1967 YENİDEN GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALDILAR

Altı Gün Savaşı’nın başladığı gün olan 5 Haziran ise Filistinliler tarafından Naksa (Gerileme) günü olarak adlandırılıyor. 1967 savaşının sonuçları yeni göç dalgaların görülmesine neden oldu.

Hatta 1967’de göç edenler bir defa daha yer değiştirmek zorunda kaldılar. Bu durum yine insani şartların hiçe sayıldığı bir dönemdi. Bu savaş nedeniyle göç eden Filistinlilerin 500 bin civarında olduğu belirtiliyor. Bu yaşanan olaylardan sonra Yahudi yerleşimlerinin genişlediğini söylemek mümkün. 1967’den günümüze kadar özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da 250’den fazla yeni yerleşim yeri inşa edildi. Bu durum Filistin’in toprak bütünlüğünün tamamen hiçe sayılması ve bölgede yaşamaya çalışan insanların haklarının çiğnenmesi anlamına geliyor.

Yeni işgal edilen, yeni oluşturulan yerleşim yerlerinde ise yaklaşık 650 bin Yahudi iskân edildi. İsrail’in yeni yerleşim yeri proje ve politikaları da bu kapsamda günümüze kadar sürekliliğini korudu.

KENDİ TOPRAKLARINDA HAPSEDİLDİLER: DUVAR

Filistinli sivillere yönelik hem bir şiddet aracı hem bir şiddet sembolü olan bir diğer şey İsrail tarafından Filistinlilerin yaşadıkları bölgelerin etrafına inşa edilen duvardır. Başlangıçta 720 kilometre olarak planlanan duvar, Filistin topraklarını yüzde 9,4 oranında daraltıyor. Yaklaşık üç milyon Filistinlinin yaşam koşulları daha da zorlaştırıldı. Bin 200’den fazla sivil Filistinli çeşitli saldırılarda hayatını kaybetti. 130 binden fazlası yaralandı, 2 bin 500 ev yıkıldı, 20 binden fazla Filistinli ise hapse atıldı.

2000 yılından 2005 yılına kadar devam eden İkinci İntifada döneminde ise 4 bin 412 Filistinli hayatını kaybetti, 48 bin 322 Filistinli yaralandı, binlerce Filistinlinin ise evleri yıkıldı.

İsrail’in Gazze’ye yönelik 2008 Aralık-2009 Ocak aylarında düzenlediği “Dökme Kurşun” adını verdiği saldırılarda ise 355’i çocuk, 100’ü kadın olmak üzere bin 400 kişi hayatını kaybetmiş, 5 bin 400 Filistinli yaralanmıştı.

8 Kasım 2012’de İsrail güçleri açtığı ateşle futbol oynayan 13 yaşında bir çocuğu öldürdü. Bunun ardından olaylar patlak vermişti. Bunun üzerine İsrail “Bulut Sütunu” adı verilen saldırılarını başlattı.

Hayati tehlikesi bulunduğu için Gazze'den çıkartılamıyor Hayati tehlikesi bulunduğu için Gazze'den çıkartılamıyor

Saldırının sonucunda yarısından fazlası kadın ve çocuklar olmak üzere 167 Filistinli hayatını kaybetti, bin 200’den fazla Filistinli yaralandı.

SORUN SÜREKLİ BÜYÜMEYE DEVAM ETTİ

2014 yılındaki “Koruyucu Hat” adı verilen ve 51 gün süren saldırılarda ise Gazze adeta enkaza dönüştürüldü. Bu saldırılar neticesinde 551’i çocuk 2 bin 158 Filistinli hayatını kaybetti, 11 binden fazla Filistinli yaralandı ve 60 binden fazla Filistinli evsiz kaldı.

2015 yılında  Birleşmiş Milletler İsrail-Filistin raporu yayınladı. Rapora göre İsrail, 2015 yılında 170 Filistinliyi öldürdü, 15 bin 377'sini yaraladı. İsrail son bir yıl içinde Batı Şeria ve Kudüs'te Filistinlilere ait 539 ev ve tesisi de yıktı.

2016 yılına geldiğimizde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında yasadışı tüm yerleşim faaliyetlerini "hemen ve tamamen" durdurmasını öngören karar tasarısını resmen kabul etti.

Güvenlik Konseyi üyesi 15 ülkeden 14'u karar tasarısı için 'evet' oyu verirken, veto hakkı bulunan ancak bu hakkı kullanmayan ABD 'çekimser' oy kullandı. İsrail BMGK'nın kararına uymayacağını açıklarken ABD'ye çok sert tepki gösterdi.

FİLİSTİNLİLERİ ÖLDÜRDÜLER

14 Temmuz 2017’de İsrail polisi Cuma günü sabah saatlerinde Mescid-i Aksa'da silahlı saldırıda bulunduğunu iddia ettiği üç Filistinliyi hiç acımadan katletti. Olayda yaralanan iki İsrail polisi de hayatını kaybetti.

Bu olay üzerine Mescid-i Aksa'nın da içinde bulunduğu Harem el Şerif bölgesine giriş-çıkışlar iki gün boyunca yasaklandı. Açıldığında ise giriş noktalarına metal detektörleri yerleştirildi. Dedektörleri protesto eden Filistinliler, Doğu Kudüs'ün sokaklarında namaz kılmaya başladı.

Gerilim arttı Doğu Kudüs'te hem de Batı Şeria'da protestocu Filistinlilere İsrail polisi müdahale etti ve toplamda dört Filistinli öldürüldü. Ardından bir Filistinli, üç İsrailli sivili bıçaklayarak öldürdü.

2018’DE İSRAİL ŞİDDETİ AYLARCA DURMAK BİLMEDİ

Mart 2018'de Filistinliler Gazze'nin İsrail sınırında gösteri düzenlenmeye başladı. İsrail askerleri göstericilere ateş açtı. Birkaç ay boyunca devam eden protestolarda 170'den fazla Filistinli, İsrail güçleri tarafından şehit edildi.

2022 yılına gelindiğinde İsrail bu kez Gazze'ye yönelik Şafak operasyonuna başladı. 5 Ağustos'ta başlayan operasyon 3 gün boyunca devam etti ve Gazze'de yaklaşık 50 Filistinli öldürüldü.

NETENYAHU YÖNETİMİNDE BASKILAR ARTTI

2023 yılında tarihteki en sağcı İsrail hükümeti olarak anılan Netanyahu yönetimi ile Filistinliler'e yönelik baskı ve şiddet her zamankinden daha fazla görülmeye başladı.

Mayıs ayında İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar büyüyerek devam ederken,İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda çok sayıda Filistinli hayatını kaybetti ve birçok kişi haksız yere cezaevlerine gönderildi.

Editör: Berfin Bitirim