Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

“Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum” diyerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bugüne kadar, bu çatı altında milli iradenin üstünlüğü inancıyla ülkeye hizmet eden tüm milletvekillerini saygıyla andığını söyledi.

Malazgirt’ten Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuruluşuna, İstanbul’un fethinden İstiklal Harbi’ne ve terörle mücadele sürecine kadar bu toprakların vatan olması ve ilelebet öyle kalması için mücadele eden, şehit veya gazi olan tüm kahramanları rahmetle, minnetle yad eden Erdoğan, “Halen tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarıyla sınırlarımız içinde ve dışında canları pahasına mücadele eden güvenlik güçlerimizin her birini Rabbim muhafaza buyursun diyorum. Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Katar’da, Somali’de, Lübnan’da, Balkanlarda ve daha pek çok yerde bayrağımızı gururla dalgalandıran güvenlik güçlerimize Mevla’dan başarılar diliyorum” diye konuştu.

Türkiye’nin yumuşak gücü olarak dünyanın hemen her köşesinde, son derece zor şartlar altında, insani yardım ve kalkınma faaliyeti yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine de muvaffakiyetler temenni eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu yıl, İstiklal Harbimizin başlamasının 100’üncü yıl dönümü. Bir asır önce Samsun’dan başlayıp Amasya, Erzurum, Sivas duraklarının ardından Ankara’da ilk menziline ulaşan bu kutlu yolculuk, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla yeni bir safhaya evrilmiştir. Kurtuluş Savaşımızı bizzat sevk ve idare eden Büyük Millet Meclisi, dönemin tüm zorluklarına göğüs gererek, bu mücadeleyi zaferle taçlandırmıştır. 600 yıllık bir çınarın yerine dikilen genç Türkiye Cumhuriyeti fidanı, inşallah 4 yıl sonra bir asrını geride bırakacaktır. Milletimiz, sadece bu topraklardaki bin yıllık varlığı döneminde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak üç devlet kurmuştur. Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleri yer alan devletlerimize baktığımızda 2 bin 200 yılı aşkın bir mirasa sahip olduğumuzu görüyoruz. Dünyada böylesine derin, yaygın ve kesintisiz devlet tecrübesine sahip bir başka millet yoktur. Bu süreklilik aynı zamanda millet olarak bizim hiçbir zaman esareti kabul etmediğimizi; özgürlüğümüze, onurumuza, ideallerimize hep bağlı kaldığımızı ifade ediyor.

Türkiye’yi sınırları cetvelle çizilmiş, bağımsızlığı bahşedilmiş, müesseseleri suni olarak kurulmuş; medeniyet müktesebatı, tarihi, kültürü, hedefleri olmayan toplumlar ve devletçiklerle karıştıranlar oluyor. Ülkemizin ve milletimizin kadim geçmişini ve bugünkü gücünü anlamayanlara, bu gerçekleri her fırsatta hatırlatmanın görevimiz olduğuna inanıyorum. Bir asır önce ‘hasta adam’ diyerek adeta gömmeye hazırlandıkları bu millet, İstiklal Harbi ile kıyam etmiş ve hürriyetini tekrar kazanmıştı.”

“ÖNCE MİLLETİM, ÖNCE MEMLEKETİM”

“Son dönemde de PKK’dan DEAŞ’a ve FETÖ’ye kadar envaiçeşit terör örgütüyle dize getirmeye kalktıkları bu necip millet, bir kez daha kıyam ederek, istiklaline ve istikbaline olan bağlılığını göstermiştir” diyen Erdoğan, bu süreçte verdiği mücadele ile TBMM’nin de ikinci defa gazilik unvanıyla şereflendiğini vurguladı.

Erdoğan, “15 Temmuz gecesi bu millete sıkılan her kurşun, atılan her bomba, bizi büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolundan vazgeçirmek bir yana, kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. İstiklal Marşı ‘korkma’ diye başlayan bir milleti, darbeyle teslim alacaklarını sananlar, daha gün doğmadan ‘hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal’ nidasına teslim olmuşlardır. Şayet bugün geleceğimize çok daha güvenle ve cesaretle bakıyorsak, işte bu mücadelenin başarısı sayesindedir” dedi.

Bu vesileyle herkesi, milletin yakın tarihteki en büyük demokrasi, hak ve özgürlük zaferi olan 15 Temmuz’un şanını, şerefini, anlamını koruma hususunda azami hassasiyet göstermeye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde, milli iradenin tecelligahı olan TBMM’nin itibarının gözetilmesini de her şeyin üzerinde tutmamız gerekiyor. Çok partili siyasi hayata geçişi sağlayarak ülkemizi demokrasiyle tanıştıran bu Meclise sahip çıkmak, milli iradeye ve hukuk devletine de sahip çıkmak demektir. Bu sebeple, milli iradenin üstünlüğü yerine küçük bir azınlığın çıkarlarını korumayı amaçlayan tüm darbelerin, cuntaların, siyaseti ve hukuku örseleyen nice ayak oyunlarının ilk hedefinde hep bu Meclis olmuştur. Hamdolsun her seferinde milli irade üstün gelmiş, Meclisimiz yeniden millet adına görev üstlenmiştir” değerlendirmesini yaptı.

TBMM’nin, İstiklal Harbini yönetirken de 15 Temmuz’da darbecilerin karşısına cesaretle dikilirken de milletin adına tarihte eşine az rastlanır bir mücadele verdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

İnşallah gelecekte de bu kutlu çatı altında aynı mücadele kararlılıkla verilmeye devam edecektir. Siyaset yaparken de Meclis çalışmalarını yürütürken de hepimiz önce bu ülkeye ve millete karşı sorumlu olduğumuzu unutmayacağız. ‘Önce milletim, önce memleketim’ demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Türkiye’nin en büyük gücü, milletiyle ve onu temsil eden kurumlarıyla sergilediği birliktir, beraberliktir, dayanışmadır. Bu öyle bir güçtür ki ne parayla ne teknolojiyle ne de diğer imkanlarla kıyas kabul eder.

İşte bunun için her fırsatta bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz. İşte bunun için terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Bu hissiyatla hareket eden herkesle ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın tüm meselelerini konuşmaya, görüşmeye, birlikte hareket etmeye hazırız. Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı ve yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız. Yeter ki siyasi konulardaki rekabetimizi ve farklılıklarımızı, ülkemize ve milletimize karşı olan sorumluluklarımızın önüne geçirmeyelim. İnşallah önümüzdeki yasama dönemi, Meclis çatısı altında bu yönde örnek bir iş birliği sergileyeceğimiz bir devir olarak tarihe geçecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:

Dünyada böylesine derin yaygın ve kesintisiz devlet tecrübesine sahip bir başka millet yoktur. Türkiye’yi sınırları cetvelle çizilmiş bağımsızlığı bahşedilmiş hedefleri olmayan toplumlarla karıştıranlar oluyor. 15 Temmuz gecesi bu millete sıkılan her kurşun bizi büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolundan vazgeçirmek bir yana kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. 15 Temmuz’da TBMM ikinci defa gazilik unvanıyla şereflenmiştir. Milli iradenin üstünlüğü yerine küçük bir azınlığın çıkarlarını korumayı amaçlayan tüm darbelerin ilk hedefinde hep bu Meclis olmuştur. Önce milletim memleketim demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Türkiye’nin uzun zaman zaman kesintili de olsa demokraside bugün geldiği yer hepimizin ortak zaferidir.

”BİZ ÇEVREMİZE SADECE YARDIM ETMEK ANLAYIŞIYLA BAKIYORUZ”

Bugün bölgemizde ve dünyada kalbiyle ve gözüyle bizi takip eden yüz milyonlarca insan bulunuyor. Sınırlarımız dışındaki hiçbir faaliyetimiz ilhak istismar amaçlı değildir. Kendi güvenliğimiz adına neyin peşindeysek yakındaki ve uzaktaki tüm dostlarımız için aynı mücadeleyi veriyoruz. Biz çevremize sadece yardım etmek anlayışıyla bakıyoruz. Türk milletini diğerlerinden ayıran bu insani duruşumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz. Akdeniz’in Ege’nin Karadeniz’in her karışındaki gelişme bizi doğrudan ilgilendirir. Suriyeli kardeşlerimiz rejimin baskısı altında ezildiğinde yine gönlümüzün ve sınırlarımızın kapılarını açtık.

”HİÇBİR ÜLKE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMADI”

Suriye krizi uzadığı için, halen sınırlarımız içinde yaşayan 3 milyon 650 bin misafirimizin yol açtığı ekonomik, sosyal ve kültürel sınamaların tabii ki farkındayız. Türkiye’den başka böyle bir yükü omuzlayabilecek ve bu kadar uzun süre yönetebilecek bir başka ülke olmadığını da biliyoruz. Bununla birlikte, milyonlarca sığınmacıyı ilanihaye kendi topraklarımızda misafir etmeye devam etmek gibi bir düşüncemiz de yoktur. Yaklaşık 8 yıldır ülkemizde misafir ettiğimiz bu insanların evleri, yurtları, vatanları zaten vardır. Bize düşen, sığınmacıların bir an önce kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürebilecekleri güvenli bir iklimi oluşturmaktır. Bu konuda uluslararası topluma şimdiye kadar pek çok çağrıda bulunduk. Bundan 4 yıl önce Antalya’daki G20 Zirvesi’nde Suriye güvenli bölge oluşturmayı teklif ettim. Söze gelince herkes memnuniyetle karşılarken hiçbir ülke elini taşın altına koymadı.

”GERİ DÖNEN SURİYELİ SIĞINMACI SAYISI 360 BİNİ BULDU”

Şimdiye kadar, güvenli hale getirdiğimiz yerlere geri dönen Suriyeli sığınmacı sayısı 360 bini buldu. Suriye’deki mevcudiyetimizin tek sebebi, sınırlarımıza yönelik terör tehditlerinin, aynı zamanda ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de engelleyen bir bariyer haline dönüşmüş olmasıdır. Fırat’ın doğusu olarak ifade ettiğimiz bölge ile ilgili uzun ve zahmetli süreç yaşadık. Öncelikle şu hususu bir kez daha sizlerle milletimizle tüm dünya ile paylaşmak istiyorum Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır. Biz asla savaştan kan dökülmesinden ölümden yana değiliz. Hem kendimiz hem de tüm Suriye halkı için güvenli bir gelecek istiyoruz. Birileri bize diz çöktürmeye çalışıyor. Türkiye böyle alçakça oyunu kabul edecek kadar aciz bir ülke midir? Türkiye masa başında yazılan senaryoların figüranlığını yapacak kadar köksüz bir ülke midir? Böyle düşünenler varsa kusura bakmasın milletimizi de bizi de tanımıyor demektir. Biz bu dayatmaya rıza göstermeyiz. Millet olarak gerekirse ser veririz ama istiklalimizden ve onurumuzdan kesinlikle taviz vermeyiz.  Türkiye, kendi güvenliğini ve kardeşlerinin geleceğini, bölgede hesabı olan güçlerin keyfine terk edecek değildir.

FIRAT’IN DOĞUSUNA HAREKAT MESAJI

Türkiye’nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Hiç şüphesiz işimiz kolay olmayacak. Allah’ın yardımı sayesinde bu mücadeleden de alnımızın akıyla çıkacağımızdan şüphe duymuyorum.

”BANKACILIK SİSTEMİMİZ GÜÇLÜ YAPISINI KORUYOR”

Finansal dalgalanma faizlerden enflasyona kadar pek çok zincirleme etkiye yol açtı. Ağustos ayındaki sıkıntının ardından ekonomi yönetimiz pek çok önlem almıştır. Saldırı dalgasının ilk ayağı olan döviz kuru istikrarlı çizgiye oturtulmuştur. Bankacılık sistemimiz güçlü yapısını koruyor. Önümüzdeki günlerde enflasyonun yeniden tek haneli rakama ineceğine inanıyorum. Merkez Bankamızın döviz rezervleri yeniden 100 milyar doların üzerine çıktı. Şu aralar 103 milyar dolar seviyesine ulaştı. IMF defterini, tekrar açılmamak üzere Mayıs 2013’te kapattığımızı, altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Turizmde çok bereketli ve karlı bir sezon geçiriyoruz. Muhtemelen bu yıl tüm zamanların turist rekorunu kıracağız. Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirene kadar durup dinlenmeden çalışmaya devam edeceğiz. Turizm gelirlerimiz geçen yıl yüzde 12 artmıştı, bu yıl yüzde 10 daha artacak. Burada da 50 milyon turisti inşallah yakalayacağız. Hem bütçe açığımızın hem de borç stokumuzun milli gelirimize oranı, AB standartlarına göre çok çok iyi bir seviyededir.

YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin ilk paketinin hazırlıklarını tamamladık. Böylesine önemli bir konunun, Meclis’te mümkün olan en geniş uzlaşmayla tartışılması ve kabul edilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha çok hak ve özgürlükleri genişletmeyi amaçlayan hususları içeren bu paketi yenileri takip edecektir. Gerek komisyonlarda, gerekse genel kurulda bu reform paketlerinin yapıcı bir anlayışla tartışılacağını umut ediyoruz.

İSTANBUL’DA 5,8’LİK DEPREM

İstanbul’da yaşanan 5,8 büyüklüğündeki deprem bize karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi bir kez daha hatırlattı. Önümüzde 1,5 milyon acil dönüşüm bekleyen yapı var. Hem kriz hem de risk yönetimini birlikte yaparak 81 ilde afetlere hazırlık yapıyoruz. Deprem gibi konuların siyaset üstü olduğuna inanıyoruz.”

Editör: TE Bilisim