Gazze, -yaklaşan kaçınılmaz felaketten kurtulabilmek için- İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun siyasi kanadı Sinn Fein* benzeri yeni bir siyasi cepheye acilen ihtiyaç duymaktadır. Çünkü beklenen felaket geldiğinde Gazze Şeridi’nde, coğrafi, politik ve insani boyutlarda büyük çaplı yıkımlara yol açacaktır. Vaziyeti kurtarmak için hâlâ vakit var. Ancak aylar sonra bu imkân da kalmayacak, felaket kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir.

Felaketin başlangıcı Gazze Şeridi’nin en önemli destekçisi olan İran’dan gelmektedir. Suriye’de ağır darbeler almaya başlayan İran’ın bölgedeki rolü hızla gerilemeye başlamıştır. Bu gerileyiş yakın bir gelecekte Gazze’de daha belirgin şekilde hissedilecektir. Popülist bir tonda konuşan politikacılar tarafından sıklıkla dile getirilen sözde desteklerle gerçek destekler arasında ayrım yapabilmeliyiz.

İran’ın düşüşünün Gazze Şeridi’ndeki yansıması, Büyük Dönüş Yürüyüşleri’nden beklenen karşılığın tavan yapması beklenen Haziran ayında ortaya çıkabilir. Bu yürüyüşler bazı insan hakları örgütlerini harekete geçirebilir, ancak açıkça ortada duran Arap bölünmesinin gölgesinde kayda değer siyasi sonuçlar doğurmaz. Bu da savaş seçeneğinin Gazze’de bir gerçek haline gelebileceği anlamına gelmektedir. Gerçi bazıları bu durumu geniş Arap ve İslam toplumunda baskı oluşturmanın bir aracı olarak görecektir. Fakat Arap toplumunun bölünmüşlük durumu savaş halinde bile özü itibarıyla değişmeyecektir. En fazla süreç geriye götürülebilir ve 2014 yılı şartlarına dönülebilir.

Derin sağlık ve finans krizlerinin gölgesinde maruz kalınacak bir savaş, uzaktan göründüğünün çok ötesine geçebilir. Şayet İsrail, -1982 yılında Lübnan’da yaptığı gibi- Kuzey Gazze Şeridi’nin bir kısmını istila etmeye karar verirse, belki de uzun bir süre Mısır sınırına yığılacak yeni bir mülteci seliyle karşı karşıya kalacağız. Bu da şu anlama gelmektedir: Bu seferki savaşta, önceki savaşlarda olduğu gibi siyasi sonuçlar sadece sakin müzakerelerle elde edilemeyecektir. Zira İsrail hükümeti Araplardan kendine dostlar aramak ve Hamas kamburundan kurtulmak gibi iki kriz arasında bocalayacaktır. Dolayısıyla en sert biçimiyle savaş seçenekleri kendini dayatacak, Gazze’deki sivil halk bu ağır yükü tek başına sırtlanmak zorunda kalacaktır.

Hamas daha önce eski Batı liderleri ve siyasetçileriyle görüşmüştü.  Bu gayri resmî görüşmeler Hamas’la iletişim ve müzakere için bir zemin oluşturmaktadır. Herhangi bir siyasetçinin Hamas’la resmî müzakere yapması mümkün değildi. Çünkü Amerika Hamas’ı terör örgütü olarak sınıflandırmıştı. Bu da yabancı bir şahsiyetin Hamas ile müzakere ve pazarlık yapmasını engelliyordu.

Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Gazze’nin önündeki seçenekler sınırlı. En iyisi akademisyenleri ve işadamlarını da kapsayan yeni bir siyasi heyet oluşturmak. Bu heyetin öncelikli görevi Filistin’de iç diyaloğu başlatmaktır. Bu da Gazze’de bir Filistin ‘Sinn Fein’ine ihtiyaç duyduğumuz anlamına gelmektedir. Böyle bir mutabakat Gazze’yi hızla sakinleştirecektir. Bu da Gazze ile Avrupa Birliği arasındaki kesilmiş resmî temasları yakın bir gelecekte yeniden başlatacak, yeni müzakerelerle belirlenecek yeni bir başlangıç umudunu doğuracaktır.

Gazze’nin sivil toplum tarafından başlatılacak acil bir Filistin ‘Sinn Fein’ine ihtiyacı bulunmaktadır. Bu girişim, Hamas’ın Gazze’deki siyasi yönetiminin gidişatını ve geleceğini de belirleyecektir.

Bu Sinn Fein… Zamanı geriye döndürecek, diyalog için kapıları açacaktır. Acil bir çözüm yolu olması da zaruri değildir.

* Sinn Féin (Biz Kendimiz); 20. yüzyıl İrlanda’sında ortaya çıkan bir siyasi hareket ve bu hareketi destekleyenlerin oluşturduğu siyasi partinin adıdır. 1905 yılında İrlandalı Arthur Griffith tarafından kurulan bu parti IRA’nın siyasi kanadı olarak bilinmektedir.

Çeviri: Fethi Güngör