Yıl 2011. Temmuz ayının üçüydü.

Tüm haber kanalları son dakika… Şok… Şok… Şok… Şampiyon Fenerbahçe ve kupa şampiyonu Beşiktaş için şike yaptı diyordu.

Trabzonspor’un elinden şampiyonluk şikeyle alındı diyordu.

Aslında ne çok umutlanmıştık o gün. Yıllarca sıradan bir futbol seyircisinin, taraftarının bile çok rahat anlayabileceği, hissedebileceği ama bir türlü yetkililerin göremediği şike ilk defa mahkemelik olmuş, ülkenin cesur savcıları zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Fenerbahçeli olmasına bile aldırmadan doğru bir karar veriyordu…!

Şike ilk defa devlet tarafından kabul ediliyor, siyaset kurumu da gidin üzerine, diyordu. Hele Fenerbahçeli olmayanların Aziz Yıldırım’ın içeri girmesinden yüreklerinin nasıl yağ bağladığını görmek vardı ya… Beşiktaşlılar kupayı geri vermiş. Fenerbahçe UEFA’dan ceza yemişti ya…

Oh nihayet be! Yıllardır bir türlü bilinen, yapılan şike ilk defa yetkililerin dikkatini çekmiş, sorumluları da içeri atılmıştı diyorduk.

Kimse bundan sonra şike yapamayacak, yapanlar da cezasını çekecek diyorduk.

Kamu vicdanı rahatlamış, futbolseverler artık bundan sonra şike olmayacak zannediyordu.

Hakem hataları ise bundan sonra artık vakay-i adiyeden olacaktı.

Aradan 2,5 yıl geçmişti. 17-25 Aralık 2013 operasyonlarıyla Fethullah Hoca’nın hoca olmadığı ortaya çıktıktan sonra her şey yeniden sorgulanmaya başlanmıştı.

Şike davası sanıkları birer birer beraat ediyordu, şike operasyonlarının aslında futbola ve futbol takımlarına yönelik değil FETÖ’cülerin bir endüstri haline gelmiş büyük futbol takımlarını, kaynaklarını ve olası darbelerde taraftarlarını kullanma operasyonu olduğu ortaya çıkıyordu.

Özellikle Gezi olaylarında iktidara karşı darbe için kullanılan eylemcilerin Beşiktaş Çarşı grubu taraftarlarının da desteğini aldığını düşünüldüğünde Fenerbahçe taraftarının çokluğunun ne kadar önemli olduğu bir gerçek olarak ortaya çıkacaktır.

Yani FETÖ’cüler hesaplarını sadece iktidara paralel bir yapılanmanın yanında futbol gibi ülkemizde milyonlarca taraftarı içine katarak büyük hesaplar yapıyorlardı.

Bakın, Aziz Yıldırım bugün devamlı FETÖ’cülere saldırıyor.

Eğer Fenerbahçe gibi en fazla taraftarı olan kulüplerden birinin başkanı futbol, futbolcu, şampiyonluktan ve sportif başarılardan çok bu FETÖ terör örgütünden gelen tehditleri dillendiriyorsa bu tehdidi Aziz Yıldırım’ın meselesi üzerinden değerlendirirsek çok yanlış bir yola gideceğimizden şüphemiz olmasın.

Yani ülkemizde şike yok muymuş? O şike haberleri, duyumları, geçmişte yaşananlar fasa fiso muymuş?

Tabi ki hayır! Şike ne bizde biter, ne de başka ülkelerde…

Yani görüldüğü gibi futbol ne bizde ne başka bir ülkede milyonlarca taraftar, hatta fanatik taraftar topladığı müddetçe sade futbol olmayacaktır.

Futbol böyle milyarlarca insanın takip ettiği, milyon hatta milyar dolarların havada uçuştuğu, bahis oyunlarının oynandığı sektör olduğu müddetçe daha çok şike konuşur. Sonra daha çok yaladığımızı yutarız…

Bugün dünyada futbol ne kadar gerçekse maalesef şike de o kadar gerçek. Gerçek olmaya devam edecek…