Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş İlahiyatçı - Yazar

Bereket, ömür ve malda çoğalma artış aynı zamanda beraber huzur ve afiyettir. Bereket, helal kazançtır. Zira haram kazancın hayrı ve bereketi yoktur.

Bereket paylaşarak artan bir değerdir. Paylaşmadan artmaz. Mal, ilim, rızık ve sevgi paylaşılmalıdır. Bereketsizliğin zıddı ise hayırlı netice alamama, erime, tükenme, boşa harcama, israftır.

Öncelikle nimeti bereketlendirmek için Mün’im, nimeti vereni hatırlamak ve ona teşekkür etmek, nimetleri helal yoldan kazanıp, onun rızası istikametinde sarf etmek gerekir.

Zira Yüce Allah’ın hatırlanması bereketinin artmasına, hayırlı ve güzel bir şekilde işin neticelenmesine vesile olur. Besmelenin okunmadığı ve hamd ve şükürde bulunulmadığında yapılan işler bereketten yoksun olur. Besmele ve hamd her işin bereketidir.

Allah Resûlü (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah’a hamd ile başlanılmayan her önemli iş noksandır/bereketsizdir.” “Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.” (İbn Mâce, Nikâh, Süyûtî, el-Fethü’l-kebîr, II, 303)

Günün ayeti
“Ey İnananlar! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız onun halini Allah'a ve peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzeldir”. (Nisa, 4/59).

Bereketli günler

Bereketli günlerde rahmet ve ihsan artar, dualar kabul olur. Özellikle cuma günü haftanın en faziletli ve bereketli günü olarak kabul edilmiştir.

Ramazan Müslümanlar için en bereketli aydır. İftar ve sahurlarda bereket vardır.

Bereketi uzaklaştıran tavırlar

Güzel ahlak bereketi davet eder. Yalan, iftira, ihanet, ihtikâr, karaborsacılık malın bereketini götürür. Bu yüzden Hz. Peygamber, müminlerin ticaret yaparken yalandan sakınmalarını şöyle öğütlemiştir: “Eğer bir satıcı, doğru söyler ve gerekli açıklamalarda bulunursa, alışverişi bereketlendirilir. Eğer yalan söyler ve kusurları gizlerse, alışverişinin bereketi yok olur.” Nesâî, Büyû’, 4

Hakîm b. Hizâm (ra) anlatıyor: “Resûlullah’tan (sav), Huneyn ganimetlerinden istedim, bana ondan verdi. Sonra yine istedim, yine bana verdi. Sonra tekrar istedim bu defa da verdi. Sonra şöyle buyurdu: “Ey Hakîm! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala tamah etmeden gönül zenginliği ile sahip olursa kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamah dolu bir kalple bu malı isterse, tıpkı yiyip de doymayan kimse gibi, onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür.” ( Buhârî, Zekât, 50)

Faiz bereketi yok eder

“Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara, 2/ 276)

Sadaka mala bereket katar. Faiz ise yalnızca malı değil, yol açtığı iflaslar, ekonomik dengenin bozulması ile de hayatının bereketini götürmekte, kişinin âhiret hayatını da tehlikeye sokmaktadır. Hz. Peygamber (sav) bu konuda şu uyarıyı yapmıştır: “Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki sonunda malı azalmasın.” (İbn Mâce, Ticâret, 58)

Ailede bereket

Aile bereket kaynağı hem de büyük bir zenginliktir. Peygamberimiz (sav) yeni evlenen bir insanı tebrik ederken, “Allah mübarek etsin, sana bereketler ihsan etsin, eşini de seni de hayır ve iyiliklerde ortak etsin.” diye dua ederdi. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 35-36.)

Akrabalar arası bağların koparılmaması, aile içinde sevgi, malda bolluk ve ömrün uzamasına bereketlenmesine sebeptir.” ( Tirmizî, Birr, 49)

Peygamberimizin her gün ailesi için şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Günahlarımı bağışla, evimi geniş ve ferah, rızkımı bereketli kıl.”

Ülke için bereket

Rabbimiz: “O ülkelerin halkı inansalar ve günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık…” (Araf, 96) buyurmaktadır. Yüce Allah’a ibadet ve itaat bir ülkenin bereketini artırır.

Her hasat döneminde Medineliler, turfanda meyveyi Allah’ın Resûlü’ne getirir. O ise, “Allah’ım! Meyvelerimizi bereketlendir, Medine’de bize bolluk ver, ölçü ve tartımızı bize bereketli kıl...” diye dua ederdi. (Muvatta’, Câmi’, 1) Hayatımızı bereket kuşatsın. Aile ve ülkemizden bereket eksik olmasın.

Günün hadisi
“Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.”

HZ. PEYGAMBER VE RAMAZAN GÜNLÜĞÜ

Hz. Peygamber ve cömertlik

Ramazan ayının feyiz ve bereketinden istifade edebilmenin yollarından biri de cömertliktir. Resûlullah (sav) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu zaman dilimi ise Ramazan ayı idi. Hz. Peygamber (sav) “Sadakalardan en faziletlisi ramazan ayında verilen sadakadır.” buyurmuştur. Peygamberimiz (sav) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da ramazanda Cebrâil'in, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cebrâil ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı. (Buhârî, Bedü'l-vahy 5, 6)

Hz. Peygamber (sav) kendisinden bir şey istenildiği zaman asla “yok” demez, kimseyi “reddetmezdi.” Varsa ve vermesi mümkünse verir, verecek bir şeyi yoksa, belki bir yerden bir yardım gelir diye bekler, veya yardım etmeyi va’deder ya da güzel sözler söyleyerek isteyenin gönlünü alırdı. Hatta bir başka rivayette, “Kendisinden bir şey istenildi mi, onu yerine getirmek isterse “Evet, olur” der; eğer yapmak istemezse “hayır” demez sadece sükût ederdi” denilmektedir. Nitekim Efendimiz, yiyecekler konusunda da aynı tavır içindeydi: “Hiçbir yiyeceğe kusur bulmaz; canı isterse yer, istemezse yemezdi” (Buharî, Et’ime 21). Hz. Peygamber, elinde mal varken sırf vermemek için asla “hayır, yok” dememiştir. Ancak özür beyânı anlamında “yok” demiştir. Nitekim “Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde, sizi bindirecek bir binek bulamıyorum demiştin..” Tevbe sûresi 92. âyeti de bu hususu teyit etmektedir. (Riyâzü’s-Sâlihîn: Peygamberimizden Hayat Ölçüleri” Trc., İstanbul; 2001)

***

Oruç ilmihali

Zekât kimlere farzdır ve Ramazan ayında mı verilmesi gerekir?

Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıllı, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir.

Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mala sahip olduktan sonra bir kameri yılın geçmesi gerekir. Süre hangi ayda dolmuş ise o ayda zekât vermek gerekir. Kişi bu zekâtı bu süre dolmadan önce Ramazan ayında da verebilir.

Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve buluğ şart değildir. Çocuk ve akli yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir. Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “ niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez. Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır. Bizzat zekâtın fakirin mülkiyetine geçmesi gerekir. Fakirin adına alınıp onun rıza ve vekâleti olmadan o zekâttan bir harcama yapılamaz.

 *** 

Günün Sözü

Zaman, bu kargaşa ve kavgayı kısa keser.

Ölüm kurdu bu sürüyü dağıtır gider.

Herkesin gönlünde bir arslan yatar ama,

Ecelin sillesi tepeler gider.

Mevlana Celaleddin Rumi, Rubailer

Editör: TE Bilisim