Filistin topraklarında olup bitenler, zulüm merkezi ABD’de üniversite öğrencileri arasında büyük bir uyanış hareketine dönüşüyor. Üniversite bahçelerine kurulan çadırlar tam zamanlı protesto anlamına geliyor. Üniversite yönetimleri polis müdahalesi çağrıları yaparken nasıl bir düşünce ve fikir beyan hakkını yok ettiklerinin farkındalar mı? Harward, Berkeley, Kaliforniya, MIT ... üniversitelerinde farklı inanç ve dünya görüşlerine mensup öğrencilerin Müslüman öğrencilerle namaz kılarak protestolara iştirakleri ve siyonist Yahudi öğrencilerin güvenlik talebinde bulunmaları ABD halkını siyonizm ile Yahudilik üzerine yeniden düşünmeye sevk eder mi?

Yahudiliğin, siyonizmin bir aparatı hâline getirilerek Filistin topraklarına el konulması ve her türlü zulmün emperyalizmin koruması altında medya üzerinden oluşturulan algı ile İsrail devletinin mağdur olarak savunulması her geçen gün kamu nezdinde şüpheleri artırıyor. Haksız yere binlerce masum insanın katledilmesi, algı inşa edicilerinin çabalarını her geçen gün anlamsızlaştırmaktadır. ABD Başkanı Biden’ın California direnişine yönelik yaptığı açıklamada “ABD medyasının Gazze olaylarını yeterince açıklıkta vermediğini” sözlerinin arasına sıkıştırma çabası dikkatlerden kaçmadı. Bir asırdır bölge gerçekleri ile gösterilenler arasındaki çelişki bütün açıklığı ile ortaya çıkmış durumda.

Yahudi siyonizmi ve Hıristiyan evanjelizmi kardeşliği ile gerçekleşen büyük zulüm ve arkaik inanca dayalı “Mesihçi” ve “Kabalacı” dindarlık hedefleri bütün açıklığı ile ortaya çıktı. Artık hiçbir güç bu kepazeliği örtebilecek durumda değil. Sürekli İran ve çevredeki ‘halkı Müslüman ülkeleri’, “İsrail’in korumaları altında oluğu hususunda uyaran ABD ve AB ülkeleri ile İngiltere’nin söylemleri vicdan sahibi insanlar nezdinde itibar görmüyor artık.” Modernliğe sığınarak arkaik dindarlık aparatları ile insanlığa ihanet edilmesi, yeni uyanış iklimini desteklemektedir.

İnsanlar, insanlığın kayıp masumiyetini çağın ölçüsüz ihtirasının neticesinde soykırıma dönüştürerek ve bin yıllardır yaşanan toprakları insansızlaştırarak zulümle bir uyanışı tetiklediler. Masum insanları inanç, aidiyet, cinsiyet ve yaş ayırt etmeden “av” hâline getiren barbar ve kan dökücü siyonizm; evanjelist kodamanlar aracılığı ile kurguladıkları algı yönetimi ve üretilmiş gerçeklikle (post-truth) zulmü ve zalimi, “kendisini savunan mağdur ve mazlum” olarak göstererek; kendilerini kahramanlaştırma derdindeler. Ancak bu çaba dünya kamuoyu nezdinde anlamını yitirdi. Katledilen ve soykırıma tabi tutulan her can, geride kalan canları yaşatacak umut yüklü direniş ve protestoları çoğaltıyor. İnsanın insanca yaşama hakkını pervasızca yok eden zalimler, inanmadıkları ulusçu ve ırkçı bir din uğruna kadın ve çocukları katlediyor. Siyonist arkaik bir inancın uçuk kaçık efsanelerine inanan birini anlamanın imkânı var mı? Soykırım ve vahşetin mimarlarının insanlığa karşı işlediği suçları masum bir savunma dürtüsüne dönüştürme aklını orta yere koyan hangi vahşidir? 

Uluslararası post kolonyalizmin bir asırdır fosil yakıt koridorunun güvenliğini temin etmek üzere bölgeye yerleştirdikleri ve zihnini sömürgeleştirdikleri devletler aracılığı ile Akdeniz Hilali’nde insan onur ve haysiyetini yok saydıklarına tanıklık ettik. 1907’lerin başında planlı olarak oluşturulan zemin, terör eylemleriyle Filistin köylerini boşaltmaya, boşaltılan yerlere yerleşmeye … ve nihayet soykırım aşamasına getirildi. Emperyalist kafa 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren tarihî bir hata yaparak bir avuç insanın sıkıştırıldığı Gazze’ye çöktü. Emperyalist güçler, yirmi dört saat içinde Gazze toprağı ölçeğindeki deniz gücü ile bölgeyi kuşattığında bu kararın sadece siyonist Yahudilere ait olmadığı gerçekliği ile karşı karşıya kaldık. Emperyalizm, 7 Ekim’den sonraki her gün insanlığın merhamet damarlarını da bombalayarak derin uykusundan uyandırdı. Artık dünyanın her noktasında insanlığın çarpan kalbi bir vicdan volkanına dönüşerek emperyalizmin büyük savaş gücüyle savaşıyor. Bombalar şehirleri yerle bir etse de akan her damla kan insanlığı uyaran ve uyandıran bir aşıya dönüşüyor. Siyonizm ve evanjelizm savaşı kazanmış gibi görünse de yenilmeye mahkûmdur.

Uyutulduğu varsayılan insan kalbinin kör noktaları, katledilen çocukların masumiyeti ile yeniden hayat buluyor. Tragedyanın sebep olduğu büyük insanlık dramı kalpleri yumuşatıyor ve mazlumların gözyaşları çölleşen insan zihninde yeni umut vahalarına zemin hazırlıyor. Pagan Roma despotizminin sebep olduğu büyük Yahudi sürgünlüğü binlerce yıl sonra Roma zulmünü kuşanmış ve Roma’nın çocuklarıyla yaptıkları iş birliği ile topraklarını işgal ettikleri mazlumlardan intikam alıyorlar. Tarihin hiçbir kesitinde Yahudilere zulmetmemiş Müslümanlardan, bu kadar nefretin sebebi ne? Siyonist ideoloji öğretisinin Tevrat’tın efsanevi ve arkaik anlatılarından ürettiği hayalî gelecek tasavvuru. Mısır’dan çıktıkları tarihten itibaren kendilerine yardım edenlere ihanet ederek varlıklarını sürdüren mesiyatik cehaletin, ilk çöl yolculuğunda önderleri Musa Peygamber’e ihanet ederek yaşadıklarını ve ürettikleri bir buzağı ile tasarladıkları gelecek, hiçbir zaman gelmeyen bir gelecek olmuştur. Bugün de laboratuvarda ürettikleri kızıl buzağı ile yeni efsanelerin peşine düşen akıl, hâlâ arkaik cehaletin pençesinde debelenmeye devam ediyor.

Hıristiyan evanjelizmi ile siyonist İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği zulüm ve soykırım, yeryüzü mazlumlarının uyanışını ve dayanışmasının kapısını aralıyor. Felaket yeniden rahmet ve merhamet dayanışmasını büyütüyor. 

**

Not: Evanjelistler, Hz. İsa'nın (a.s.) çarmıha gerildiğine, göğe çekildiğine ve yeryüzüne Mesih olarak geleceğine inanırlar. Eski Ahit'in (Tevrat) Yahudilerin 'Tanrı'nın seçilmiş halkı' olduğu, Kutsal toprakların (Arzıı Mevut) Yahudilerin hakkı ve malı olduğu,  Mesih'in gelişi ile Yahudilerin dünya egemenliğine ulaşacakları ... kehanetlerini kabul ederler.

İnandıkları Tanrı'nın nezdinde farklı inanç ve din mensuplarının bir değerinin olmadığına (işgal ve soykırım sırasında katlettiklerini insan olarak görmediklerini açıklayarak) inanırlar. Mesih geldiğinde Yahudiler ve evanjeliklerin bir tarafta, diğer tüm insanların diğer tarafta olacağını, iki taraf arasında 'Armagedon Savaşı'nın yaşanacağını ve Mesih önderliğindeki Yahudi ve evanjelistlerin savaşı kazanarak bütün dünyaya egemen olacaklarına inanırlar (Türkiye'deki Mesihçilere ne çok benziyorlar!).