Günün Ayeti

“De ki: "Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe, 34/39)

Günün Hadisi

“Zandan sakının. Çünkü zan, yalanın ta kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah"ın kulları! Kardeş olun!” (Müslim, Birr, 28)

Günün Duası

"Allah'ım! Verdiğin nimetin zeval bulmasından, bahşettiğin sağlık ve afiyetin sırt çevirmesinden, aniden vereceğin cezadan ve her çeşit gazabından kuşkusuz sana sığınırım."

Ramazan Yazıları

Kulağın Orucu

Kur'an mü'minleri şöyle uyarmaktadır: 

“Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak¸ göz ve gönül¸ bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ, 17/36.)

Sorumluluk alanı bakımından kulak duyduklarından, göz gördüklerinden ve kalp azmettiklerinden sorumludur.

İnsana sunulan en önemli nimetlerden birisi hiç kuşkusuz kulak ve işitmedir. İnsanın anlama serüveninde kulak, iç âlemden dış âleme ve dış âlemden iç âleme açılan bir kapıdır. Onun kapalı olması, anlama ile ilgili pek çok problemin ortaya çıkması demektir. Bu çerçeveden baktığımızda Kur'an bize, insanda mevcut olan işitme yetisinin basitlikten uzak, vasıflı ve kıymetli bir özellik olduğunu beyan eder. İnsan onu yerli yerinde gerektiği şekilde kullanırsa Allah'ın kelamına muhatap olur ve O'nun işaretlerini anlar ve kavrar.

İşte kulakların orucu da; kulakları çirkin görülen şeyleri dinlemekten korumaktır. Çünkü söylenmesi haram olan her sözün dinlenmesi de haramdır. Dinleyen günahta, yalanda, gıybette ve diğer şeylerde söyleyene ortak olur. Bundan ötürü Allah’u Teâlâ kötü sözlere kulak verenle haram yiyenleri bir tutup âyeti kerîmede şöyle buyurmuştur:

“Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet, ister kendilerinden yüz çevir. Eğer yüz çevirirsen sana hiç bir zarar veremezler. Eğer hükmedersen aralarında adâletle hüküm ver. Çünkü Allah âdil olanları sever.”  (Mâide, 5/42.)

Kulağın orucu; hakkın sesine kulak vermek, onun sözüne karşı sağır olmamak, (Bakara, 2/18, 171; Enam, 8/39.) sözün en güzelini dinleyip ona uymak, Allah’ın çağrısını kulak ardı etmemek, O’na tabi olmak, Allah’ın ve Resûlullah’ın davetine iltifat etmektir.

“Sözü dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele!..” (Zümer, 39/18.) ayetinin muhatapları içine girmektir, daveti (ezanı) duyduğunda icabet edip huzura çıkmaktır. (Cum’a, 62/9.)

Kulağın orucu; yalan, iftira, gıybet, tecessüs türünden manevi hastalıklara ilgi duymamak, insanı günaha götüren konuşmaları dinlememektir.

Kulağın orucu; boş ve günaha sokacak söze kulağı kapatıp dünyadaki cenneti tattırmak ve ahirette de “selam size selam!” hitabını duymak ve onun mutluluğunu yaşamaktır. Daha da önemlisi Allah’ın duyabilecek bir kulak verdiğinin farkında olarak O’na şükretmek, kulağın yaratılış gayesine uygun dinlemek ve duymak, haram olan sözlerden de uzak durmaktır.

Kulağın orucu; Allah’ın salih kulları için hazırladığı ve hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir aklın düşünemediği muhteşem saltanatı müjdeleyen ayete (Secde, 32/17; Fussilet, 41/32-33; Zuhruf, 43/71-72; İnsan, 76/20.) kulak vermek ve o nimete talip olmaktır. Okunan Kur’an’ı dikkatle dinlemek, sözün en güzeline uymak, nasihate kulak vermektir, hayra kulak tıkamamak, hakka sağır olmamaktır. İnsanları gizlice dinleyip kulak misafiri olmamak, gıybet ve dedikoduya kulak kabartmamaktır.

Ramazannâme (Ramazan Manileri)

Müminlere nimettir,

İlk on günü, rahmettir,

Bu ayda oruç tutmak,

Büyük bir ganimettir.

Sıkça Sorulanlar

Fıtır sadakası kimlere verilebilir, kimlere verilemez?

Fıtır sadakası, kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul Müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl ve fürûuna veremez.

(Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürûu ise; çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.) Ayrıca eşler de birbirlerine zekât, fitre ve fidye veremez.

Hanefilere göre aşağıda sayılanlara fitre verilmez:

a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,

b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,

c) Eşine,

d) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,

e) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa.

Şâfiîlere ve Ebu Yusuf’a göre fitre, Müslüman olmayana da verilemez.

Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir.

(Diyanet İşleri Başkanlığı, Zekat Sıkça Sorulanlar)

Esma-i Hüsnâ

Ya Halîm!

Sen ki cezalandırmakta acele etmez af yolunu tutarsın

Sen ki karşıma gazabından çok rahmetini çıkarırsın pişman olayım diye fırsat tanırsın

Sen ki nefsimdeki zillet karanlıklarını incitmeden temizlersin

Mahcup olmayayım diye eksikliklerimi örtersin

Sen ki her nefesi tatlı bir dokunuş eyleyip beni nezaketle yaşatırsın

Gaflet ve unutkanlığıma rahmetinin tebessümüyle bakarsın

Sonsuz hilmine sığınırım.

(Senai Demirci)

el-Halîm: Hilmi çok Acele ile kızgınlıkla muamele etmeyen. İnsanlara güzel muamele yapan, onlara nazik ve şefkatli davranan, işledikleri suçlara hemen karşılık vermeyen, sabırlı ve temkinli olan, acele davranmayıp ileride olacak gelişmelere fırsat tanıyan.

el-Azîm: Pek azametli. Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar yüce.

Emirlerine hiçbir şekilde karşı gelmek mümkün olmayan ve âciz bırakılamayan, kendisinin ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu ve yüce varlık.

el-Gafûr: Mağfireti çok. Bütün günahları bağışlayan. Kullarını ahirette perişan etmeyen, onların günahlarını gizleyen, örten ve günahlarından dolayı cezalandırmayan

eş-Şekûr: Kendi rızası için yapılan iyi işleri daha ziyadesiyle karşılayan. Yapılan iyilikleri çok büyük sevap vererek ödüllendiren, kendisine karşı yapılan ibadetleri ve ahlaki davranışları karşılıksız bırakmayan.

Bir İnci

“Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına razı, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlindendir.(İmam-ı Gazali)

Peygamberimizden Hatıralar

Peygamberimizin âlim sahâbîsi Ukbe b. Âmir el-Cühenî... Allah’ın Kitabı’na aşinalığı ile tanınan, eliyle yazdığı bir “mushaf”ı ardından yadigâr bırakan kıymetli insan... Anlı şanlı bir şair idi Ukbe. Çok güzel konuşur, sözleri ile dinleyenleri derinden etkilerdi. Bir gün merakla Resûl-i Ekrem’e sordu:

“Ey Allah’ın Resûlü, kurtuluşun yolu nedir?”

Dostunu tanıyan Allah Resûlü, ona özel olsa da asırlar boyunca inananların kulağında çınlayacak bir cevap verdi:

“Diline sahip ol, (fitne zamanında) evinden çıkma, günahların için de gözyaşı dök.” (Tirmizî, Zühd, 60.; Ayrıca bk. Hadislerle İslam, III, 385.)

Her Güne Bir Kavram

Riya

Gösteriş, ikiyüzlülük, sahtekârlık, özü sözü bir olmama.

“Namazlarından gaflet edenlerin (kılmayanların) vay hâline! Onlar, riya için ibadet yaparlar. (Komşularına) en küçük bir iyiliği bile yapmazlar; yapanları da engellerler.” (Maûn, 107/4-7)

2. İnsanlar arasında şöhret, çıkar sağlama veya manevi bir konum elde etme amacıyla gösteriş için ibadet veya iş yapma.

“Kim, görsünler ve duysunlar diye iş yaparsa, Allah kıyamet günü onun maksadının gösteriş ve insanlara duyurma olduğunu ortaya çıkarır. (Dârimî, “Rikâk”, 35)

3. Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği, ibadetleri Allah’tan başkasına sunma.

“Ey inananlar! İnsanlara riya yaparak malını verip Allah’a ve ahiret gününe inanmayan adam gibi başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın.” (Bakara,  2/264)

Riya, kişinin, başkalarının beğenisini kazanmak, saygınlık ve çıkar sağlamak amacıyla gösteriş için inandığından farklı davranışlarda bulunmasıdır. Riya, gizli yapılması gereken amel ve ibadetleri başkalarının görmesi amacıyla açıktan yapmaktır. Görünüşte Allah’a itaat ediyor gibi yaparak aslında kulların beğenisini kazanmayı amaçlamak, dünyevî çıkarları gözeterek ibadet yapmak, Allah emrettiği için değil de insanlara gösteriş olsun diye iyilik yapmak, gizli yapma imkânı olduğu hâlde gösteriş amacıyla bazı ibadetleri açıktan yapmak riyanın en tehlikeli olanıdır.

İhlas ve samimiyetten uzak amellerin dışı süslüdür ama içi boştur. Samimiyet olmadan değerler, değerini yitirir.

O halde; Riyaya kurban edilirse eğer oruçlarımız, bizim için kötülüklere karşı kalkan olamaz. Riya bulaşırsa şayet, miracımız olan namazlarımız bizleri kötülüklerden alıkoyamaz. Riya ile kesilmişse kurbanlarımız, bizleri Rabbimize yakınlaştıramaz. Riya ile kirletilmişse sadakalarımız, infakımız ve hasenatımız, Rabbimize olan sadakatimizi ifade etmekten uzak kalır.

Editör: TE Bilisim