Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

İslam dünyasında çok önemli yeri olan Cabir b. Hayyan; 721 yılında kimyager ve eczacı bir babanın oğlu olarak İran’da Horasan’ın Tus şehrinde dünyaya gelmiştir. Tam adı Ebu Musa Cabir b. Hayyan’dır. Eczacı olan babasından bitkileri ve bunların iyileştirici etkilerini hayli iyi öğrendiği kabul edilir. İran’ın Tus şehrinde eğitimini aldıktan sonra ve babasının ölümünün ardından Irak’ın Kûfe şehrine göç etmiştir ve burada aktarlık yaparken Cafer es-Sadık ile tanışarak onun talebesi olmuştur. Kimya, fizik, tıp gibi bilim dallarına ilişkin temel bilgileri; büyük hürmet duyduğu ve kimi zaman “hikmetin kaynağı” olarak nitelendirdiği hocası Cafer es-Sadık’tan öğrenmiştir. Onun yanında eğitimini tamamladıktan sonra dönemin bilim ve düşünce merkezi olan Bağdat’a gitmiştir. Bağdat’ta Abbasi Halifesi Harun Reşid’e saray âlimi olarak hizmet etmiştir. Bağdat’taki yönetici ailelerden biri olan, bilimi ve bilimle uğraşanları himaye edip destekleyen Bermeki ailesinden Yahya Bermeki’nin desteğiyle çalışmalarına uzunca bir süre burada devam etmiştir. Bermeki ailesinin yönetimden uzaklaştırılmasının ardından 803 yılında yeniden Kûfe’ye dönmüştür.

“ALLAH İLK ÖNCE HAVA, SU,  ATEŞ VE TOPRAĞI YARATTI”

Çok yönlü bir bilim insanı olan Cabir b. Hayyan, “canlıların kendiliğinden oluşumu ve suni yolla canlı üretme" fikrini savunmuştur. Cabir’e göre Allah ilk önce dört unsuru yani hava, su, ateş ve toprağı yarattı sonra da onlardan maden, bitki, hayvan ve insan varlıklarının oluşumunu ve üremesini istedi. Temelde ilahi yaratma fikrini kabul eden Cabir; bazı bitki ve hayvan türlerinin, hatta ilk insanın kendiliğinden vücut bulduğunu kabul etmekten öte, minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların suni olarak laboratuvarda üretilebileceğini bile iddia etmiştir. Cabir, kendiliğinden oluşu tevlid ve tevellud, suni oluşumu tevalud ve tekvin, ilahi yaratma fikrini de kevn ve halk terimleriyle açıklamaktaydı.

Cabir b. Hayyan, araştırmaları deney ve matematik temelleri üzerine oturtmuştur. Onun için sayı ve ölçü kimyanın olmazsa olmaz iki boyutudur. Bu düşüncesiyle kendinden önceki bilim adamlarından ayrılan Hayyan modern kimya çalışmalarının başlangıcını oluşturmuştur. Cabir b. Hayyan’a göre doğadaki her şeyi dört ana unsur belirlemiştir ve her biri birbirinden farklı oranlarla meydana gelmiştir. Çünkü onlar, varlığın sayısız birleşiminden oluşur ve bunları hesaplayıp ölçmek oldukça güçtür. Açıkladığı denge teorisiyle (kimyasal tepkimeye giren madde ile çıkan maddenin eşit olması gerektiği prensibi yani kütlenin korunumu yasası) Lavoisier’in yasasını aslında çok önceden aktarmıştır. Cabir bin Hayyan cıva-kükürt kuramı ile madenlerin oluşumunu anlatır. Madenlerin özü cıvadır ve madenler kükürt sayesinde katılaşmıştır. Yani bütün madenler cıva ile kükürdün belli oranlarda karışmasıyla oluşmuştur. Maddelerin gruplandırmasını da yapan Cabir bunu üç ana başlık altında sunar:

-Ruhlar: Ateşte tamamen uçan maddeler (alkol gibi)

-Metaller: Çekiçle dövülebilen, ses ve parlaklığa sahip maddeler

-Cisimler (mineral olmayan): Eriyebilen veya erimeyen maddeler

“İLK MADDE ATEŞ”

Cabir’in bilim anlayışı doğa felsefesine dayanmaktadır. Doğal denge-düzen- orantı üçgeni çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Doğada var olan maddelerin fiziki özelliklerini kullanarak niteliksel ölçülerine erişmeyi amaçlamıştır. Cabir b. Hayyan, ilk maddenin ateş olduğunu ve merkezde yer aldığını söyler. Hava ateşin sebebi olup ona komşuluk yaparak su ile karışmasını engeller. Aynı zamanda toprak ile de su komşudur. Ateş ile su birbirine zıttır ve bunların hepsi birleşerek yeryüzünü oluşturur. Madenler de bu yapının içinde bulunur. Dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ile suyu; dört ana nitelik olan kuru, ıslak, soğuk ile sıcağı; denge ölçütü ve cıva-kükürt kuramı temelinde harmanlayarak teorisini geliştirmiştir. Dolayısıyla madde, dört ana unsurun (toprak, hava, ateş ve su), ıslak-kuru ve soğuk-sıcak gibi zıt niteliklerle sentezlenmesi ve bunların sürekli hareket halinde olmasıyla meydana gelir. Yani nitelikler, elementler arası geçişi sağlayan en temel faktörlerdir. Bu niteliklerden ikisi iç tarafa diğer ikisi ise dış tarafa ait etkenlerdir. Örnek olarak altının kuru ve soğuk oluşu içsel, sıcak ve nemli oluşu dışsal nitelikleridir. Gümüşün ise sıcak ve nemli oluşu içsel, soğuk ve kuru oluşu dışsal nitelikleridir. Dolayısıyla dışsal nitelikler içsel ve içsel nitelikler dışsal hâline getirildiğinde dönüşüm gerçekleşebilir yani altın gümüşe çevrilebilir.

İLK KİMYA LABORATUVARININ KURUCUSU

Ölçü ve tartı işlemlerini ustalıkla kullanmış ve element kavramına bakış açısını ilerleterek dünya üzerindeki ilk kimya laboratuvarının kurucusu olmuştur. Ayrıca atomun parçalanamaz oluşu tezini ilk kez reddedenin de Cabir olduğu bilinmektedir. Su geçirmez kâğıt ve paslanmaz çeliğin mucididir. Platin ve altının çözülmesini sağlayan kral suyunu elde ettiği bilinmektedir. Onun tarafından ilk kez kullanılan bazı kimya tabirleri (alkol gibi) günümüzde de hâlâ kullanılmaktadır. Araştırmalarını matematik ve deneyin sentezi hâlinde sunan Cabir, madde dönüştürme sanatı ile harmanladığı bilgisiyle kendisinin icat ettiği imbikler, tüpler, fırınlar ve daha nicelerini kullanarak çağının ötesinde bilgi birikimine sahip olmuş ve pek çok laboratuvar malzemesini icat etmiştir. Çözücü suları (nitrik/kezzap, sülfürik, hidroklorik, sitrik, asetik, tartarik asitleri gibi), mineral asitleri keşfetmiş ve baz kavramını açıklamış; metallerin işlenmesi, çelik yapımı, kumaş ve deri boyanması, dayanıklı kumaş yapımı, altın üzerine yazı yazmak için altın pirit kullanımı ve asetik asidin yoğunlaştırılması için sirke damıtılması, cam yapımı ve renklendirilmesi tekniklerini geliştirmiştir. Kullandığı yöntemler arasında oksidasyon/yükseltgenme (metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrıştırılması), bunun tersi olan redüksiyon/indirgenme tepkimeleri, buharlaştırma, süblimleştirme (saflaştırma-tasfiye), eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme (billurlaştırma) sayılmaktadır.

BİLİMSEL ÇALIŞMALAR YAPTI

Cabir b. Hayyan 803 yılında 82 yaşında iken Kûfe’ye geldikten sonra ömrünün geri kalanını burada bilimsel çalışmalar yaparak geçirmiştir. 815 yılında 94 yaşındayken bu şehirde vefat etmiştir.

Muhammed Efe ATLI / 11/B

Muhabir: Haber Merkezi