Orta Afrika’nın denize kıyısı olmayan Çad ülkesinde fakirlik kavramının eksik kalacağı bir sosyal duruma şahit olduk. Açılan su kuyuları, elden dağıtılan sadaka ve zekâtlar, giydirilen yetimler, kesilen kurbanlar, hediye edilen Kur’an-ı Kerimler… Evet hepsi bu coğrafyada çok anlamlıydı. Vermek için uzattığınız her el kıymetliydi. Size minnet duygularıyla bakan bir çift zeytin gözün bakışlarından anlıyorduk yapılan hayırların ne kadar hora geçtiğini. Siyah yüzlerini kaplayan tebessüm ve şükran ifadelerinden anlıyorduk bunu.

Bir hafta süren Afrika seyahatimizin her anında iliklerime kadar hissettiğim duygu şuydu: Yapılan hayırların ne kadar makbule geçtiğini gözlerimizle görüyor olsak bile, bunların yeterli olmadığını gördüm. Resme daha yukarıdan bakmayı tercih ettim. Taşıma suyla döndürmeye çalıştığımız değirmen durmamalıydı. Dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma projeleriyle bu toprakları ayağa kaldırmanın ne kadar elzem olduğuna bir kez daha şahitlik ettim.

TÜRKİYE, TÜRKİYE’DEN BÜYÜKTÜR

Türkiye tabii ki Türkiye’den büyüktür. Tarih boyunca en büyük devletleri kurmuş bir milletiz. Sahip olduğu topraklarda hiçbir zaman sömürgecilik yapmamış şanlı bir tarihe sahibiz. Gittiği her kıtaya adalet ve bereket götürmüş bir ecdadın çocuklarıyız. Dünyanın her yerinde mazlum milletlere hamilik yapmış dedelerimiz. Teknolojiyi, sanatı, bilimi en iyi şekilde kullanan ve dünyaya ihraç eden bir geçmişimiz var. Çok değil, sadece iki yüzyıl önce Afrika da, Asya da, Avrupa’nın bir kısmında da biz vardık. Bu gün başta Afrika olmak üzere yetim bıraktığımız coğrafyalara borcumuz var bizim. Afrika bizi bekliyor, Kudüs bizi bekliyor ve hatta Mekke bizi bekliyor yeniden. Dünyanın en zengin ülkesi değiliz belki ama, dünyanın en diğerkâm insanlarının yaşadığı ülkeyiz biz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla yola çıkmış gönül dostlarının evlatlarıyız. Evet ayağımız tökezlemiş. Üstümüze çullanmış yedi düvel. Ama yeni bir şahlanışın arifesinde olmadığımızı kim iddia edebilir ki? Yiğit düştüğü yerden kalkar demişler. Türkiye düştüğü yerden kalkmıştır. Yürümektedir. Ve bu milleti yeniden dünyaya nizam veren bir millet yapmak da bizim elimizdedir. Dün fetihlerle girdiğimiz topraklara bugün ilmimizle, amelimizle, sanatımızla, bereketimizle yeniden girmek zorundayız. Afrika’nın zeytin gözlü yetimleri bizi bekliyor. Gazze’nin hırçın çocukları bizi bekliyor. Doğu Türkistan’ın mazlum evlatları bizi bekliyor. Ortadoğu’nun bombalarla uyanan bebekleri bizi bekliyor. Çağdaş bir fetih anlayışını yeniden zihinlerimize nakşetmeliyiz. Dünyanın vicdanı biziz. Allah’a emanet olunuz.