CHP Eylül 2019’da, İstanbul’da, ne hedeflerle bilinmez bir ‘Uluslararası Suriye Konferansı’ düzenlemişti. Kemal Kılıçdaroğlu, Veli Ağbaba ve büyük ihtimalle tatilini yarım bırakan Ekrem İmamoğlu da oradaydı.

Suriye konusunda beynelmilel tavizler dışında bir vaadi olmayan muhalefet partisi, bu konferansa Amy Kristine Holmes adlı ABD’li bir akademisyeni de davet etti. Kristine Hanım burada PYD’nin (PKK) bir barış gücü olduğunu söyleyip (ki sosyal medyası terör propagandası ile doludur) kendisini dinlemeye gelenleri adeta mest etti!

***

Terör propagandasına dönen Suriye Konferansı’ndan sadece birkaç gün önce, İzmir’de de Tunç Soyer’in katılımıyla bir ‘Bilim Kongresi’ tertip edilmişti. En bilimsel ürünü plastik sandalyeler olan kongreye HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı da katılmış, Mızraklı salona girdiğinde katılımcılar ne yazık ki İzmir’in dağlarını CHP bayrağı altında “Her yer Amed her yer direniş” sloganları ile inletmişti.

2019’dan bu yana bu silsile; öldürülen teröristlerin isimlerinin duvarlara yazıldığı tuhaf sergi ziyaretleri, PKK’lılar elinden kabul edilen Atatürk portresi hediyeleri, Livaneli’ye yaptırılan “Büyük yazar Demirtaş” övgüleri, “Suriye’de bize kim saldıracak ki?” tecâhül-i ârifleri ve Almanya’da örneğini gördüğümüz Öcalan posterli CHP nümayişleri ile devam etti.

***

Silsilenin son örneği ekmeğini Kemalizm kültünden (yani taştan) çıkaran Yılmaz Özdil Beyefendi oldu. Özdil, HDP’nin bilhassa cinsiyet eşitliği meselesine yaklaşımda en Atatürkçü parti olduğunu söyledikten sonra, “Seçmenine yalan söylemeyen tek parti HDP’dir” dedi.

Anlıyoruz ki Özdil Beyefendi, HDP’yi methetmeye yer arıyor. Oysa Özdil’in Sözcü’de “Biji” izlemeye devam edin sayın seyirciler” başlığıyla yayımlanan yazısında şu ifadeler geçiyordu: “Hangi liboş televizyonu açsak, bu halde (HDP sevimli gösterilmeye çalışılıyor)… 30 senedir gazetecilik yapıyorum, böyle cila, böyle makyaj, böyle ambalaj görmedim. Elbette keyfiniz bilir ama… Liboşlara uymayın. Siz siz olun. Kalaşnikofa şarjör olmayın!”

***

Anlıyoruz ki birileri 2023’e Kalaşnikofa şarjör olarak hazırlanıyor. Bunun için yeni bir Atatürkçülük dizayn etmeyi dahi kafaya koymuşlar. Ki zaten aslında çoktan da başladılar: Tamamen gösteriye dayalı, pagan kültlerini hatırlatan mübalağalı tazimlerle dolu, işaret ettiği yön ve hedefleri kaybetmiş, Batıcılık ve laisizme hapsedilmiş, doktrinini Kaftancıoğlu Hanım’ın belirlediği sathi bir Atatürkçülük... Diğer türlüsü Kalaşnikofa nasıl şarjör olabilir?