Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş

Tüm güzel isimlerin sâhibi Rahmân ve Rahim olan, insanoğlunu ve bütün kâinatı rahmetiyle var eden Rabb’imize hamd olsun. Allah’ın sevgilisi, Resullerin şâhı, insanların ve cinlerin Efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimize salât ve selâm olsun.

Peygamberimiz (s.a.v.) âlemlere rahmet ve bütün insanları ve cinleri müjdelemek ve uyarmak üzere gönderilen son peygamberdir. O, insanlar arasında Yüce Allah’a en yakın olan. O; insanlara en şefkatli, en yardımsever, ilmi ve insanlara akıl danışmayı seven, kimseyi incitecek bir davranışta bulunmayan, yaratılış bakımından güzel olduğu gibi insanların ahlâkça da en güzeliydi.

Efendimiz ki; bizlerin iç ve dış dünyasını aydınlatmak,  bizleri günahlardan arındırmak, adalet ve rahmeti, iyiliği egemen kılmak için geldi. O, bütün bu yönleriyle âlemler için bir rahmetti. Ahlâkıyla dünyanın hayat bulduğu, risalet nuruyla karanlıkların aydınlandığı, kendisindeki yüce vasıflarıyla her şeyin güzellik kazandığı, bilinen bütün kelimelerin kendisini anlatmakta yetersiz kaldığı, Rabb’imiz katında ‘Habîb’ en “Sevgili.” Huzuruna gelip güzelliğini görenin başka yüz görmek istemediği, sesini duyanın başka ses duymak istemediği sevgilidir.

Efendimiz (s.a.v); Allah’ın son elçisi, Mekke ve Medine’nin imamı, hamd sancağının ve Kevser havuzunun sâhibi, kâinatın göz bebeği, yaşamı Kur’an, adımı Kur’an, her nefesi Kur’an olandır. Her ânı zikir, her düşüncesi tefekkür, her sözü hikmet olan, şefkati tüm müminleri saran, cehaleti saadete çeviren yüce ahlakın sahibidir. Allah’ı en iyi bilen, Allah’ı en çok seven, bizlere Rabb’imizi bildiren ve sevdirendir. Canı için can verilen, adı için ah edilen, her an yolu gözlenen Sultandır.

Efendimiz (s.a.v) sevilmeye en layık olandır. Rasûlullah’ı (s.a.v) seven Allah’ı sever. Rasûlullâh’ın (s.a.v) yolundan giden Allah’a ulaşır. Her işi hayır ve güzellik olur. Rabb’imiz:  “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” ( Âl-i İmrân suresi 31. ayet) buyurmaktadır.

Allahutaala:  “Ant olsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.” (Tevbe suresi, 128. ayet) buyurarak Efendimizin (s.a.v) bizlere olan düşkünlüğünü beyan etmektedir.  Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “Ben, dünyada ve ahirette her müminin diğer insanlardan öncelikli olan velîsiyim. Dilerseniz ‘Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır.’ ayetini okuyun. Geride mal bırakan her mümine, asabesi (baba tarafından akrabası) olanlar mirasçı olsun. Eğer borç ya da himayeye muhtaç çoluk çocuk bırakırsa, bana gelsin. Zira onun velisi benim.” (Buhârî, Tefsîr, Ahzâb 1) buyurmuştur.

Sözler Rasûlullah’ı (s.a.v)  anlattığında kıymet kazanır. Rasulullah’ı (s.a.v)  anınca kalp ferahlar, ömür bereketlenir, yuvalar şenlenir. Rasûlullah Efendimiz’e (s.a.v) edilen bir duaya bir selâma Allah on rahmet ile karşılık vermektedir. “Kim bana bir defa salât ü selâm getirirse, bu sebeple Allahutaala da ona on misli merhamet eder.” (Müslim, Salât 70) buyuran Efendimiz (s.a.v) bu hakikati bizlere bildirmiştir.

“Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân, 8) buyuran Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) "Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle beraber olur” (Tirmîzî, İlim, 16) müjdesiyle de bizleri sevindirmektedir.

Bizler Efendimizi (s.a.v) her şeyden çok sevmeliyiz. Çünkü Rasûlullâh’ın (s.a.v) her hâli Rabb’imizin rızasına ulaştırır. Bilmeliyiz ki sevgi arttıkça fedakârlık artar, iman artar, yakınlık artar. Seven sevdiğini üzmekten çekinir. Sevgi arttıkça seven sevdiğine benzer. Sevdiğinin sevmediği işlerden kaçar. O yüzden insan ancak her şeyden çok sevmekle Rasûlullâh’a (s.a.v) benzer.  Peygamberimizi hayatımızda en yüksek örnek bilelim ve bütün davranışlarında onu ölçü alalım.

Efendimizin sünnetleri ömrümüzün ve amellerimizin tacı olsun. Rabb’imiz Efendimize (s.a.v) olan sevgimizi ziyade eylesin ki, bu sevgi bize şâhit olsun.

·GÜNÜN ÂYETİ
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân Suresi, 31. Ayet)

· BİR KISSA

Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh- diyor ki:

“Hazret-i Peygamber’e:

‘Yâ Rasûlallâh! Ben sana çok salavât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?’ diye sordum.

‘Dilediğin kadar yap.’ buyurdu.

‘Dualarımın dörtte birini salavat-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?’ diye sordum.

‘Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.’ buyurdu.

‘Öyleyse duamın yarısını salavat-ı şerîfeye ayırayım.’ dedim.

‘Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.’ buyurdu.

Ben yine:

‘Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?’ diye sordum.

‘İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için iyi olur.’ buyurdu.

‘Öyleyse duaya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salavat-ı şerîfe getirsem nasıl olur?’ deyince:

‘O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.’ buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23)

·GÜNÜN HADİSİ
“Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân, 8)

· RAMAZAN İLMİHÂLİ

Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?

Zekât nisabının oluşması açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da olsa sahip olunan bütün altın çeşitlerinin toplam ağırlıkları 80.18 grama ulaştığında, diğer şartları da taşıması hâlinde zekâta tâbidir. Ancak bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, ayrı ayrı değerleri üzerinden hesaplanarak kırkta bir (% 2,5) oranında verilir. (DİB, Zekât-Sıkça Sorulanlar)

· GÜNÜN DUÂSI
Bizleri Habîbine ümmet kılarak şereflendiren, bizleri cemâline dâvet eyleyen Rabb’imiz. Rasûlullah Efendimizi (s.a.v) her şeyden çok sevmeyi bizlere nasip et. Muhabbetimizi artır ve o muhabbet ile bizleri nurlandır. Bizleri Efendimizle (s.a.v) dünya ve ahirette beraber olan muttakilerden eyle.

· CÜZ CÜZ KUR’AN

On Altıncı Cüz

On altıncı cüzde; Kehf suresinin son kısmı, Meryem ve Taha surelerinin tamamı bulunmaktadır. Bu kısımdaki 3 konu (mesaj):

1. İmanlı Gençlik: Sabır, çalışma ve teknoloji ile başarılı Olunur

Kehf suresinin son tarafında Zülkarneyn ve ilginç duvar inşası ile ilgili konu işlenmektedir. (Kehf, 18/83-98) Hadislerde de Kehf suresinin cuma günü okunması tavsiye edilmekte (Hakim, 12/368, hasen) ve deccal fitnesinden koruyacağı ifade edilmektedir. (Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 275-709) Gelecekteki fitnelerden korumak, Kehf suresinin manasının ve mesajlarının anlaşılması ile olabilir. Ashab-ı Kehf ile imanlı bir gençlik yetiştirilmesi, Hz. Musa-Hızır olayı ile bizlere kadere teslimiyet ve sabır tavsiye edilmekte, Zülkarneyn kıssası ile teknolojiden yararlanmanın önemi anlatılmaktadır. İşte bu mesaj ile Müslümanlar gelecekte başarılı olurlar.

2. Diriliş Örnekleri: Ölüyü dirilten Allah, isterse ölü bir toplumdan yeni bir İslam toplumu yaratır

Meryem suresinde, dirilişin âdeta örnekleri verilmektedir.

a. İhtiyarlık döneminde Hz. Zekeriya ile kısır hanımından mucizevi olarak bir çocuk doğması, Yahya olarak isimlendirilmesi,

b. Bakire ve iffetli bir kız olan Meryem validemizden mucizevi olarak (babasız) bir çocuğun doğması ve İsa olarak isimlendirilmesi anlatılmaktadır. Hz. Yahya ve İsa, daha doğmadan isimleri konulan peygamberlerdendir.

c. İhtiyarlık döneminde Hz. İbrahim ile kısır hanımından mucizevi olarak bir çocuk doğması, İshak olarak isimlendirilmesi,

d. Hz. Musa döneminde Turu Sina’da (Sina dağı) diriliş,

e. Hz. İdris’in göğe çekilmesi (Meryem, 19/1-58) surenin sonunda dirilişi inkâr edenlerin ahiretteki halleri anlatılır. (Meryem, 19/66-98)

3. Başarının İlk Şartı: Sabırla ve ihlasla tebliğe devam etmektir

Bu cüz Taha suresi ile tamamlanmaktadır. Sure, Kur’an’ın misyonu olan doğruları hatırlatma (tezkire) mesajı ile başlamakta, Hz. Musa’nın hayatından bir kesit ile devam etmektedir. Burada Hz. Musa’nın, Medyen başta olmak üzere, Mısır’daki uzun mücadelesi, Firavun’un zulmünden kurtulması ve sonraki dönemlerde yaşananlar, ümmetini eğitmek için sarf ettiği çabası ve emeği teferruatlı bir şekilde anlatılmakta; âdeta Mekke’deki Müslümanlara sabırla tebliğe devam ederlerse başarılı olacakları ve zafere ulaşacakları mesajı verilmektedir (Tâhâ, 20/1-100). (Rıfat Oral, Kur’an’ın Temel Konuları, DİB, s. 45-46.)

· ESMÂ-İ HÜSNÂ
El-Bâis: "Ölüleri dirilten."
Eş-Şehîd: "Her zaman her yerde hazır ve nazır olan."
El-Hakk: "Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran."

Muhabir: Haber Merkezi