Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş Ilahiyatçı-Yazar

Sezai Karakoç, Ramazan makalelerinin toplandığı “Samanyolu’nda Ziyafet” adlı kitabında çokça bahseder Ramazan’ın çocuğundan, çocukluğun Ramazan’ından.

“Çocuğun dünyasında orucun yeri bambaşkadır. Evvela Ramazan’ı bekler. Çevresindeki konuşmalar ona kutlu bir misafirin geleceğini haber vermektedir. Ramazan bütün görkemi ile gelir. Evde bir değişim başlamıştır. Çocuk bu değişime katılmaya çalışır. Sahura kalkar. Büyükleri ‘uyu’ dese de o, dinlemez sahurda uyanır. İftar vaktini sabırla bekler. Kulağı ezan sesinde… Çocuk ve oruç arasında bir iyilik ırmağı akar: “Oruç ve namazladır ki, kutsal bir dünyaya girer çocuk. Sözle değil; bizzat o dünyanın içinde yaşar Mutlak Gerçeği.”

GÜNÜN ÂYETİ
“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, (özü sözü bir olan) sıddîklarla, şehitlerle ve iyi işler yapanlarla birliktedirler. Ne güzel arkadaştır onlar.” (Nisa, 4/69)

Oruç tutan çocuk daha bir büyümüştür artık, sanki bir ay boyunca oruç tutan “büyükler” kategorisine dâhil oluvermiştir. O da “oruç tutmak”, böylece büyüdüğünü ispat etmek ister. Büyükler kıyamaz genellikle, “Sen küçüksün, acıkırsın, susarsın…”, “Hem sana farz değil, sonra tutarsın…” gibi pek çok yolu denerler çocuğu ikna için… Ama Ramazan çocuk için aç kalmaktan öte bir eğlencedir. Kaç saat aç kalabileceğini ve ne kadar sabırlı olduğunu denemedir… Önce kuş orucu, tekne orucu ile kendini aşar. Yenilmez, pes etmez. Öğlene kadar çok da güzel sabredebilmiştir. Ona su içmek serbesttir ama o, ağzına su sürmez.

GÜNÜN HADİSİ
Allah Rasûlü (sav) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara” diye cevap verdi. (Müslim, “İmân”, 95)

Saat gece yarısını geçtiği zamanlarda, sokağın köşesindeki davul sesiyle başlar ilk sahur, olanca gücüyle gerilmiş deriyi çomakla buluştururken ve çeşitli maniler okurken davulcu... Daha dün geceden “ Anne beni de kaldır sahura” deyip, gözler ovuşturulur kalkarken ve uykuya direnirken… Sahur, uykunun arasında tatlı bir rüya gibidir, ne yediğini, nasıl yediğini bilmeden atıştırırken ve tekrar soğumadan yatağını el yordamıyla bulurken… Akşamı iple çeker her şeye rağmen ve akşam herkesten önce oturur iftar sofrasına… Elinde çatal kaşık, akşam yemeğinin hoş kokuları arasında herkesten önce bekler bir yanda okunan ezan sesini, ha atıldı ha atılacak derken “gümm” sesiyle, mutluluğun doruğuna ulaşır… İftar topu, zaferdir onun için… Ezanla beraber belgelenir orucu.”

Ve çocuklar iftar açmanın telaşındadır… İftar vakti duadadır aileler… Aileler masumluğun şahidi, göz aydınlığımız, sevincimiz, ümidimiz çocuklar ise Ramazan’ın bereketidir. Çocuklarımızın gönlünde Ramazan sevgi, paylaşma ve tatlı bir anıdır. Bu anılar yarınlara taşınacak ve Ramazan onlarla yaşayacak…

HİKMETLİ SÖZLER
Derdin sana dermân ise Aklın sana fermân ise Sadrındaki îmân ise Korkma ölmezsin ölmezsin Dört kitâba inanırsan Enbiyâya dayanırsan Bu tevhîdi beğenirsen Korkma ölmezsin ölmezsin [Vahib Ümmi]

Allah Resulü Ramazan’da sadakaya önem verirdi

Efendimiz (sav), hayatı boyunca cömert biriydi. Ama Ramazan ayı girince bu ayda infak etmede her zamankinden daha cömert davranırdı.

İbn Abbas’tan (ra) gelen bir rivayet şöyledir: “Resûlullah (sav) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrail (as) karşılaştığı zaman daha da artardı.

Cebrail (as), Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Resûlullah (sav) ile buluşurdu. Resûlullah (sav) ona Kur’an’ı arz eder (okurdu.)

Peygamberimiz (sav), bu buluşmalardan sonra insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert, daha faydalı olurdu.”(Buhârî, Savm, 7.)

Enes b. Mâlik (ra) rivayet ediyor: Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (sav) “Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sorulduğunda o, “Ramazan ayında verilen sadaka.”(Tirmizî, Zekât, 28) diye cevap verdi.

Yine bir başka hadiste Ramazan’da sadaka vermenin önemine dair şöyle buyurmuşlardı:

“Ramazan ayında bol bol infakta bulunun. Çünkü o ayda infakta bulunmak, Allah yolunda infakta bulunmak gibidir.” (Kenzü’l-Ummâl, VIII, 464)

GÜNÜN DUASI
“...Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle. Öne geçiren de sen, geride bırakan da Sensin. Senin her şeye gücün yeter.”

Mukabele dinlemekle hatim yapılmış olur mu?

Kur’an-ı Kerim’i okumak ibadet olduğu kadar, onu dinlemek de farz-ı kifâye olarak nitelenen bir ibadettir.

Yüce Rabbimiz “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 7/204) buyurmaktadır.

Durumu uygun ve uygun bir ortamda bulunan müminlerin tilavet olunan Kur’an-ı Kerim’i edeple dinlemeleri uygun olur.

Bir başkasının Kur’ân-ı Kerîm’i okuyuşunu takip etmek ve bu suretle hatim indirmeye mukabele denmektedir.

Dijital platformlardan TV ve radyolardan okunan bir mukabeleyi takip etmek sevaptır. Hangi platform olursa olsun hatim olması için Kur’an’ın başından sonuna kadar okunarak bitirilmesi gerekir.

Kişinin bizzat gözleriyle takip edip ve diliyle de okuması gerekir. Kişi okunan mukabeleyi sadece dinlemekle Kur’ân dinlemiş olur. Dinlemek de sevaptır. Kişinin samimiyeti ve ihlası oranında Yüce Allah sevap takdir edecektir. Hatim yapmış olmak için Kur’an’ın bizzat tilavet edilmesi/okunması gerekir. Ancak kişi mukabeleyi takip esnasında aynı zamanda okursa hem dinlemiş hem de hatim yapmış olur.

Editör: TE Bilisim