Durim Abazi / Analiz - Rusya'nın yardımıyla Sırbistan, Pan-Slav doktrinini uygulamak amacıyla sürekli olarak soykırım ve şiddet uyguladı. Dünya savaşları (I ve II) ve Balkan Savaşlarından sonra Sırbistan, Arnavutlara, Boşnaklara ve genel olarak Müslümanlara yönelik soykırım nedeniyle cezalandırılmadı. Tam tersi Londra’daki barış konferanslarında Arnavut topraklarıyla ödüllendirildi. Böylece Kosova vilayetinin topraklarının bir kısmı Sırbistan’a doğrudan bağlanmış oldu. Müslümanlara ve özellikle Arnavutlara yönelik zorla asimilasyon politikası, zulüm başlamış oldu.  

UÇK’NIN ORTAYA ÇIKMASI  

Arnavutlar bu zulme karşı çıkmak amacıyla zaman zaman çeşitli eylemlerde bulundu. Ancak bu eylemler Çetnikler tarafından hep güç kullanarak bastırıldı. Bu şekilde bu topraklarda yaşayan Arnavutlar kendi temel haklarına kavuşamamış oldu. Maruz kaldıkları zulme daha fazla dayanamayan bu insanlar 1990’ların başında silahlanmaya başladı. 97’de ise Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (UÇK) resmi olarak da ortaya çıkmasıyla birlikte Sırp zalimlere karşı özgürlük mücadelesi resmen başlamış oldu. 

UYGULANMAYAN ANLAŞMA 

Sırplar, özgürlük mücadelesini bastırmak için seri olarak Arnavutları ve genelde Müslümanları öldürmeye başladı. Ekim 1998'de ise, düşmanlıkların durdurulması, Sırp ordusunun kışlalara dönmesi ve saldırı yapmaması amacıyla Balkan kasabı Slobodan Miloşeviç ile Amerikalı Richard Hollbrook anlaşmaya vardı. Bu anlaşma, Kosova'da yaklaşık 2 bin gözlemciden oluşan bir misyonla William Walker başkanlığındaki AGİT mekanizması tarafından gözetilecekti. 

Shtime civarında, Shtime'nin Çamları Reҫak köyünde 500 m hava mesafesinde, uzakta olarak bilinen yerde 243. Tugay'ın Sırp Ordusu'nun büyük kalibreli tank birimleri ve topları bulunuyordu. Miloseviç-Hollbrook anlaşmasına göre bu birlikler başlangıçta geri çekildiler, ancak Reçak Katliamı'ndan iki hafta önce eski mevzilerine geri döndüler. Ateşkes anlaşmasının bu ihlali, AGİT'e ve Reçak'taki katliamın planlayıcıları, emri verenleri ve uygulayıcıları tarafından korkunç bir şey hazırlanmakta olduğu görüşünün sinyalini verdi. Ancak UҪK'yi yok etmenin imkansızlığı, sivil halka karşı suç ve soykırıma, ekonominin yıkımına, evlerin ve yiyeceklerin yakılmasına dönüştü. 

BİR İNSANIN KAFASI ÖDÜL OLARAK KESİLDİ 

15 Ocak 1999 sabahı erken saatlerde Belgrad'daki plan doğrultusunda Reçak köyü; Sırbistan lideri Slobodan Miloşeviç, Tomislav Nikoliç ve Aleksander Vuçiç (Miloşeviç'in ‘sözcüsü’) gözetimindeki çok sayıda askerî araç eşliğinde özel polisten oluşan Sırp ordusu güçleri tarafından etrafı sarılmış olarak uyanır. Olaydan sağ kurtulanların ifadesine göre, saat 06.30 sıralarında Sırp güçleri Reçak civarındaki "Pishat", "Geshtenjat", "Rrasa" ve "Çesta" denilen yerlerden ağır toplarla köyü bombalamaya başlar. Daha sonra köye girerler ve ev ev baskınlara başlarlar. 

Köylüler köyü terk edip daha güvenli bir yer bulmaya çalışmışlardı ama Sırpların engeline takılmaları böyle bir şeyi imkânsız kılıyordu. Katliama başlayan Sırp güçleri Banush Azem Kamberi'yi bahçesinde tutukladı. Fiziksel tacizin ardından Kamberi, Rashit Rashit'in bahçesinde silahla öldürüldü. İnfazdan sonra, olay mahallinde bulunmayan kafasını kestiler. Sırpların bunu UҪK tarafından birkaç gün önce öldürülen bir Çetnik için savaş ödülü olarak aldıkları iddia ediliyor. Bu operasyonda yerel Sırpların da yer aldığı Sırp oluşumları, köyde yakmadık ve yok etmedik yer bırakmadı. Bu, o gün yaşanan olaylardan sadece bir tanesi. O gün vahşi bir şekilde yaklaşık 45 Arnavut öldürüldü.  

“İNSALIK SUÇUYLA KARŞI KARŞIYA” 

Dönemin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Kosova Misyon Şefi William Walker, birçok medya temsilcisiyle katliamdan bir gün sonra köyü ziyaret ettiği sırada gördüklerini “Hayatımdaki en üzücü olay” olarak nitelendirmiş, “Gördüğüm kadarıyla bir katliam ve insanlık suçuyla karşı karşıya olduğumuz aşikârdır.” ifadelerini kullanmıştı. 

Walker’in Reçak'ta yaptığı açıklamalar, dünya basınında geniş yankı uyandırmış ve katliamdan yaklaşık 2 ay sonra Mart 1999'da NATO’nun Sırbistan ve Kosova’daki Sırp birliklerine yönelik havadan ve karadan müdahalesi başlamıştı. 

Walker, şu sıralarda Kosova hükümetinin desteğiyle Reçak Katliamı'nın tanığı olarak kendi deyimiyle “Öteki dünyaya gitmeden önce” katliamda gördükleriyle ilgili bir kitap hazırlıyor. 

KOSOVA’DAN VAZGEÇEMİYORLAR
Kosova’nın Srebrenitsası olarak değerlendirilen katliamın üzerinden nerdeyse çeyrek asır geçmesine rağmen Birleşmiş Milletler Kosova Misyonu (UNMİK) yargıçlarınca olayla ilgili tek bir Sırp polis memuru Zoran Stojanoviç, 15 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. 
Arnavut ve genel olarak Müslüman kanına doyamayan Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, Reçak Katliamı'nı "kurgu" olarak nitelendirmeye devam ediyor. Kosova'daki savaşın yaşandığı 1998-1999 döneminde çoğunlukla Arnavut olmak üzere yaklaşık 15 bin Kosovalı öldürüldü ve 1 milyonun üzerinde farklı etnik gruplardan kişi, evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. 
17 Şubat 2008'de bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı 100 civarında ülke "bağımsız bir devlet" olarak tanıyor. Kanlı geçmişinden koparılamayan Sırbistan yetkilileri, Kosova'yı hâlâ kendi toprağı olarak görmeye devam ediyor. 

“KATLİAMIN TEKRARLANMASINI İSTEYEN VAR” 

Katliamın 24’üncü yıldönümünde konuşan Kosova Başbakanı Albin Kurti, Sırbistan'ın savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım işlediğini söyledi. Başbakan Kurti, “Sırbistan, yaşananları inkar eden anlatılar sunmaya devam ediyor. Bu katliamın gerçekleştirilmesindeki rolünü tahrif etmeye çalışıyor.” dedi. Kosova Başbakanı, katliamı inkar edenlerin bunun tekrarlanmasını hayal ettiğini vurguladı.

Muhabir: Haber Merkezi