Ramazan ayında İsrail askeri operasyonlarıyla hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı beşe yükseldi.

İsrail güçleri, Kıble Mescidi’nin içi dâhil Filistinlilere orantısız şiddet uygularken Filistinliler de taşlarla bu saldırılara karşılık vermeye çalışıyor.

Cuma sabahı çatışmalar iyice yoğunlaştı, yüzün üzerinde Filistinli yaralandı, birkaç yüz Filistinli de İsrail güçleri tarafından gözaltına alındı.  

Cuma namazı çıkışında İntifada günlerini andıran büyük protesto yürüyüşleri düzenlendi. Gazze de bir araya gelen Filistinli gruplar ise İsrail’e karşı seferberlik ilan etti.  

İsrail yönetimi, son yaşanan gelişmeleri yeni bir fırsat olarak değerlendirecektir. Uzun yıllardır sürdürdüğü Gazze ablukası için bile çatışmaları bahane olarak kullanabilecek. Tam da bu sebepten bugünlerde tedbiren güvenlik güçleri alarma geçirilerek tam olarak yetkilendirildi.

Diğer taraftan geçtiğimiz hafta İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog’un organize etmiş olduğu iftar programında Türkiye, Mısır, Ürdün, Bahreyn, BAE ve Fas temsilcileri ağırlandı. Bu yemek davetinde son gelişmelerin davetliler tarafından nasıl değerlendirildiğini bilmiyoruz. Biz yine tarihten devam ederek bugünü anlamaya çalışalım.  

Tarihin sayfasından…

İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki manda yönetimi sonuç itibariyle bir İsrail devleti ortaya çıkardı, lakin Araplar ve Yahudiler açısından galibi olmayan bir savaşı sürekli kıldı.

İngilizlerin üstlenmiş oldukları sorumluluk sonucunda Yahudiler bir yurt inşa etmişlerdi, sonuç itibariyle hem Filistinlilerin hem de Yahudilerin müreffeh bir yaşam kurma imkânları bugüne değin ellerinden alınmış oldu.

İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin Avrupa’da yaşadıkları zulüm Filistin’e Yahudi göçünü hızlandırdı. Bu durumun sunmuş olduğu fırsat ile kadim Yahudi medeniyeti ilk defa bir devlet olabilme imkânı elde etmiş oldu.

20. yüzyılın başlarında İngilizlerin taraflara karşı hakemlik sıfatını kaybettiği açık şekilde görülüyordu. Araplar ile ilişkilerdeki çelişkili ve uyumsuz davranışlar Filistin’de şiddetin artmasına neden olmuştu.  

Özellikle İngiliz yönetimi yüksek komiserlerinin manipülasyona uğramış kararları bugünkü savaş tohumlarının filizlenmesinde en önemli sebepler içerisinde sayılabilir.   

Tarafların aynı anda itibar ettiği, onları belirli bir dengede bir araya getirebilecek yetkinliğe sahip aktör olmasından kaynaklı olarak İngilizlerin adil bir arabulucu olması beklenirdi. Fakat bunun aksine Yahudilerin lehine asimetrik durumun ortaya çıkması teşvik edildi. Bu durum çatışmaların fitilini ateşledi.  

Savaş öncesinde 1947 BM Taksim Kararı ile İsrail’in kuruluşu ilan edilirken Arapların vereceği tepkiler öncesinde öngörülmüştü. Yahudiler savaş hazırlığını tamamlamış olmalıydı ki bilinçli şekilde savaşa zemin hazırlandı, sonuçta beklenen devlet ilan edilmiş oldu.  

O dönem Yahudilerin savaş için tüm hazırlıklarını zaten yapmış olmaları savaş sonucunda topraklarını büyük oranda genişletmelerinden de anlaşılabilir.  

Arap devletlerinin taksim kararını kabul etmeyeceğini bilen Yahudiler, daha büyük toprak elde etmek amacıyla ve aynı zamanda bir savaşa kendi hazırlıklarının da yeterli olduğunu düşünerek 1948 Savaşı’nı planlı şekilde beklediler, savaş sonucunda da net şekilde galip geldiler.