Osmanlı Devleti'nin 4'üncü sultanı Yıldırım Bayezid tam 619 yıl önce 8 Mart 1403 yılında Akşehir'de vefat etti. Babası 1. Murad'ın 1. Kosova Savaşı'nda 1389'da şehit edilmesinin ardından tahta geçen Bayezid'e, seri bir şekilde at kullanması, savaşlarda çok hızlı manevralar yapabilmesi, ani ve süratli fetihleri dolayısıyla "Yıldırım" lakabı verildi.

Anadolu Türk birliğinin sağlanması için çalışan ve birçok beyliği Osmanlı'ya katan Bayezid, 1396'da Niğbolu Savaşı'nda, Avrupa devletlerinin ordularından oluşan Haçlı ordusunu yenerek önemli bir zafer kazandı. En büyük ideali İstanbul'u fethetmek olan ve öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiği düşüncesiyle İstanbul Boğazı'na Anadolu Hisarı'nı inşa ettiren Yıldırım Bayezid, şehri 4 defa kuşatmasına rağmen bu idealine ulaşamadı.

OSMANLI'NIN EN HIZLI PADİŞAHI

Timur İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı Timur ile 1402'de karşılaştığı Ankara Savaşı'nda yenilen ve esir düşen Yıldırım Bayezid, 8 Mart 1403'te 49 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Sultanın türbesi, Bursa kent merkezinde Yıldırım ilçesi sınırları içinde kalan Yıldırım Külliyesi'nde bulunuyor.

Yıldırım Bayezid, Bursa'da yaptırdığı başta Ulu Cami olmak üzere zaviye, medrese, imaret, han, köprü, darüşşifa gibi yapılarla kenti bugünkü formuna kavuşturan ilk adımları attı.

Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sezai Sevim,  Yıldırım Bayezid'in Timur ile savaşan büyük bir kahraman olduğunu söyledi.

Babası 1. Murad'ın oğulları arasından Bayezid'in tahta geçmesini tercih ettiğini belirten Sevim, "Bayezid, askerler arasında sevilen bir kimlik. Savaşlarda çok süratli manevralar yapabilen biri. Bu manevra kabiliyetinin yüksek olması dolayısıyla babasının tercihi oldu. Kardeşi Yakub'u da askerler seviyor ama Bayezid'in kararlılığı, hatta inatçılığı, irade güçlülüğü ve ısrarı, 1. Murad'ı ona meylettirdi." dedi.

Sevim, 1. Bayezid'in tahta geçtikten sonra Anadolu'da Karamanoğulları ve Candaroğulları başta olmak üzere bazı beyliklerle mücadele ettiğini, İstanbul'u 4 kez kuşatıp fethedememesinin sınır bölgelerinden Osmanlı'ya karşı hücumlardan kaynaklandığını dile getirdi.

Sezai Sevim, Yıldırım Bayezid'in kararlı, idareli bir yapısının olduğuna değinerek, "Bayezid, dava adamıdır, Osmanlı Devleti'ni yüceltme noktasında ileri görüşlüdür, tam bir devlet adamıdır." değerlendirmesinde bulundu.

HANGİ YENİLİKLERİ YAPTI?

Padişahın hem Osmanlı Devleti'nin gelişimine hem Bursa'ya çok büyük ve önemli katkılarının olduğuna dikkati çeken Sevim, kenti büyük transit ticaret merkezi, yeni bir Müslüman Türk şehri haline getirmenin adımlarını attığını anlattı.

Bursa'yı bugünkü formuna kavuşturan ilk yapılanmaların o yıllarda başladığına işaret eden Sevim, "Yıldırım Bayezid'e kadar şehrin merkezi yapısı, sur içindedir. Bayezid, şehri merkezi yapısıyla beraber sur dışına taşımıştır. Ulu Cami'yi, onun hemen alt tarafındaki bugün Kapalı Çarşı denilen, şehrin ekonomik merkezi sayılabilecek bedesteni o yaptırır." ifadesini kullandı.

Yıldırım Bayezid'in halka hizmet anlamında da gereken adımları attığını kaydeden Sevim, şunları söyledi:

"Gerek Rumeli gerek Anadolu tarafında külliye binaları yaptırmış. İbadethane, bedesten, külliye, medrese... Vakfiyesinde iki medreseden bahsedilir. Bunlardan biri tıp medresesidir. Bugün göz hastanesi olarak kullanılan bina, Bursa'nın ilk üniversitesidir. Hem uygulamalı eğitimi hem hastanesi var. Burada eğitime ağırlık vermiş bir kimlik ortaya çıkıyor. Halkın ibadet ihtiyacı için bir mescit inşa etmiş; bunu imaret veya zaviye mantığıyla inşa etmiş ki misafirler geldiğinde konaklayabilsin. Aşevi yaptırmış, hemen yakınına hamam yaptırmış. İnsanların ibadet, eğitim, konaklama, yemek, temizlik ihtiyaçlarını düşünmüş. Şehrin merkezinde de şehrin gelişmesi anlamında adımlar atmış."

Sevim, beylikler tarafından kışkırtılan iki Müslüman Türk'ün Ankara Savaşı'nda karşı karşıya geldiğini ve neticede 1. Bayezid'in yenilerek esir düştüğünü hatırlattı.

Sultanın, esaret döneminde Akşehir'de vefat ettiğini dile getiren Sevim, "Akşehir'de defnediliyor. Sonrasında Timur, Bayezid'in oğlu Musa Çelebi'ye 'Babanın naaşını alıp götürebilirsin' diyor. Musa Çelebi, Kütahya'ya defnetti. Daha sonra diğer oğlu Süleyman Çelebi alıp Bursa'ya defnetti." diye konuştu.

Editör: TE Bilisim