Gariptir benim memleketim. Bazen akılla izah edemediğiniz durumlar çıkar karşınıza. Sırf muhalefet olsun diye her şeye karşı olmak da nedir Allah aşkına? AK Parti muhalifi olabilirsiniz ama memleketin faydasına olan bir gelişmeye nasıl karşı olursunuz? Bundan yıllar önce Recep Tayyip Erdoğan tarafından iyi niyetle ortaya atılmış “Yerli Otomobil’’ fikri ilk meyvelerini vermeye başladı ve şu günlerde ilk modeliyle kamuoyuna tanıtılmaya hazırlanıyor. Daha otomobil ortaya çıkmadan Türkiye’nin sözüm ona en “iyi’’ ve en “objektif’’ gazetecilerinden biri olan İsmail Küçükkaya çıkıp diyor ki: “Fabrikası olmayan yerli otomobil yapmayı başardık.” Aklı sıra dalga geçiyor. Biri de çıkıp Sayın Küçükkaya’ya “prototip’’ üretmek için fabrikaya gerek olmadığını, seri üretime geçildiğinde bu fabrikanın ihtiyaçlar çerçevesinde tam olarak projelendirilip inşa edileceğini söylemiyor. Sonra bakıyorsunuz sosyal medyada yerli otomobilin İtalya’da tasarlandığını eleştiriyorlar. En çok da kim eleştiriyor biliyor musunuz; üzerine giydiği giysilerin “İtalyan” olduğunu övüne övüne anlatanlar. Siz modern bir otomobil üretecekseniz, bu otomobilin dünyada rekabet edebilecek bir kabiliyet ve özellikte olması gerekmez mi? Bunun için tasarım konusunda en yetkin firmalardan destek alınması, eleştirilecek bir durum değil, aksine övünülecek bir durumdur. Bakmayın siz bu memleketteki her şeye hayır diyen kesime. Dün bağıra çağıra karşı durdukları İstanbul Havalimanı’nda selfie yapıp durum paylaşanlar da aynı kişiler. Göreceksiniz yerli otomobil seri üretime geçip piyasaya arz edildiğinde bu otomobilleri almak için ilk sıraya girecekler de bu aynı kesim olacaktır.

RÜŞVETLE OKUL YAPMAK

Günlerdir Ankara’yı konuşuyoruz. Kendisine verilen “olağanüstü’’ imar rantı dolayısıyla “rüşvet’’ istendiğini iddia eden biri çıktı. Kim bu?.. Sinan Aygün. CHP eski milletvekili ve hâlâ CHP üyesi bir işadamı. Peki kim istemiş rüşveti? Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Mansur Yavaş. Rakam ne kadar? 25 milyon TL. Buraya kadar “CHP açısından” her şey “normal”. Taraflarının ikisinin de CHP’li olduğu böyle rezil bir durum karşısında bile meseleyi AK Parti’ye bağlamaya çalışıyorlar. Neymiş efendim bu AK Parti tarafından CHP’nin içini karıştırmak için kurulan bir kumpasmış. Gerçekten yuh olsun. Bu nasıl bir anlayıştır?

Hep söylerim; CHP hem İstanbul’da hem de Ankara’da israf,  kayırma, torpil, hırsızlık, ihalelerde usulsüzlük diye bağıra bağıra seçim kazandı. Ama geldikleri günden bu yana itham ettikleri bu konularda kendileri “tarih yazmaya başladılar…’’

Çok güzel bir söz vardır: “Kişi iddiasından vurulur.” Ankara’da yaşanan olay ve İstanbul’da ortaya çıkan durumlar tam da bu sözü hatırlatıyor. CHP, tarihin hiçbir döneminde “parayla olan imtihanı” kazanamamıştır.

Yaşanan bu rüşvet rezaletinin üstü kapatılmamalıdır. Özellikle algılara kulak asılmamalıdır. “AK Parti CHP’li belediyelere baskı yapıyor’’ söylemi tuzaktır. Yaptıkları her halta “mağduriyet gömleği’’ giydirmeye çalışıyorlar. Bunu hem İstanbul’da hem Ankara’da yapıyorlar. Kamuoyu bu tuzağa düşmemelidir. Yargı gereğini yapmalıdır. “Okul Yapmak’’ için bile olsa ortada “gayriresmi’’ ve “gayrimeşru” bir talep vardır. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre bu suçtur. Her durumda giymeye çalıştıkları “mağduriyet gömleği’’ bu pisliği saklayacak kadar “kalın’’ değildir.