Mehmet Akif Ersoy nereli, kaç yaşında vefat etti? Birlik ve beraberliğimizin sembolü olan İstiklal Marşımızın şairi, Mehmet Akif Ersoy’un ölüm yıl dönümünde milyonlarca paylaşım yapılıyor. Millet, vatan, bayrak sevdalısı olan Akif Ersoy’un biyografisini merak edenler için sevilen şairin hayatına dair detayları derledik. Ayrıca bugünü anmak isteyen için en güzel Mehmet Akif Ersoy sözlerine haberimizden ulaşabilirsiniz. Peki, Mehmet Akif Ersoy nereli, kaç yaşında vefat etti? İşte en güzel Mehmet Akif Ersoy sözleri…

MEHMET AKİF ERSOY NERELİ, KAÇ YAŞINDA VEFAT ETTİ?

Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873’te İstanbul’da Fatih ilçesi Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Annesi Buhara’dan Anadolu’ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım; babası ise Kosova doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi’dir. Babası, ona ebced hesabıyla doğum tarihini ifade eden “Ragîf” adını verdi. Fakat telaffuzu zor geldiğinden arkadaşları ve annesi ona “Âkif” ismiyle seslendi, zamanla bu ismi benimsedi.

Mehmet Âkif ilk din ve Arapça bilgilerini babasından aldı. 1878 yılında, 4 yaşındayken Fatih’de Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi’ne geçti. Yüksek öğrenimini Halkalı Baytar Mektebi’nde yaptı. Burayı birincilikle bitirdi (1894). Dört yıl kadar Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan’da çalıştı. Halkalı Ziraat Mektebi’nde kompozisyon, üniversitede edebiyat dersleri verdi.

İkinci Meşrutiyet ilan edildikten sonra halkı uyandırmak ve İslam birliğini sağlamak üzere Sırat-ı Müstakim ve Sebil’ür-Reşat adlı din dergilerinde şiirler, din ve edebiyat üzerine makaleler yazdı.1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevirilen yayınlandı.

Baytarlığa başladığı ilk yıllarda bile, mesleğinden çok, şairliği ile tanınan Mehmet Akif, öğretmenlik hayatına 1906’da Halkalı Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmîye” (resmî yazışma usulü) dersi hocalığı ile başladı. 1908’den sonra ise Edebiyat Fakültesi ile Dârülhilâfe Medresesi’nde “Osmanlı Edebiyatı” hocalığında bulundu.

1.Meşrutiyet’in büyük etkisinde kalan Âkif, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül’ula Mardin’in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908’de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. Balkan Savaşı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunup, Balıkesir’e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii’nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul’a döndü.

MEHMET AKİF’İN İSTİKLAL MARŞINI YAZMASI

1921’de Ankara’da Taceddin Dergâhı’na yerleşen Mehmet Âkif, 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına başta katılmadı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Beyin teşvikiyle ikna oldu. Onun orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye’de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45’te Milli Marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

MEHMET AKİF ERSOY NEDEN ÖLDÜ

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936’da siroz hastalığının tedavisi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti, Edirnekapı Şehitliğinde yatmaktadır.

MEHMET AKİF ERSOY SÖZLERİ…

“ Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem. … “ Konuşmak bir mana ise susmak bin bir mana. … “ Medeniyet dediğin açmaksa bedeninin her yerini… … “ Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım” “Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla!” “Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer yedi iklimi cihanın duruyor karşısında, Ostralya ile beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk” “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz. Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” “Cehennem de olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz, bu yol ki hak yoludur dönmek bilmez yürürüz” “Şarka bakmaz, garbi bilmez, edepten yok payesi bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi” “İz bırakanlarla senin aranda basit bir fark var sadece: Onlar ömür boyu gayret ediyorlar; sen ömür boyu hayret ediyorsun” “Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; git önce edep, hayâ öğren”

“Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat etmeseydi Allah cenneti, o’na bile etmezlerdi secde” “Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu, nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu!”

Editör: TE Bilisim