Siyasal literatürde bu etkinin modernleşme kuramı çerçevesince yapıldığını belirten birçok çalışma söz konusu. Batılı ülkelerin, özelinde ise ABD’nin geleneksel toplumlara çağdaş bir medeniyet getirme amacı; geleneksel toplumlarda ekonominin de ilerlemesi ile aslen liberal devlet anlayışının oluşmasını hedefliyor.

Modern olduğunu düşünen toplumların geleneksel olduğunu iddia ettikleri toplumlara getirmek istediği siyasal ve sosyal düzenin savunucuları bulunduğu gibi bu kurulmak istenen düzene karşı çıkan sosyal bilimcilerde literatürde bir hayli mevcut. Biraz daha özele indiğimizde bu kuram çerçevesince Batılı devletlerin geleneksel toplumlarda kendine destek verecek bazı aydınları veya temsilcilerinde desteğini alabilmesi durumu ile de karşılaşıyoruz.

Batılı ülkelerin destekçisi konumda olan aydın veya diğer kişilerin durumları geleneksel toplumlarda farklı şekillerde ele alınmaktadır. Bu kişilerin farklı kavramlarla etiketlendikleri de yine literatürde kendini gösterirken işin ölçülemeyen boyutu ise bu kişilerin ‘kendi toplumlarının gerçekten ilerlemesini istedikleri mi? Yoksa Batılı bazı ülkelerin çıkarlarına hizmet ettikleri mi?’ hususudur. 

Dediğimiz gibi bu durumu sosyal bilimlerde ölçebilmek çok mümkün görünmesede zamanla bireylerin söylem veya davranışları bu konuda doğru tahminleri beraberinde getirebilir. Önemli olanın geleneksel olduğu iddia edilen toplumların Batılı toplumlara benzeyip benzemeyeceği durumunun dayatma ile yapılmasının yerine o toplumların kendi işleyişine bırakmanın doğru olacağı gerçeğidir.

Batılı sosyal bilimcilerin ‘Geleneksel toplumların modernleşmesini kendi haline bırakamayız’ mealindeki tespitleri hedeflenen gerçeğin aslen geleneksel olmayan toplumları modernleştirmek olmadığı hususunda kuşku uyandırmıyor değil. İşin dikkat edilmesi gereken kısmı ise geleneksel toplumlarda gençlerin modernleşme kuramı çerçevesince Batı medeniyetlerine olan hayranlığın kendi ülkelerine olan düşmanlığa evrilmesi. Buna sosyal bir çözüm bulabilmek ise en acil olanı!