On yıllardır psikoz, şizofreni, bipolar bozukluk veya ağır depresyon gibi ayrı hastalıklar olarak ele alınıyor. Ancak yeni araştırmalar, bu yaklaşımın temelden hatalı olabileceğini gösteriyor. JAMA Psychiatry dergisinde yayımlanan son çalışma, psikoz belirtilerini tetikleyen beyin değişimlerinin sözde farklı tanılarda şaşırtıcı derecede benzer olduğunu ortaya koydu. Bu bulgu, milyonlarca kişiyi etkileyen psikozun tedavisinde köklü değişimlere yol açabilir.
PSİKOZ HASTALIK DEĞİL, BELİRTİ KÜMESİ
Psikoz, tek başına bir hastalık değil; halüsinasyonlar, sanrılar, düşünce karmaşası gibi belirtilerden oluşan bir tablo. Bu belirtiler şiddetli kaygı ve korkuya yol açabiliyor. Araştırma ekibi, ilk kez psikoz yaşayan 38 kişiyi sağlıklı gönüllülerle karşılaştırdı ve beyinlerindeki dopamin üretimini gelişmiş görüntüleme teknikleriyle inceledi.
TANILARDAN BAĞIMSIZ ORTAK MEKANİZMA
Bulgulara göre, mani yaşayan kişilerde duygusal işlemeden sorumlu bölgelerde dopamin artışı daha belirgin olsa da, tüm katılımcılarda ortak bir desen ortaya çıktı: Düşünme ve planlama bölgelerindeki yüksek dopamin aktivitesi, halüsinasyon ve sanrılar gibi ağır psikoz belirtileriyle doğrudan ilişkiliydi.
Bu sonuç, bugünkü psikiyatrik uygulamaların sorgulanmasına yol açıyor. Çünkü aynı belirtilere sahip iki kişi, farklı tanılar aldıkları için tamamen farklı ilaçlarla tedavi edilebiliyor.
PSİKİYATRİDE “KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ” DÖNEMİ
Araştırmacılara göre çözüm, “tanıya dayalı tedavi” yerine biyolojik belirteçlere dayalı kişiselleştirilmiş psikiyatri (precision psychiatry) olabilir. Kanserde tümörün genetik yapısına göre ilaç seçilmesine benzer şekilde, psikozda da kişiye özgü beyin biyolojisine uygun ilaçlar belirlenebilir.
Bu yaklaşım, aylar süren yanlış ilaç denemelerini ortadan kaldırarak hastaların daha hızlı toparlanmasını ve daha az yan etki yaşamasını sağlayabilir.
TANILAR TAMAMEN ORTADAN KALKMAYACAK
Bilim insanları, tanıların tamamen değersiz olmadığını vurguluyor. Sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve uzmanlar arası iletişim için hâlâ önemli. Ancak ilaç seçiminde tek başına belirleyici olmaktan çıkabilirler.
Araştırmanın katılımcı sayısı sınırlı olsa da, sonuçlar psikozun tedavisinde bilimsel, biyolojiye dayalı yeni bir çağın kapısını aralıyor.




