Dünya Bizim portalından Murtaza Özeren’in kahvehanelerle ilgili derlediği bilgiler şu şekilde. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı’da yapılanmaya başlayan kahvehaneler giderek yaygınlık kazanmaya ve günden güne daha çok müşteri çekmeye başladı. Halkın bir araya geldiği, yorgunluk attığı, muhabbet döndürdüğü mekânlar haline geldi. İlk oluşumundan yüzyıllar sonra kahvehane kıraathaneye dönüştü. 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde, o dönem çıkan dergi ve gazetelerin okunduğu yerler oldu kahvehaneler. Şimdi ise kahvehanelerden kahve çekilmiş; çayın hâkim olduğu, oyun oynamanın amaç haline getirildiği yerler haline gelmiş. Hele bir de bugün cafelerin türemesi ile iş daha da karmaşık ve çok katmanlı yapıya evrilmiş durumda. Kapitalizmin bayraktarı cafe zincirleri, onlara karşı çıkan yerli oluşumlar ve bütün bunlara rağmen hâlâ kahvehane/kıraathane olarak varlıklarını sürdürmeye çalışan mekânlar…
ESNAF KAHVEHANESİ
Esnafların uğrak mekânı idi. Özellikle Fatih, Eminönü, Balat, Beyazıt, Aksaray gibi esnafların yoğunlukta olduğu yerlerde yer alan alır. Buralarda hem bazı esnaflar dinlenir vakit geçirir, hem de bazı esnaflar işlerini yürütürdü. İster istemez esnaf kahvehaneleri içerisinde doğal bir ayrım meydana gelirdi: İşçilerin, hamalların, seyyar çalışanların, arabacıların, kayıkçıların oturduğu yer ile iş sahiplerinin, ticaret erbabının oturduğu yer farklı idi.
ÂŞIK KAHVEHANELERİ
Buralarda âşıklar takılır ve karşılıklı atışırlardı. Genellikle kırsal alandan şehre sıkıntısına bir derman bulabilmek için gelen âşıklar burada kedilerine hemdert olacak kişiler ararlar ve şairliklerini konuştururlardı. Zaman zaman kahvehane sahibinin sorduğu muammalara bazı mahir saz şairleri cevap verir ve nam kazanırdı. Âşık kahvehanelerindeki saz ve söz ile şenlenen ortam, semai kahvehanelerinde ise saz ve sözün yanında meşk ekibi ile sağlanmaya çalışıldı.
YENİÇERİ KAHVEHANELERİ
Osmanlı devleti duraklama devrine girdikten sonra savaştan başka işleri olmayan fakat boşluğa düşen yeniçeriler, sosyal hayata katıldılar. İş başı yapmayı bekleyen yeniçeriler kendi kahvehanelerinde gün saydılar. Ancak bu kahvehaneler giderek belalı bir hal alan yeniçerilerin toplanma mekânı haline geldi, yani bir nevi çete karargâhı oldular. 1807 yılında, Vaka-yı Hayriye vuku bulup yeniçerilik kaldırılınca sayısı on binden fazla olan yeniçeri kahvehaneleri de kapatılmış, izleri silinmiştir.
TULUMBACI KAHVEHANELERİ
Tulumbacı kahvehaneleri yeniçeri kahvehanelerinin mirasçılarıdır. Yeniçeriliğin kaldırılışından Meşrutiyet devrine kadar geçen dönemde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Aslında bu kahvehaneler yangınlar için teşkilatlandırılmış tulumbacıların bir nevi lokali idi. Yeniçeri kahvehanelerinin mirasçıları oldukları gibi yeniçeri bitirimliğinin de mirasçıları buralarda takılmaya başlamıştır. Bitirimler, külhanbeyleri, kabadayılar bu tulumbacı kahvehanelerinde vakit geçirirler imiş.
MEDDAH KIRAATHANELERİ
Eski dönem stand-up gösterilerinin döndüğü mekanlardı. Bu kahvehaneler gösteri yapan meddahların ve bilhassa meddahlar için gelen halkın buluşma yeri idi. Bu kahvehaneler, halkın hemen her kesiminden seyirci bulan meddahların yaşamdan yavaş yavaş silinmesiyle birlikte yok olmuştur.
AYDIN KAHVEHANELERİ/KIRAATHANELER
Okumuş kesimin iltifat gösterdiği kahvehanelerdir. Halktan eğitim açısından üstün seviyedeki bürokratların, memurların, okumuş kişilerin buluşma mekanı olan bu kahvehanelerde yeni çıkan kitaplar, dergiler ve gazeteler mevcut bulunurdu. Bu kahvehaneler sonrasında evrilmiş ve kıraathaneler ortaya çıkmıştır. Bu dönüşümle beraber sadece devlet kademesinden kişiler değil, ilim ve fikir adamları da bu mekânlarda kendilerine yer buldu. Osmanlı sonrasında Cumhuriyet devrinde de bu mekânlar varlıklarını sürdürdüler.





