En yalın anlamıyla hikaye yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayları veya durumları ilgi çekici bir biçimde anlatan kısa yazılara denmektedir. Bu türün kaynağı olarak eski Hint gösterilir ve “Binbir Gece Masalları”ndan beslendiği söylenir. İtalyan yazar Boccacio'nun Decameron adlı eseri, Batıda hikâye türünün ilk örneği olarak bilinir. Bunu İspanyol yazar Cervantes’in çalış­maları izler. Kavram ve metin olarak ilk Türkçe verimlerden itibaren karşımıza çıkan tür, “hikâye” adını İslamiyet’ten sonra ortaya konulan eserlerde kazanır.

TÜRK EDEBİYATINDAKİ İLK OLGUN ÖRNEK

Türk edebiyatı tarihinde ise hikâye söyleme geleneğinin, çok eskiye dayanan köklü bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Kavram ve metin olarak ilk Türkçe verimlerden itibaren karşımıza çıkan tür, “hikâye” adını İslamiyet’ten sonra ortaya konulan eserlerde kazanır.

Edebiyatımızda hem sözlü hem yazılı manzum ve mensur hikaye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. 

Giritli Ali Azîz Efendi'nin 1796-97'de yazdığı ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. İslam Ansiklopedisi'nde "Muhayyelat-ı Aziz Efendi'nin klasik hikâyecilikten modern hikâyeciliğe geçişte bir dönüm noktası kabul edildiği" belirtilmektedir.

Eserin hem klasik hikâyenin hem de modern hikâyenin özelliklerini taşıdığı belirtilmekte ve modern hikâyenin özellikleri olarak şunlar öne çıkarılmaktadır: "Oldukça sade bir dille kaleme alınması, bazı bölümlerinde mekânın coğrafi gerçekçilikle örtüşmesi, üslupta yer yer basmakalıplıktan kurtulma gayreti, bazı yerlerde hikâye kahramanlarının sosyal durumlarına uygun şekilde konuşturulma dikkatinin bulunması, 18. yüzyıl 63 İstanbul'una ait yerli çizgilerin işlenmesi.

ESKİ İLE YENİNİN GEÇİŞ NOKTASI

Ahmet Mithat Efendi, Kıssadan Hisse ve Letâif-i Rivâyat (1870-1893) eserleriyle hikâye türünün ilk yerli örneklerini vermiştir. Aynı yıllarda Emin Nihat Bey tarafından Müsâmeretnâme yazılmıştır. Bir yanıyla Binbir Gece hikâyelerine bağlanan Müsâmeretnâme, eski ile yeninin geçiş noktasında durmaktadır.

Modern hikâyeye geçiş noktasında kısa hikâye türünün ilk örneği, Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler (1891) isimli kitabı olurken, Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1888) ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (1888) adlı uzun öykülerini Batılı tarzda ilk "hikâye"ler olarak kabul edilmektedir.

Editör: TE Bilisim