Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmed Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Kuzey Afrika’nın büyük bölümü çöl ve kuraktır. Kuzey Afrika’nın üç ana coğrafi özelliği vardır: Güneyde Sahra Çölü, batıda Atlas Dağları ve doğuda Nil Nehri ve deltası. Atlas Dağları Cezayir, Fas ve Tunus’un çoğuna yayılmıştır. Bu dağlar aynı zamanda Güney Avrupa’nın büyük bir bölümünde de yer alan kıvrımlı dağ sisteminin bir parçasını oluşturmaktadır. Bölgenin yüzde yetmiş beşinden fazlasını kaplayan Sahra Çölü ile karşılaşmadan önce güney ve doğuya çekilerek bir bozkır manzarası oluşturmaktadırlar.

Müslümanların hâkimiyeti altına girdi

Müslümanlar Hz. Ebu Bekir ve Ömer döneminde yarımadanın dışında fetih hareketlerine başlamışlardır. Hz. Osman’ın döneminde ise Kuzey Afrika’ya seferler başlamıştır. Mısırın valisi Abdullah bin Sad sayesinde bölgenin fethi gerçekleşti. Emeviler döneminde de başka komutanlar bu fetihlere katılmıştır. Tarık bin Ziyad, Musa bin Nusayri ve komutanları sayesinde Kuzey Afrika tamamen Müslümanların hâkimiyeti altına girmiştir.

Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmeler aynı zamanda Endülüs’ün fethi için önemli katkılar sağlamıştır. Tarık bin Ziyad Endülüs’te ve Kuzey Afrika’da İslam hâkimiyetini sağlamış bir komutandır. Berberi veya Arap olduğunu iddia edenler var.

Sadakat ve sabır

Daha sonra Müslümanlar Musa bin Nusayri’nin komutasında Tanca'yı fethettiler. Tarık Bin Ziyad Tanca Valisi olarak tayin edildi. Tarik bin Ziyad bu görevdeyken İspanya’da siyasi açıdan karışıktı. Musa bin Nusayri Tarık bin Ziyad’ı bir orduyla İspanya’ya yolladı. Tarık bin Ziyad komutasındaki ordu Cebelitarık Boğazı’nı geçerek İber Yarımadası’na vardı. Sonra askerlerin geri dönüş olasılığını ortadan kaldırmak için gemiler yaktırdı. Şunları söylediği rivayet edilir: “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden alacaklarınız vardır.” Kuzey Afrika Tarik bin Ziyad gibi komutanlar sayesinde Müslümanlaşmıştır.

Kuzey Afrika’nın doğal kaynakları hakkında şunları söyleyebiliriz. Petrol ve doğal gaz bakımından zengin bir bölgedir. Bu kaynakların bulunmasıyla kuzey Afrika önem kazanmıştır. Bu zenginlikleri elde etmek için Avrupa ülkeleri kuzey Afrika’yı işgal edip sömürgeleştirdi. Bölge hâlâ siyasi açıdan dinamik. Arap Baharı diye bilinen hareketi hatırlatmak isterim.

Muhammed Ahmedo (Moritanya)

***

Kültürlerin merkezi

Kuzey Afrika’nın kültürel olarak birleştirici unsuru İslam dinidir. Bu bölge, binlerce yıl kültürel yeniliklerin, kültürel yayılmanın ve kültürel gelişmenin meydana geldiği bir yer olmuştur.

Kültürel gelişme, üç kıtanın kavşak noktasında olmanın sağladığı üstünlükle daha da güçlenmiştir. Özellikle Mısır’ın Nil Vadisi ilk kültür merkezleri arasındadırlar. Bilindiği gibi Mısır, özellikle sulamayla ilgili birçok tarım tekniğinin geliştirilmesi, su, rüzgâr ve hayvan gücünün kullanılması; metalürji, tıp ve sanat anlarındaki yenilikler bakımından önemli bir medeniyet merkeziydi. Maddi olmayan kültürel unsurlar arasında alfabeye dayalı yazı şekilleri, matematik, astronomi, toplumsal ve kültürel ideolojiler ve üç büyük dinin (Musevilik, Hristiyanlık ve İslâmiyet) yayılma noktalarının burada olması bölgenin zengin tarihi hakkında bize bir şeyler söylüyor.

EKONOMİK KULLANIM ALANI OLDU

Günümüzde Kuzey Afrika olarak adlandırılan bu bölgede geleneksel ekonomik faaliyetler hâlâ varlığını sürdürmektedir. Suyun elde edilebildiği yerlerde sedanter vaha tarımı, göçebe hayvancılık ve malların su yoluyla ya da kervanlarla taşınmasına dayanan ticaret bu geleneksel ekonomik faaliyetlerin en temel noktasıdır. Tarım büyük çoğunlukla vahalarda süregelen bir faaliyet olarak yerini korurken özellikle Nil Vadisi binlerce yıl büyük çiftçi topluluklarının ekonomik kullanım alanı olmuştur. Göçebe hayvancılık ve ticaretle uğraşan bireyler ise nüfus içinde daha küçük bir değer oluşturmuştur. Özellikle yakın zamanlarda göçebelik çok büyük ölçüde azalmıştır. Şehir ve kasabalardaki alternatif işler, artık sık sık hayvanları bir otlaktan çöldeki bir diğerine taşımaktan çok daha çekici hâle gelmiştir. Ayrıca, hükümetler göçebeleri yerleşik hayata geçme konusunda sürekli teşvik etmekte ya da zorlamaktadırlar.

Ahmad Gharby (Tunus)

*** 

Sözler

İyilik. Bu kelimeyi duyduğunuzda aklınızda canlanan ilk eylem nedir? Hayır kurumlarına bağış yapmak mı? Yoksa fakirleri doyurmak mı? Kan bağışlamak mı?  Bir söyleyeyim mi eğer öyle düşünüyorsanız çok aptalsınız. Evet bu yaklaşımınız çok akılsızca hatta çok cahilce bir yaklaşım… Keşke bu harfler fotoğraf çekebilseydi de ‘aptal’ kelimesini okurken yüzünüzdeki ifadeyi görebilseydim. O beş harflik kelimeyi okurken muhtemelen önce bir şaşırdınız sonra şaşkınlığınıza hafif bir öfke eklendi ve okuduğunuz kelimelere, o kelimeleri yazana (yani bana) kızdınız. Şaşkınlık, kızgınlık ve öfke tüm bu duyguları belki de daha fazlasını o iki heceyi telaffuz ederken yaşadınız. Ama ben o kelimeyi size hakaret etmek için yazmadım, asla. Ben sizin gibi müthiş, akıllı, entelektüel bir okuyucuya sözcüklerin bizi nasıl etkilediğini göstermek için yazdım o kelimeyi.

İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. (02/263)    

GÜZEL KELİMESİNİ SADECE GÜZELLER Mİ KULLANIR!

Bu arada, bazı sözcüklerin neden b kadar acımasız olduğunu düşündünüz mü hiç? Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız öfkelendiğinde ağızından çıkanlar sizi şaşırttı mı hiç? Ya da hayatınızda söylediğinize gerçekten pişman olduğunuz kaç kelime var? Bu kelimeler neden bu kadar keskin ve acımasız?  Neden biliyor musunuz? Çünkü söylediğimiz kötü sözler (sadece kötü sözler) karşımızdakini etkilediği kadar bizi etkilemiyor da ondan. Birine çok güzelsin diyebilmek için o kişinin gerçekten güzel olduğuna inanmanız gerekir (en azından dürüst biriyseniz). Ama birine çok çirkinsin demek için o kişiye karşı biraz nefret gütmeniz yeterli, çünkü eliniz vicdanınıza koyup biraz düşündüğünüzde dünyada kimsenin çirkin olmadığını anlayacaksınız. Peki çirkin kelimesi neden var o zaman? Çok basit, çirkinler kullansın diye. “O halde güzel kelimesini sadece güzeller mi kullanır?” dediniz sanki. Evet, aynen öyle. Güzel kelimeleri sadece güzel insanlar kullanır; çünkü iyi kelimeler, iyiliği besler. İyi kelimeler, bağışlayıcılığı besler. İyi kelimeler; hoşgörüyü, insanlığı, şefkati, saflığı besler. (Aptallık anlamındaki saflık değil gerçek saflıktan bahsediyorum, anlamı çalınan gerçek saflık.) Tabii bunu tam tersi de söz konusu. Özetçe, şahsiyetimiz gün içinde durmadan sıraladığımız kelimelerden barettir. Doğduğumuzdan beri maruz kaldığımız ve de kullandığımız, bizim iyi ya da kötü insan olmamızın en büyük sebeplerinden kelimeler… kötülüğü telafi edip iyiliğe dönüştürdüğü gibi, en üstün iyilikleri kötülüğe hatta eziyete dönüştürebilen sihirli değneklerdir kelimeler. 

Mahmud ZEYN

Editör: TE Bilisim