Asr-ı Saadet’te Efendimiz’in (sav) mescidinin bitişiğinde hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapılmıştı. Burada ilim tahsil eden, Efendimiz’in (sav) sohbetlerini ve vaazlarını dinleyen gençler yaşardı. Bu gençler kimsesiz olduğu için burada çok sağlam dostluklar geliştirdiler ve öncü İslam alimlerinden oldular. İçlerinden en çok tanınanlardan birisi hadis rivayetleri ile bilinen Ebu Hureyre'dir.

Bugün bu kadar sıkıntının, kötü alışkanlıkların, hayâsızlığın yaygınlaştığı, insanın yeni bir tanımının yapıldığı bu dönemde evlerimizi Suffa Mektebi yapmaktan başka bir çaremiz yok dostlar. Müslümanın evi saadet, selamet ve ibadet mekanı olmalıdır. Huzurla girilen, her daim hoş sohbet olan ve kemali edeple yaşanılan bir yuva olmalıdır. Ancak evlatlarımızı bu şekilde dış dünyadaki karmaşa ve sıkıntılara karşı dayanıklı hale getirebiliriz.

Ev mesken demektir, yani içinde huzur ve sükûnet bulunan yer demektir. Evlerimiz bizi tehlikeden korur. Kuran-ı Kerim’de Hz Süleyman’ın kıssası bizler için mecaz içeren bir ilahi uyarı niteliğindedir: “Bir zaman cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları Süleyman’ın emrinde toplanmış, birlikte sevk ve idare ediliyordu. Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" (Neml, 17-18). Bu Ayetten aynı zamanda şu mesajı da almaktayız: Aile büyükleri evlât, âile ve toplumu iyiye yönlendirmeyle görevlidir.

Ailede hep birlikte nitelikli vakit geçirmenin yollarını bulmalı ve bunu bir yaşam tarzı haline getirebilmeliyiz. Evi eğlenceli bir atmosfere dönüştürmek son derece önemlidir. Bunun yanında çocuklarımızın akademik seviyelerini geliştiren ve bunun yanı sıra değer ve karakter gelişimini de katkı sağlayacak eğitici oyunlar oynanabilir.

Ev içinde her gün belli bir süre (en az 3-4 saat) anne babalar, sosyal medya ve diğer iletişim araçlarını tamamen ortamdan çıkararak sadece aile içi yüz yüze iletişime vakit ayırmalıdır. Burada sohbetler edilmeli, hikayeler okunmalıdır. Ayrıca dil gelişimini sağlamak için kutu oyunları, misket oynama, birlikte resim yapıma gibi faaliyetler gerçekleştirilebilir. Kitap okuma saatleri düzenlenebilir.

Dua, ibadet, kanaat, sabır ve tevekkül gibi araçlar bizim manevi yönümüzü geliştirecektir. Ailece birlikte dua etmek, ibadet etmek ve Kur'an okumak, cemaatle namaz kılmak, dini sohbetler yapmak aile birliğine katkı sunacaktır. Aile içi ev işlerinde diğer aile üyeleri ve çocuklar, anne ve babaya yardımcı olabilir.

Evlerimizde bir odanın bir bölümünü küçük bir mescide dönüştürebiliriz. Evlerimizin mescit olması ve bir namazgâha dönüşmesi hususunda Kuran-ı Kerim bizlere yönlendirmede bulunmaktadır: “Mûsâ’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Mûsâ!) İnananları müjdele” (Yunus 87).

Rabbimiz bu emriyle bizlere evimizi dinin direği olan namazla süslememiz ve evimizde her yönüyle örnek bir Müslümanca hayat yaşamamızı emretmektedir. Böylece çocuklarımız, küçük yaşlardan itibaren ibadet mekanı olarak göreceği bu odada namaz kılarak, tesbih çekerek ve Kuran okuyarak zihinlerinde sevimli bir din algısı geliştirebilir.  

Hatta oyuncaklarından bir kısmını da bu odada oynamasını sağlayabiliriz. Zira din eğitimi normal eğitimden farklıdır. Normal eğitimde eğitimcinin anlattığı şeylere inanması beklenmezken din eğitiminde ise eğitimci bir nevi prototiptir, yani ilk uygulayan kişi, örnek modeldir. Bir din eğitimcisi olarak ebeveynin anlattığı veya öğrettiği şeyleri uygulamadığı takdirde anlatılan şeylerin bir değeri de kalmamaktadır.

O zaman karşımızda din eğitimi konusunda ilk göze çarpan ebeveynin durumudur. Anne babanın dini bütün bir yaşam tarzına sahip olduğu takdirde anlattıkları değer kazanırken, dinini yaşamadığı takdirde de anlattığı şeyler bilgi olmaktan öteye gitmemektedir.

Selametle…