Asitane Tezhip Sanat Grubu öğrencilerine ve tezhip sanatçısı Hümeyra Akakuş Yücel’e ait eserlerin bulunduğu tezhip sanatı sergisi ziyaretçilerini ağırladı.
Hamamönü‘ndeki Sanat Sokağı’nda yer alan salonda açılan sergide, yaklaşık 100 eser sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Hümeyra Akakuş Yücel, yaptığı açıklamada, yaklaşık 30 senedir tezhip sanatına emek verdiğini ve 20 senedir de öğrenci yetiştirdiğini kaydetti.
Yücel, sergi sayesinde öğrencilerin kendilerine ait eserlerini gösterme fırsatı bulduğunu belirterek, Esma’ül Hüsna, özel tasarım ve hilye çalışmalarının çok özel olduğunu, ayrıca sergideki hat çalışmalarının çok önemli ve ismi duyulmuş isimlerce yapıldığını söyledi.
Sanatseverlerin sergiye gösterdikleri ilgiden memnun kaldıklarını ifade eden Yücel, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde seçmeli olarak verdiği tezhip dersinin öğrencilerini ağırladıklarını ve öğrencilerinin tezhip eserlerini yakından görme fırsatı bulduklarını ve diğer öğrencilerin de sergiye gelmesi gerektiğini dile getirdi.
Yücel, sergide yer alan eserlerin ilgilileri için satılık olduğunu, sanatseverlerin 16 Ekim’e kadar sergiyi ziyaret edebileceğini sözlerine ekledi.
KISACA TEZHİP SANATI
İslam dünyasında ilk tezhipler 8. ve 10. yüzyıllar arasında Emevi ve Abbasi dönemindeki Kur’an-ı Kerimler ile başladı. 13. yüzyıl başlarında Anadolu Selçukluları, Uygur kültüründen gelen süsleme tekniklerini İslam kültürü ile birleştirerek yeni bir sanat anlayışı geliştirdi. Bu dönemin mimari süslemeleri, taş, çini ve halı motifleri tezhip desenleriyle benzerlik gösterir. 14. ve 15. Yüzyıllarda tezhip sanatının en güzel örnekleri İlhanlılar, Memlüklüler, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Safevilerde görüldü. Dönemin kompozisyonlarında insan ve efsanevi hayvan motifleri de kullanılsa da bugünkü Özbekistan’ı merkez alan Timurlar, Tebriz, Şiraz, Bağdat, Semerkand ve Buhara’da kurulan sanat merkezlerinde çok kıymetli kilometre taşı denilebilecek eserler verildi. Bu sanata Timur’un oğlu Şahruh, torunları Uluğ Bey ve Hüseyin Baykara ile veziri ve bilgin Ali Şir Nevai’nin de destekleri oldu.
Tüm İslam coğrafyasında Mushaf bezemeleri hep aynı şekilde olurken bu sanatın kaideleri neredeyse hiç bozulmamıştı.
Selçuklular döneminde açılan nakkaşhaneler ardından Osmanlı döneminde önce Bursa sonra Edirne ve İstanbul’da kuruldu. Burada usta-çırak ilişkisi ile yetişen sanatçılar müşterek eserler ortaya koydu. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleymandevirlerinde kendine has gelişmeler oldu. Tezhipte “Klasik Dönem” denilen zaman dilimi Kanuni Sultan Süleyman döneminde zengin ve ihtişamlı bezemelerle olgunluk dönemini yaşadı. Yapılan fetihler sonrası İstanbul’a getirilen Avrupalı sanatçılar nakkaşhanelere götürülmüş, bu sanatçılar büyük hayranlıkla başladıkları sanata katkılarda bulunmuşlardır.





