Her 24 Nisan, Türkiye düşmanlarının ağız dolusu hakaret ve iftiralarına tanıklık günüdür.

Bu yıl da beklenen oldu ve sol çevreler ile PKK/DEM, bugünü fırsat bilip bu ülkeye ve millete tekrar hakaret ettiler.

24 Nisan ‘sözde Ermeni soykırımının’ seneidevriyesi.

Bu iddianın büyük bir haksızlık ve bühtan olduğu belgelerle kanıtlandı lakin konu Türkiye’ye düşmanlık olunca anılan çevreler fırsatı ganimet bilmekten geri durmadılar.

Sol çevrelerin neden böyle davrandıklarını anlamak zor değil ama ideolojisinin merkezine ‘Kürtçülüğü’ koymuş olan PKK/DEM geleneğinin bu iftirada ısrar ediyor olması ilginçten de öte bir anlam taşıyor.

Neden böyle olduğunu dilerseniz ta en başından beri tek tek sıralayarak gidelim.

PKK, Amerika (CIA) tarafından Türkiye’deki adamları eliyle kurduruldu.

Yegâne amaç, Türkiye’nin hem bölgesel planda hem de küresel ölçekte ‘oyun kurucu’ ülke pozisyonuna gelmesini engellemekti.

Nitekim neredeyse 50 yıldır Türkiye terör belası ve fitnesiyle meşgul ve bu mücadelede, birkaç Türkiye husule getirecek ölçüde maddi kaynak harcadı.

Bunun için, şu an Gabar’da günlük 40 bin varil petrol üretildiği gerçeğini hatırlatmak yeterli.

PKK terörünün zirve yaptığı dönemlerde bu bölge mezkûr ihanet şebekesinin tasallutu altındaydı malum.

Gabar tercihi CIA’in yaptığı analiz ve değerlendirmelerin neticesiydi.

Yani anlayacağınız patron emretti, kukla ve uşak bu emri tereddütsüz yerine getirdi.

Tıpkı aynı patronun şu an bu köle tıynetli uşakları Suriye’nin kuzeyinde ‘kara ordusu’ olarak istihdam etmesi gibi…

Sadede geliyorum.

1915’te yaşanan ve hakikaten büyük bir trajedi olan Ermeni kıtali meselesinde hadiseler çoğunlukla Ermeniler ve Kürtler arasında cereyan etmişti.

Bu hususa dair büyük İslam âlimi Bediüzzaman’ın 7 Mart 1920 tarih ve 8273 sayılı İkdam gazetesindeki yazısı çok önemli bir belge niteliğindedir.

Bu yazının yazılmasının nedeni, Paris Barış Konferansında Ermeni Boğos Nobar ile Kürt Şerif paşaların, Kürtler ve Ermenilerin ortak bir devlet kurma önerisi olmuştur.

Bitlisli bir Kürt olan Bediüzzaman Said Nursi, bu gelişme üzere yukarıda tarih ve sayısını verdiğimiz çok sert bir yazı kaleme almış ve şu ifadeleri kullanmıştır:

“Kürtler, henüz 500 bine yakın şehitlerinin kanı kurumadan, şişlere geçirilen yetimlerinin, gözleri oyulan ihtiyarlarının hatıralarını büyük bir üzüntü ile anarken İslamiyet’in zararına olarak tarihî ve can düşmanlarıyla anlaşma yapmak suretiyle dine bağlılıklarına ters istikamette, ayrılıkçı emeller peşinde gidemezler.”

Bu hayli somut ifadeler bağlamında PKK/DEM’in; “Ermeni soykırımı utancıyla yüzleşin!” şeklindeki hainane yaklaşımını ele aldığımızda gördüğümüz şudur:

Bu örgüt sadece Türkiye’ye değil, Kürtlere de ciddi bir ihanetin içerisindedir.

1915’teki tarihi trajedide, Rusların iğvasına kapılıp ihanete sürüklenen bizzat Ermenilerdi.

Onların ihaneti, ‘kıtal’ dediğimiz trajediyi tetiklemiş ve bugünkü tartışmaların vasatı oluşmuştur.

Evet, hepimizin ‘keşke olmasaydı’ dediğimiz bu hadise asla bir ‘soykırım’ değildi ve bilakis milyondan çok fazla Türk ve Kürt insanı katledilmişti.

İşte PKK, patronları olan ABD-İsrail ve Avrupa ülkelerinin emirleri gereği Türkiye aleyhinde bir pozisyon alırken aslında en büyük zulmü ve ihaneti Kürtlere yapmaktadır. 500 binden fazla Kürdün katledildiği bir hadisede, kendi dedelerine haince bühtanda bulunmakta bir beis görmeyen anlayış için ne söylense boş…

Bunların hâlâ gerçek yüzünü görmemekte ısrar edenlerin de bu ihanette payı vardır elbet.

Netice itibarıyla PKK/DEM, kendine özgü bir iddiaya sahip değildir.

Onların sahibi ABD ve Avrupa’dır ve onlar nasıl emrederse o şekilde hareket ederler.

İsterse bu, PKK’nın kendi halkına düşmanlık ve ihanet suretinde tecessüm etsin, fark etmez…