Yerli otomobil tartışlarından Kanal İstanbul tartışmalarına uzanan şu süreçte temel sorun hiç bir şekilde, geçmişten günümüze, var olan farklılıklarımıza rağmen ülke menfaatlerimiz çevresinde bir araya gelememek desem abartmış olmam diye düşünüyorum.

Bana göre çokkültürlü toplumlar için ortaya konulan teorilerin ve uygulanan kuramların çoğunu ele alarak değerlendiren önemli bir isim Bhikhu Parekh. Bu başkasına göre değişkenlik gösterebilir, Kylimcha, Taylor veya T. Modood gibi isimlerde çokkültürlülük alanında öncü isim olarak söylenebilir.

Türkiye, toplumsal anlamda çokkültürlü olduğu gibi birçok farklı kültürle beraber özelde çok farklı etnik, dil ve inanca sahip bir ülke. Homojen olamayız, zaten istenilen de bu değil.

Fakat yerelde kendi inancımızı ve geleneklerimizi yaşatırken genelde ülke menfaatimizi ön plana koymaktan başka çaremiz yok gibi. Ama farklılıklara saygı ilkesi moda deyimle önemini korurken her farklılıklara sahip olan ülkelerden bir farkımız da var bizim; farklılığı milli bütünlüğe adapte etmektense iktidarın her adımını başarısız kılmaya çalışmak gibi. Eleştirmek farklı bir şey, yanlışları veya ülkeye vereceği zararları dillendirmek başka bir şey, elbette bunlar olacak ama ‘başaramayacağız, başaramayız’ algısını dile getirmek çok daha farklı bir şey.

Kanada’da Quebeclilerin durumu hakkında analiz yapan Parekh’in 6 maddelik tespitlerinden en önemlisini buraya koyarak ne demek istediğimi somutlaştırmaya çalışayım: Tüm Kanadalılar her şeyden önce Kanadalı, ancak ikincil olarak Quebecli, Ontariolu veya başka bir yerlidir… (1)

Evet özelde Türk, Kürt, Alevi, Sünni veya birçok şeyiz. Bu net. Ama Türk vatandaşı olduğumuz ve bu devletin verdiği haklardan faydalandığımız için ilk başta Türkiyeliyiz. Yerli otomobil tartışmalarından Kanal İstanbul’a kadar her şeye bu çerçeveden bakıp ülkemizin menfaatleri çerçevesince bir bütün olabilmenin düşünce yollarını bulmalıyız.

Parekh’in de aslen eserin genelinde ima ettiği gibi çokkültürlülüğü yeniden düşünüp ya farklılıklarımızla beraber yaşayacağız; ya da farklılıklarımızla birbirimizi ötekileştirip modern devletin temelini sarsıp belki de onu yıkacağız. Bu bireylerin seçimi olabilir belki, ama duruma devlet nezdinde baktığımızda seçimden ziyade zaruret gibi durmuyor dersek yanlış olur.

KAYNAKÇA:

(1) Parekh, Bhikhu. (2002). Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek, Kültürel Çeşitlilik ve Siyasi Teori. (Çev; Bilge Tanrıseven), Phoenix Yayınları. Ankara, ss.239.