GÜLNAZ MELİSSA ÖZKAN - ÖZEL HABER

İran, uzun süredir beklenen misillemeyi yaptı. 300’den fazla insansız hava aracı ve füzelerle İsrail hedef alındı. İran’ın füzeleri ve insansız hava araçları İsrail ordusu tarafından etkisiz hale getirildi. Ancak bu saldırı tüm dünyayı tedirgin etmeye fazlasıyla yetti.

Saldırıların ardından iki ülkenin de atacağı adımlar merak konusu oldu. İran’ın saldırı amacının ne olduğu, ve saldırıların devamının gelip gelmeyeceği de gündemde. Tüm bu süreci Amasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yusuf Bahadır Keskin, Diriliş Postası okurları için değerlendirdi.

İRAN, YAPTIĞI SALDIRIYLA NEYİ HEDEFLEDİ?

Yusuf Bahadır Keskin, İran’ın saldırısının altında yatan amacı irdeledi. İran’ın 1979’daki devrimden bugüne barışa yönelik hiçbir eylemde bulunmadığının altını çizen Keskin, “1980-1988 İran Irak Savaşı, Lübnan, Suriye, Bahreyn ve Yemen gibi birçok örnekte İran yıkıcı bir rol üstlendi veya yıkıcı grupları doğrudan destekledi. Devrimden bu yana Her olayda sanki Tahran yönetimi Amerika Birleşik Devletleri’nin karşısındaymış ve onunla mücadele ediyormuş imajı çizdi fakat perde arkasında işler öyle değil. ABD’nin Orta Doğu politikaları İsrail’den sonra en büyük faydayı İran’a sağladı. Saddam Hüseyin devrildi Irak’ta İran uzantıları büyük güç kazandı.  Keza Suriye’de veya Yemen’de Washington hiçbir zaman Tahran’ı zor duruma düşürmedi.” İfadelerini kullandı.

Keskin, İran’ın Filistinlilere yönelik sessizliğinin altını çizdi. İran rejiminin duruşunu şu ifadelerle aktardı: 7 Ekim’den bu yana savaş ve masum Filistinlilere yönelik Siyonist katliam sürüyor. İran o tarihten bu yana somut bir adım attı mı? Hayır! İran’ın uzantıları kısmen sürece dahil oldu. Güney Lübnan’daki Hizbullah unsurları küçük çaplı çatışmalara girdi İsrail’le. Yemenden Hilaire bazı gemilere saldırılar düzenledi ve etkisiz füze saldırıları yaptılar. Saldırılar ilk başladığı dönemde herkes Hizbullah lideri Nasrallah’ın açıklamalarına odaklanmıştı. Filistin halkı bir destek bekliyordu fakat Nasrallah kendilerinin İsrail ordusunun 1/3’ünü kuzeyde tuttuğunu bu sayede Gazze’ye destek olduklarını öne sürmüştü. Ama Hizbullah’ın propagandasına ve kuruluş amacına baktığımızda İsrail’i oyalamak değil İsrail’i yıkıp Filistin’e tekrar özgürleştirmek var. O zaman Hizbullah kuruluş amaçları İsrail ordusunu oyalamak olarak değiştirmeli.

“TAMAMEN GÖSTERMELİK BİR SALDIRIYDI”

Keskin, İran’ın tüm dünyayı ayağa kaldıran saldırısını “tamamen göstermelik” olarak niteledi. “Düşünün düşmanınıza bir saldırı gerçekleştiriyorsunuz Gönderdiğiniz hava unsurları sekiz 9 saat sonra hedefe ulaşacak. Kaldı ki karşınızdaki düşman hava savunma konusunda dünyanın en iyilerinden. ABD ve Avrupa’nın desteği tamamen arkasında. Bu saldırıdan herhangi bir sonuç alınamayacağını herkes çok iyi biliyor. Peki neden bu saldırı yapıldı? Çünkü propagandaya ihtiyaç var Tahran için. Önce İran’ın en önemli isimlerinden Devrim muhafızları Komutanı Kasım Süleyman öldürüldü ABD suikasti ile. Ardından suikastler devam etti komutanlara ve nükleer alanında çalışan bilim insanlarına. Şam’da birçok İran bağlantılı noktaya hava saldırısı yapıldı. En son Şam’da İran Başkonsolosluğu bombalandı ve bir general öldürüldü. Tüm bu saldırılara rağmen Tahran sadece intikam tehditleri attı ortaya. Bu kadar kuru tehdidin bir şekilde somutlaştırılması gerekiyordu. Tahran yönetimi de tam olarak bu saldırı benzeri operasyon ile görevini yerine getirdiğini düşünüyor.” İfadelerini kullandı.

İRAN, İSRAİL’İ NEDEN TANIMIYOR?

Keskin, İran’ın İsrail’i tanımama nedenini de Diriliş Postası okurları için cevapladı.

“Aslında İsrail ve İran’daki ideolojiler karşılıklı olarak birbirini ayakta tutuyor. Tahran yönetimi İsrail’i düşmanlaştırarak söylemini güçlendiriyor. İsrail’deki Siyonist rejimi ise saldırganlığını İran tehdidi ile örtüyor. Böylece her iki taraf da kazançlı çıkıyor. Kaybeden ise orta Doğu’nun masum ve mazlum halkları.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 26. turda da sonuç çıkmadı Yargıtay Başkanlığı seçiminde 26. turda da sonuç çıkmadı

Orta Doğu’nun sözde iki düşman ülkesi aslında birbirlerinin en büyük müttefiki durumunda. Dolayısıyla resmi olarak tanımın veya diyalog kurmanın hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorum.”

İSRAİL’E KARŞI BU SALDIRI ABD VE BATI’YI “KINAMANIN” DIŞINDA HAREKETE GEÇİRİR Mİ?

İran’ın saldırısının ardından tüm Batılı devletler İran’ı kınayarak, İsrail’in yanında bir tutum sergiledi. Ancak Yusuf Bahadır Keskin’e, aktif bir savaş durumunda kınamanın ötesine geçip geçmeyeceklerini sorduk.

“Aslında bu saldırı olmadan bile ABD ve batı yönetimleri zaten İsrail’e destek olma konusunda hareket halindeydi. 7 Ekim’den sonra hem Avrupa hem de ABD İsrail’e yönelik çok net destek açıklamaları yaptı. Fakat katliamın boyutu arttıkça batının insani ve ahlaki değer sahibi bireyleri bu yönetimleri baskı altına aldı. Dolayısıyla İsrail katliamlarını verilen destek azalmaya başlamıştı. Ta ki bu son saldırılara kadar.”

“BATI, İSRAİL’İ TÜM GÜCÜYLE KORUR”

“ABD, Avrupa ülkeleri ve uluslararası örgütler, yedi aydır Gazze’de süren katliam konusunda kınamak dışında herhangi bir adım atmıyor. İran saldırıları da benzer şekilde kınandı. Bunun ötesinde herhangi bir adım atılır mı emin değilim. Ama olası bir saldırı durumunda batının İsrail’i tüm gücüyle koruyacağından eminim. Fakat şu da bir gerçek ki bu son saldırıların Filistin halkı dışında kaybedeni yok. İran yönetimi intikam aldık diyerek propagandasını yapacak, İsrail İran tehdidini öne çıkararak batının desteğini tekrar almak isteyecek, ABD ise İsrail’i bütün tehdit ve saldırılardan korumayı başardığını anlatacak. Ve maalesef refaha operasyon konusunda İsrail yönetiminin eli güçlenecek.”

İRAN’IN MÜTTEFİKLERİ KİM?

Keskin, İran’ın rejim politikası nedeniyle sağlıklı diplomatik ilişkiler kurmasının mümkün olmadığını aktardı.

“Ne kendi halkına ne bölge insanlarına ne de dünyaya pozitif katkı sunmayan bir rejim görüyoruz Tahran’da. Bundan en büyük acıyı İran’ın insanları çekiyor.”

SALDIRILARIN DEVAMI GELİR Mİ?

İran-İsrail gerilimi sonrası en çok merak edilenlerden biri de saldırıların devam edip etmeyeceği oldu. Keskin’e İran ve İsrail’in bundan sonra nasıl adım atacağını sorduk.

“İran bu saldırıyı mecbur kaldığı için yaptı. Aslında stratejik sabır dedikleri bu yöntem hem İran hem de bölge için rasyonel olan. Çünkü Tahran yönetiminin herhangi bir ABD saldırısına karşı çok fazla dayanmayacağını biliyoruz. Şunu da eklemek lazım Çin ve Rusya gibi yükselen aktörler ABD’nin askeri kapasitesini küçümsememize yol açmamalı. ABD hala dünyanın süper gücü. Bir gecede İran’ı haritadan silebilecek operasyonel ve lojistik kapasiteye sahip. Dolayısıyla böyle bir savaş ne İran ne de de bir başkası için sağlıklı sonuçlar vermez.

İran’ın yaptığı son saldırıların şu aşamada devam edeceğini sanmıyorum fakat İsrail’in saldırıları büyük ihtimalle devam edecek.”

İRAN, GİZLİDEN YÜRÜTTÜĞÜ NÜKLEER SİLAHLARINI KULLANIR MI?

İran’ın gizlice nükleer silah ürettiği bilgisi uzun süredir tüm dünyayı tedirgin ediyor. İkinci bir Kuzey Kore istemeyen ülkeler nükleer silah üretimine kesinlikle karşı. İran’ın İsrail’e saldırısı sonrası İran’ın nükleer silahlarını aktif etme ihtimali de tüm dünyada endişe yarattı. Yusuf Bahadır Keskin konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

“Nükleer faaliyetleri tüm dünya ülkelerini rahatsız ediyor, buna Türkiye’de dahil. Fakat şunu da unutmamak lazım İsrail’in nükleer kapasitesi de aynı şekilde rahatsız edici ve barışa katkı sağlamıyor. Dolayısıyla bölgenin nükleer silahlardan arındırılması çok önemli. Yakın zamanda bunu çok mümkün görmüyoruz.

İran’ın nükleer faaliyetlerine gelince aslında 1979 öncesi İngiltere ve Fransa’nın teknik desteği İran’ı bugün nükleer teknoloji konusunda ileri bir noktaya getirdi. Yıllardır İran bunun üzerine koyarak ilerliyor. Şimdi Rusya ve Kuzey Kore’den destek aldığını biliyoruz. Peki elinde bir nükleer silah var mı? İstihbarat raporlarına göre henüz yok. Eğer elinde nükleer silah olsaydı bunu kullanır mıydı? Hiç sanmıyorum. Çünkü karşısına alacağı düşman İsrail ve ABD nükleer silah konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri. Yani İran için yapacağı bir nükleer saldırının çok acı maliyetleri olacaktır. “

Keskin, değerlendirmesini, “Yaşanan tüm bu süreç İran ile İsrail arasındaki düşmanlığın büyük ölçüde olduğunu bir kez daha gösterdi. Tahrandaki yönetimin ideolojisi ile siyonizm birbirini ayakta tutuyor fakat ne bölgeye ne de genel olarak küresel siyasete fayda sağladığını düşünmüyorum.” Sözleriyle noktaladı.

Muhabir: GÜLNAZ MELİSSA ÖZKAN