Bölgedeki son durumu değerlendiren Washington Merkezli Keşmir Farkındalık Forumu Genel Sekreteri Dr. Fai, “Keşmir’in huzuru Güney Asya’daki 1,2 milyar insanın huzuru ve bekası olacaktır” ifadelerini kullandı.
İngiltere sömürgeliğinden kurtulup 1947’de bağımsızlıklarını elde eden Pakistan ve Hindistan, bu tarihten itibaren bir türlü birbirleriyle geçinemediler ve hatta birkaç defa da silahlı çatışmaya girdiler. İlki 1948’de cereyan eden bu silahlı çatışmaların ve sonuçsuz mücadelelerin sebebi ise, halkının büyük bir bölümü Müslüman olan, asıl adı Jamnu ve Keşmir veya kısa adı ile Keşmir’di.
Dünyamızdaki insanlık trajedilerinin yaşandığı en önemli yerlerden biri olan Keşmir; Hindistan, Pakistan ve Çin’in sınırlarında yer alan bir bölgeyi kapsıyor.
Washington Merkezli Keşmir Farkındalık Forumu Genel Sekreteri Dr. Gulam Nabi Fai, Hindistan-Pakistan arasında ihtilaf konusu olan Keşmir bölgesindeki siyasi süreci, uluslararası aktörlerin Keşmir’deki tutumlarını, Keşmir’deki insan hakları ihlallerini, sorunları ile bilinen Keşmir’in yetiştirdiği dünyaya mal olmuş önemli isimler hakkında bilinmeyenleri anlattı.
Yıllardır çözüme kavuşturulamayan Keşmir’in statüsü meselesinin Filistin gibi hassas bir konu olduğunu dile getirmektesiniz. Bunun sebebini açıklayabilir misiniz?
Dr. Gulam Nabi: “Keşmir meselesi sadece Pakistan ile Hindistan arasındaki “sınır sorunu” değildir. Bu meselenin tarihi ve uluslararası pek çok boyutu vardır. Esasında Keşmir konusu, problemin çözümünde ihtilafa düşen iki tarafın da öneriler sunduğu uluslararası bir meseledir. Yani, hem Pakistan hem Hindistan, meselenin çözümü için bir takım öneriler sunmuşlardır. Bu öneriler içerisinde yer alan bir referandum ile “Keşmir’in geleceğinin Keşmirliler tarafından tayin edilmesi gerektiğini” belirtmişlerdir. O dönemlerde Sovyetler Birliği dahi bu çözümü savunuyordu. Bakın size sadece şu örneği vereyim; BM, 1953’de Güney Asya’da iki ofis açtı. Biri Ravalpindi’deydi. Çünkü o tarihlerde henüz İslamabad diye bir şehir yoktu. Öteki ise benim şehrim Keşmir’in başkenti Srinagar’daydı. Buraya açılan ofisler, konunun hassaslığına işaret etmektedir. Keşmir meselesinin Filistin meselesi gibi hassas bir konu olduğunu buradan anlayabilirsiniz.”
“KİSSİNGER ZİYARETİ NE SONUÇ GETİRDİ”
Dünyadaki küresel güçlerin Keşmir konusunda bir kararlılık sergileyememelerini neye bağlıyorsunuz?
Dr. Gulam Nabi: “Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bölgede Çin’e karşı bir denge kurmaya çalışıyor. Pakistan ve Çin arasında tarihten gelen yakın bir dostluk mevcut. Başkan Nixon döneminin Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, Pakistan’ı ziyaret ettiği dönemde Çin ile ABD ilişkilerini güçlendiren ülke Pakistan olmuştur. Günümüzde ise ABD, bölgede Çin’e karşı dengeleyici gücün Hindistan olmasını istiyor. Obama döneminde, Afganistan’da barışın sağlanması için Pakistan’a önem atfediliyordu. Trump, Pakistan’ın üstlendiği bu görevin Hindistan’a verilmesini arzu ediyor. Amerikan Merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Bruce Riedel’a, ABD’ye verdiği şu mesaja dikkat çekmek gerekir: “Pakistan’ın Afganistan’da Amerika’ya destek vermesini istiyorsanız, Keşmir konusunda Pakistan’a destek olmalısınız.
Bölgede bazı ülkelerin hegemonik arzularının olduğu doğrudur. Ancak, bu konuda bazı zorluk ve kısıtlamalar da mevcut. Onların (Çin, ABD) Keşmir konusundaki arzuları belki benim arzuladığım hedeflerden tamamen farklıdır. Çin sokaklarındaki Keşmir algısı ile ABD sokaklarındaki Keşmir algısı farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle, benim ve Keşmir diasporasının sorumluluğu, Keşmir konusuna ortak ve somut bir çözüm sunmak olmalıdır.”
HİNDİSTAN’IN TERÖRİZM İLE MÜCADELE YALANI
Keşmir konusunun çözümü için önerilen tüm planlarda (Andorra, Müşerref planları gibi) bölgenin “silahtan arındırılması” en önemli şartlardan birini teşkil ediyor. Öte yandan, Hindistan’ın Keşmir’de askeri birlikleri mevcut. Hindistan’ın terör ve radikalizmle mücadele ettiği iddiasını dayanak göstererek, Keşmir’de silahlı güç bulundurmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Gulam Nabi: “Bu soruyu sormanıza müteşekkirim. Hindistan hükümetleri tarafından Keşmir’e atanan valilerin ‘terörizm ile savaştıklarını ve Keşmir’de sadece 200 militanın kaldığı’ndan bahseden ifadeleri mevcuttur. Bu valilere göre eğer sadece 200 terörist ile mücadele ediliyorsa Hindistan ordusuna ait 700 bin askerin Keşmir’de ne işi var? Kısaca ifade edeyim, Hindistan Keşmir’de terörizm ile mücadele etmiyor.
Diğer yandan Hindistan, Keşmir’in gerçek gücünün sivil halktan oluştuğunun da farkında. Keşmir Gençlik Hareketinin 22 yaşındaki lideri Burhan Wani, 2016 yılında Hindistan ordusu tarafından öldürüldü. Cenazesine 200 bin kişi katıldı. Hindistan, Keşmir’de her bir Keşmirli ile savaş içerisinde. Neden? Çünkü, Keşmirliler Hindistan’ın bir parçası olmak istemiyorlar.”
“200 TERÖRİSTLE MÜCADELE İÇİN 700 BİN KİŞİLİK ORDU”
Keşmir’de yıllardır demokratik bir referandumun gerçekleştirilememesinin sebebi nedir?
Dr. Gulam Nabi: “Bu soruya, 1950’li yıllarda BM yetkilisi Prof. Dr. Josef Korbel ile Hindistan delegasyonundan Krişna (Krishna) Menon arasında geçen gerçek bir diyalog ile cevap vermek isterim. Korbel, Menon’a neden bir referandum istemediklerini soruyor. Menon ise, ‘Sen delirdin mi? Eğer, referanduma gidersek kaybedeceğimizi biliyoruz.’ diyor. Bu gerçekten var olan bir diyalog. (Hindistan) Bugün de bir referandum olması halinde kaybedeceklerini biliyorlar. Keşmir’i tamamen silahtan arındırma BM’nin de önerisiydi. Ancak, Hindistan biliyor ki Hindistan ordusu Keşmir’den çekilirse özgürlük arayan sivil Keşmir halkı sokaklara dökülecek ve hakkını arayacak. Ben, bölgede hiç militan veya terörist yok demiyorum. Var olabilir. Ancak, Keşmir’de kendi valilerinin ifade ettiği rakam olan 200 teröristle mücadele için 700 bin kişilik orduya ihtiyaç var mı? Bunlar bu şekilde (Hindistan hükümeti) Keşmir halkını, sindirmeye çalışmaktadırlar.”
“HİNDİSTAN’IN KATLEDEMEYECEĞİ TEK ŞEY KEŞMİR HALKININ AZİM VE KARARLILIĞIDIR”
Keşmir’deki sivil halk ve direnişçiler ile Hindistan güvenlik güçleri arasındaki meydana gelen çatışmalar uluslararası kamuoyunun gündemine de geliyor. Sizce, Hindistan’ın Keşmir halkının taleplerini şiddet kullanarak bastırmaya çalışması sorunun barışçıl yollarla çözümünü nasıl etkiliyor?
Dr. Gulam Nabi: “Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ve BM Yüksek Komiserliğinin resmi raporları var. BM Yüksek Komiserliğinin 49 sayfalık raporunda, 75 bin insanın öldürüldüğü kaydedildi. Ancak, biz 100 binden fazla insanın katledildiğini biliyoruz. Hindistan’ın yok edemeyeceği tek şey Keşmir halkının azim ve kararlılığıdır.
Keşmirlilerin insan hak ve hürriyetleri için mücadele eden 89 yaşındaki liderlerinden Seyyid Ali Gilani, 8 yıldır ev hapsinde tutulurken, 65 yaşındaki Şabir Şah ise 28 yıldır hapis yatıyor. Demokrasi, insan hakları ve özgürlüğe adanmış bir hayat. Amnesty International, Keşmir’de adaletin sembolü haline gelen Shah’ın ‘adalet mahkumu’ olduğunu ifade eden raporlar yayımladı. Nelson Mandela, neden herkes tarafından mükemmel bir dava insanı olarak biliniyor, sizce? Çünkü Mandela, ömrünün 21 yılını mahkum olarak geçirdi. Koskoca 21 yıl. İşte, Keşmir halkının benimsediği ve bedel ödemeye hazır Seyyid Ali Gilani ve Şabir Şah gibi güçlü ve sabırlı liderlerin varlığından dolayı Hindistan, bölgenin silahtan arındırılmasını istemiyor. Seyyid Gilani, kanser teşhisiyle gittiği Bombay’dan geri dönüşünde Srinagar Havalimanı’nda 100 binden fazla insan onu karşılamak için bekliyordu. Bu liderlerin Keşmir’deki karşılığı hakkında söylenenleri sadece ben dile getirmiyorum. Keşmir’in başbakanlarından Faruk Abdullah da Gilani’ye ‘Keşmir halkı siz ne söylerseniz biat ediyor. Keşmir için çözüm önerisi sizde. Çünkü, halk sadece sizi dinliyor’ ifadelerini kullanmıştır.”





