Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi / Mahmud Zeyn

Eskiden güvercinler hep posta taşırmış; aşk yazışmaları, memleket haberleri, en çok da savaşlarda haberleşmek maksadıyla kullanılırmış. Birbiriyle savaşan topluluklar güvercinlere hep farklı anlamlar yüklemişler. Mesela beyaz güvercinler hep barış postalarını taşıdıkları için barışın simgesi hâline gelmişler, böylece insanlar beyaz güvercinin görüldüğü yerde barışın başlayacağını tahmin edebiliyormuş. Eğer ben de beyaz bir güvercin olsaydım, yeryüzünde barışa en çok hasret kalan toprakların semalarında kanat çırpmayı tercih ederdim. Filistin’e uçardım belki, limon ve zeytin ağaçlarının arasından süzüle süzüle, karış karış koklardım o toprakları... Gök ile yer arasında kalan bazı manaları toplardım belki de... Ah Kudüs! Yukardan nasıl da parlıyor bir görseniz. Elleri bağlanmış, dilsiz bir âşığın gözleriyle kurduğu cümleleri sıralıyor birer birer. Uçarken bile eziliyorum altında o cümlelerin, bakışlarımı kaçırıyorum o gözlerden. Kanatlarım hızlanıyor bir harf daha duymamak için o sözlerden. Kaçıyorum tüylerimden sıyrılarak...

HAKKIN BATILI SAPANLA MAĞLUP ETTİĞİ MEYDAN

Karıncalar kadar insan görüyorum bir meydanda, bir harp meydanı bu. Davut ile Calut’un meydanı bu, hakkın batılı bir sapan taşıyla mağlup ettiği meydan. İşte! Cümle mabetlerin gözbebeği Aksa… Bunca yıl ve keder, bunca hasret ve elem o gökvari ihtişamından bir nebze bile eksiltmemiş. Hemen dibinde Davut oğlu Süleyman’ın (as) mabedinden kalan duvar, az ötesinde İsa’nın (as) çarmıha gerildiği, mezarından tekrar dirildiği kilise ve de âlemlerin sultanı, son peygamber Muhammed’in (sav) arkasında cümle nebilerin saf tuttuğu mescit, hemen yanında miraca yükselirken ayak bastığı taş... Kanatlarım yoruluyor, o mübarek taşı kaplayan altın kubbenin kenarına konuyorum. Batmaya yakın kızıl güneşin kubbeye düşen ışık tanelerine bakıp düşüncelere dalıyorum: Üç semavi din için de bu kadar kutsal bir mekân kimin hükmünde olmalı? Hatta daha net bir ifade ile şöyle sorsam “Kudüs neden Müslümanların, Yahudilerin, Hıristiyanların olmalı?” Bu soru karşısında akla gelebilecek ilk cevap şudur: “Üç dine de gereken ehemmiyeti ve saygıyı gösteren, barışı, esenliği ve adaleti sağlamayı yegane gayesi olarak gören anlayış veya din bu kutsal mekâna hükmetmeli.” Var olduğu günden bu yana tüm bu nitelikleri en iyi şekilde içinde barındıran din, İslam dinidir. Ben değil bizzat İslam’ın sunduğu tez budur. Buna göre soruyu daha netçe soracak olursak “Kudüs neden Müslümanların olmalı?” sorusuna varmış oluruz. Buna verilecek cevap Müslümanları değil, İslam’ı doğru biçimde algılamaktan ve tasavvur etmekten geçer. Aslında sorumuzun nihai biçimi şu şekildedir: “Kudüs neden İslam’ın olmalı?”

İSLAM YIKMAK YERİNE İHYA ETMEYİ SEÇTİ

Kubbet’üs Sahra’nın gök kubbeyi andıran mavi taşlarının üzerine konmuş bir güvecinken cevabını düşünüyorum bu sorunun. Kudüs İslam’ın olmalı çünkü İslam, yıkmak yerine ihya etmeyi seçti. Çünkü İslam, daha Kudüs’e hâkim olmadan Aksa’daki lambaların yağını dertlendi. Çünkü İslam, şehre düzinelerce silahla değil, yamalı elbise ve yalın ayaklarla girdi. Çünkü İslam, Süleyman’ın duvarını yıkmadı. Çünkü İslam, İsa’nın kilisesini yakmadı. Çünkü İslam Davut’un sapanını hep Calutlara yöneltti. Çünkü İslam, masum kanı dökmedi. Çünkü İslam, kimsenin ibadet hakkını elinden almadı. Çünkü İslam, kimseyi ana toprağından sürmedi. Çünkü İslam, hiçbir ırkı başkasından üstün görmedi. Çünkü İslam, bu mabedi yakmadı. Çünkü İslam; çocukları, kadınları, yaşlıları esir alıp öldürmedi. Çünkü İslam; Mekke’yi, Şam’ı, Halep’i, İstanbul’u, Buhara’yı, Semerkant’ı nasıl fethettiyse Kudüs’ü de öyle fethetti.

Bugün Aksa mahzun, güvercinler suskun… Sanki bir daha asla zeytin dallarına kavuşamayacak gibi uçuyorlar.

Muhabir: Haber Merkezi