Evet, 1881 yılında İstanbul’da doğan İsmail Enver, Gagauz Türkü bir ailenin evladıydı. Bu aile ki, Osmanlı’ya Enver Paşa’nın dışında iki büyük subay daha yetiştirmiş bir aileydi; övünç kaynağımız olan ve İngilizler’in bugün dahi duymaktan kaçındığı Kut-ül Amare’nin komutanı Halil Paşa (Halil Kut) Enver Paşa’nın amcası, İslam Orduları Komutanı olarak bilinen Nuri Paşa (Nuri Killigil) ise Enver Paşa’nın kardeşidir.

GERÇEKLİKTEN UZAK İTHAMLAR

Osmanlı coğrafyasında deyim yerindeyse basmadık yer bırakmayan Enver Paşa, 1914 yılında Harbiye Nazırlığı görevine geldi.

Zor bir dönemde bu görevi üstlenen Enver Paşa, 1. Dünya Savaşı’nın nihai hedeflerinden birinin de Osmanlı coğrafyasını parçalamak olduğunu çok iyi biliyordu. Ona göre, savaşın dışında kalmanın Osmanlı’ya kazandıracağı bir şey yoktu.

Alman hayranlığı suçlaması üzerine atılı kalan Enver Paşa, aslında kendi milletinden başka hiçbir millete hayranlık duymayacak kadar milliyetperver bir insandı. İngilizlerin ve Fransızların Osmanlı üzerindeki emellerini gayet iyi bilen Enver Paşa, stratejik olarak Almanya’nın yanında savaşa girmenin son çare olduğunu düşünmüştü sadece.

DESTANSI ZAFERLERİN HAZIRLAYICISI

Tarihin bir cilvesidir ki; hep nihai zafer sahiplerini yazmıştır. Misal, destansı Çanakkale zaferimiz söz konusu olduğunda herkes anılır da dönemin Genelkurmay Başkanı Enver Paşa hiç konuşulmaz. Kut’ül Amare ile haklı olarak övünürüz de yine dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’yı hiç anmayız. Kafkas İslam Ordularını ve komutanı Nuri Paşa’yı rahmet ve minnetle anarız da tüm planlamayı yapan Enver Paşa’yı birkaç kelime olsun yazmayız.

KAHRAMANCA CAN VERDİ

Tarih, hep nihai kazananı yazsa da biz o yolda can verenleri de unutmayacağız.

Bir döneme damgasını vuran Enver Paşa, 4 Ağustos 1922’de, Türkistan’da Basmacı Hareketi’nin başında Turan’ın bağımsızlığı için mücadele ederken o dönemin Buhara Sovyet Cumhuriyeti içinde yer alan, günümüzde Tacikistan’da bulunan Doğu Buhara’daki Çeğen Tepesi’nde Sovyet ordusuyla savaşırken şehit olmuştur.

Velhasıl yaşadığı gibi kahramanca can vermiştir. Naaşı tam 74 yıl sonra vatan topraklarına getirilen Enver Paşa, bugün Abide-i Hürriyet Tepesi’nde medfundur

Enver Paşa’nın, refikası (eşi) Naciye Sultan’a Türkistan’dan yazdığı bir mektup: “Mektubunda kılınç ve harbi sevdiğim kadar hiçbir şeyi sevmediğimi yazmışsın. Söylediğin pek yalan değil. Ben hiçbir şeyi değil sadece seni seviyorum diyemem. Fakat sen de bilirsin ki benim hakkımda yanlış propagandalar yapan bir kısım bedbahtların iddia ettikleri gibi, ben bu uzak diyarlara servet aramak, zengin olmak veya kendi hâkimiyetimi kurmak için gelmedim. Gerçekte beni senden koparıp buralara kadar sürükleyen Cenab-ı Hakk’ın omuzlarıma yüklediği kutsi bir vazifedir. Bu ise cihat vazifesidir…
Editör: TE Bilisim