Türk Onkoloji Doktoru Yavuz Dizdar’dan bu konuya ilişkin tabuları yıkacak bir açıklama geldi. Dizdar, NBŞ’nin hava kirliliğinin verdiği zarar kadar insan sağlığına zararlı olduğunu ve kansere yol açmadığını söyledi.

Atakan Irmak/Özel Haber

Şeker fabrikalarının özelleştirileceğinin duyurulmasıyla birlikte, piyasada nişasta bazlı şekerlerin (NBŞ) artacağı iddia edilmişti. Konuya yönelik birçok uzman çeşitli varsayımlarda bulunarak NBŞ’nin kansere sebep olduğunu ifade ederken, Türk Onkoloji Doktoru Yavuz Dizdar, ezberleri bozan bir açıklama yaptı. Sağlık Bakanlığı’nın 8 yıl önce NBŞ’nin zararlı olmadığı yönünde açıklamada bulunduğunu hatırlatan Dizdar, “NBŞ’nin kansere neden olacağı iddiaları asılsızdır. Sağlık Bakanlığı 8 yıl önce ‘NBB zararlı değildir’ derken bugün hiç bir şey değişmemesine rağmen zararlıdır raporu yayınladı. O günden bugüne çıkan makalelerde değişiklik göremedim. NBŞ’nin kanserle olan ilişkisi tamamen şüpheli. Yani herhangi bir hava kirliliği kansere ne kadar etkiliyse NBŞ de o kadar etkilidir. Hatta bazı makalelerde NBŞ’nin kanser tedavisinde etkileri tartışılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Türk Onkoloji Doktoru Yavuz Dizdar

MEDYADA NBŞ HAKKINDA BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle nişasta bazlı şeker üretiminin ilgisi olmadığını söyleyen Yavuz Dizdar, medyada konuya ilişkin yalan yanlış bilgilerin dolaştığına dikkat çekti. Asıl konunun geri plana atılarak NBŞ’nin siyasi bir mesele haline geldiğini söyleyen Kanser Uzmanı Dizdar; “Gıda sektörünün endüstri ile birleşmesi kimyasal maddelerin kullanımını artırdı. Yumurtanın sentetikleşmesi, tavuklarda antibiyotik kullanılması ve duruma göre süte müdahale edilmesi gibi etkenlerin ortaya çıkması olayın seyrini derinlemesine değiştirdi. Konu NBŞ dışına çıkılarak genel bir değerlendirmeye alındı. Şuan şeker fabrikaları ile NBŞ’nin birlikte anılması işte bu bilgi kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Şeker fabrikalarının NBŞ’nin tüketiminin artırılması amacıyla kapatılması ya da el değiştirmesi doğru bir tespit değildir. Asıl mesele şeker fabrikalarının kotası artırılsın ya da artırılmasın, satılıp satılmayacağıdır. Konu maalesef NBŞ’ye getirilerek şeker fabrikalarının durumu geri plana atılıyor.” sözleriyle tespitlerini aktardı.

NİŞASTA BAZLI ŞEKERİN ÜRETİMİ NASIL YAPILIYOR?

Günlük hayatımızda kullandığımız kristal görünümlü şekerler pancardan elde edilirken, nişasta bazlı şeker mısır nişastasının moleküle çevrilmesiyle üretiliyor. Çeşitli işlemlerin ardından şeker haline gelen moleküller sıvı halde fıçılara yerleştirilerek gıda endüstrisinde kullanılıyor. Üretimin nasıl yapıldığını detaylarıyla anlatan Dizdar, “Mısırın nişastası parçalanarak tek şeker molekülüne çevriliyor. Bu sayede moleküllerde früktoz miktarı artırılıyor. İşte bu işleme nişasta bazlı şeker deniliyor. Bu şeker türünün bildiğimiz pancar şekerinden farkı iki şeker formunun bileşik değil tek tek bulunuyor olmasıdır. NBŞ, sıvı formda olduğu için özellikle endüstri sektöründe kullanılan bir türdür. Zaten üreticiler bu şekerleri meşrubat sanayisine dağıtıyor.” ifadelerini kullandı.

“HER ŞEY ŞEKER KURUMUNUN KAPATILMASIYLA BAŞLADI”

Şeker fabrikalarının işlevsel hale getirilmesi için adeta birilerinin düğmeye bastığını söyleyen Dizdar, “Dünyada şeker üretimin ağabeyleri bulunuyor. Bu kişilerin nerelere nüfuz ettiği bilinmese de istediklerini yaptırma gücüne sahip oldukları ortada. Türkiye’de şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hikâyesi geçen sene şeker kurumunun bakanlığa bağlanmasıyla başladı. Kurumun işlevsiz olduğu gerekçe gösterilerek konunun üzerini örtmeye çalıştılar. Kotayı belirleyenler bakanlık ve endüstrinin patronları olmasına rağmen kurumun bu gerekçeyle geri plana itilmesi olacakların ilk aşaması olarak sayıldı. Daha sonrada fabrikaları satacaklarını ilan ettiler.” diye anlattı.

“ŞEKER FABRİKALARI ÖZELLEŞTİRİLMEMELİ”

Şeker fabrikalarının satılmasının farklı bir çerçevede ele alınması gerektiğini belirten Yavuz Dizdar, “Başbakan Binali Yıldırım 5 yıl boyunca üretimin takip edileceğine dikkat çekmişti. Bu kotayı takip etmek mümkün değil çünkü başka fabrikalara kota devri gerçekleştiriyorlar. Kota dâhilinde üretim yapıldığı için örneğin, üretici 3 bin ton üzerine çıkacağım dediğinde bile birileri ‘Yapamazsınız serbest piyasa yok kota var’ diyerek önünüze çıkıyor. Peki, bu kotayı kim belirliyor? Defalarca yurtdışında şeker zirvelerine katılmama rağmen bu ağabeyin kim olduğunu kimse bilmiyor.” şeklinde konuştu.

Şeker kotası için Londra’da karar vermişler!

3 yıl önce Londra’da düzenlenen şeker zirvesine katılan Yavuz Dizdar, burada şeker kotasının kaldırılacağına yönelik açıklamalar edindiğini söyledi. Bu açıklamaların ardından şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararının gelmesinin büyük güçlerin Türkiye üzerinde oyunlar oynadığına değinerek, şöyle konuştu: “Londra’da düzenlenen şeker zirvesinde 2017 yılında şeker kotasının kalkacağı söylenmişti. Böyle bir durumda piyasa şekerle dolup taşardı. Dünyanın en çok şeker üreten ülkesi Brezilya Avrupa’yı şekere boğar şeklinde katılımcı arkadaşlarımızla tartışmıştık. Bu tasarrufun hangi mantıkla alınacağı bilinmiyordu ancak bu durumun Türkiye piyasasını etkileyeceği kesindi. Bunun üzerine iki kere Ankara’ya giderek Şeker İş’le görüşme yaptım. Zirvede anlatılanları yetkililere aktararak bu konuda gereklerin alınması konusunda uyarıda bulunmuştum. Yaptığım konuşmaların maalesef hiçbir faydası olmadı.”

Nişasta bazlı şeker Adana ve Konya’da üretiliyor

Nişasta bazlı şeker üretimi ağırlıklı olarak Ortadoğu ülkelerinde gerçekleştiriliyor. Türkiye’de ise Adana ve Konya illerinde üretilen mısırlarla üretimi yapılan NBŞ fabrikalarının sahiplerinin yabancı olduğu halde çalışanların işletme müdüründen bütün alt kademlere kadar herkesin Türkiye vatandaşı olduğu öğrenildi. Konu hakkında bilgi veren Dizdar, “Fabrikalarda yabancı müdür bile bulunmuyor. Firmalar uluslararası ancak ekilmesi ve fabrikadan geçirilmesi kendi ülkemizde yapılıyor. Kaynak ve hammadde Türk firmalardan temin edilerek piyasada satış gerçekleştiriliyor. Konya ve Adana’ya şeker elde etmek amacıyla mısır ektirildi.” dedi.

Muhabir: Haber Merkezi