"Ey insanlar! Allah’ın vaadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı olan şeytan da sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın!" (Fatır, 35/5)
"Nasıl olsa Allah affeder" diye günaha teşvik etmek veya Allah'ın rahmetinden ümit kestirmek gibi yollarla şeytan sizi aldatmasın. Şeytanın aldatması genellikle kişiye, “Allah çok bağışlayıcıdır, en büyük günahları bile affeder; bu kadarcık günahtan bir şey çıkmaz” gibi telkinlerde bulunmasıdır.
Şeytan birçok kere insanı: "Allah kerimdir, senin ibadetine ihtiyacı yoktur. O gafurdur, rahîmdir" diyerek günahlara veya "O her şeye vekildir" diyerek tembelliklere sürükleyip imkânlarını kötüye kullanmaya sevk etmek ister. Gerçi Allah'ın bu vasıfları vardır. Fakat öyledir diye mağrur olup aldanmak, Allah'a saygı göstermemek, Onun izzet ve celalini hesaba katmamak, Allah'ın cezasını tanımamak gibi bir cinayet işlemek olmaz.
Dünya için ahiretini feda etme
Fatır suresinin 5. ayetinde Rabbimiz bizlere ne gibi mesajlar veriyor:
Allah’ın vaadi kıyamettir; müminlere cennet, kâfirlere cehennemdir. Vadedilen şeyler mutlaka gerçekleşecektir. Ancak bu hususta iki düşmana karşı dikkatli olmak lazımdır:
Dünyanın cazibesi ve şeytan.
İnsan; “Bugün keyfime bakayım, yarın ne olursa olsun” dememeli, dünyaya dalıp ahiret vazifelerini unutmamalı ve dünya için ahiretini feda etmemelidir. Çünkü dünya hayatı bir rüya gibi gelir geçer ve bir gün ebedî ahiret âlemi gelir çatar...
Şeytanın da diğer tahrikleriyle beraber daha ziyade; “Allah çok bağışlayıcıdır, büyük günahları bile affeder, bu kadarcık günahtan bir şey çıkmaz.” gibi telkinler yaparak bizzat Allah ile aldatmasına karşı uyanık olunmalıdır. (bk. Lokman, 31/33) Çünkü onun yaratılış maksadı insana düşmanlıktır. Kur’an-ı Kerim’de yedi kez tekrar edilen Hz. Âdem-İblis kıssası bu düşmanlığı tüm safahatıyla anlatmaktadır. Kendine tabi olanları alevli cehennem ateşine çağırmaktan başka maharet ve marifeti olmayan o melunu düşman bilip ona karşı kesintisiz bir savaşa girişmekten başka çıkar yol yoktur. Zira insanın ya şiddetli bir azaba uğraması veya ebedî cennet nimetlerine kavuşması, şeytanı dost ya da düşman edinmesine ve o istikamette bir hayat sürmesine bağlıdır.
Hasan Basrî (k.s.)’a soruldu:
“- Şeytan hiç uyur mu?”
Şöyle cevap verdi:
“- O uyusaydı; biz dinlenir, rahat ederdik.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 316)
Hz. Mevlânâ, avcılığıyla meşhur doğan kuşunu örnek vererek şeytanın hilesine karşı şöyle uyarır:
Doğan kuşu, kaz kuşuna: “Sudan çık da ovaların şekerler yağdırdığını yani nimetler verdiğini gör” dedi. Akıllı kaz da ona dedi ki: “Ey doğan kuşu, sen bizden uzaklaş. Su, bizim kalemizdir, eman yurdumuzdur. Neşemiz, sevincimizdir.”
Şeytan da doğan gibidir. Ey kazlar, sakın ha, su kalesinden, yani iman kalesinden, imanlı kişilerin yanından pek az dışarı çıkın. Doğana, yani şeytana da deyin ki; “Dön, geri dön. Elini başımızdan çek, ey aşağılık varlık. Biz senin davetini istemiyoruz. Davetin senin olsun. Ey kâfir, biz sana inanmayız. Senin sözüne kanmayız. Kale bizim olsun, şeker kamışlığı da senin olsun. Armağanını da istemiyoruz. Sen al, o senin olsun.”
(Mevlânâ, Mesnevî, 432-437. beyitler)
Burada kaz, din deresinde yüzen iman ehlini göstermektedir. Doğan kuşu; imanlı kişileri din nehrinden dışarı çıkarıp sapıklık ovasına götürmek isteyen şeytandır.
(Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerim meali ve tefsiri- Prof. Dr. Ömer Çelik)
Şeytanın aldatmalarına kapılmayın
“Şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın” buyurulan ayet-i kerîmede samimiyet ve ameli salih istiyor, tövbe istiyor Cenab-ı Hak:
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Ne babanın evladı ne de evladın babası namına hiçbir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki Allah’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın!” (Lokman, 31/33)
“Bu mübarek ayetler, insanlığa Allah’tan sakınmalarını, kıyamet gününün müthiş durumlarını düşünüp korkmalarını ve dünyanın fani varlığına ve şeytanın aldatmalarına kapılmamalarını emrediyor... Şöyle ki: (Ey insanlar! Rabb’inizden korkunuz) O Büyük Yaratıcı’nın kudretini, azametini düşünerek titreyiniz, onun dinine aykırı harekette bulunmayınız (ve bir günden de endişe ediniz ki) başka günlere benzemeyecektir, deniz fırtınalarının ve diğer dehşet verici olayların çok fevkinde olan nice korkunç olayları içinde bulunduracaktır. Artık öyle bir günden nasıl korkulmaz ki (bir baba evladından bir şey ödeyemez) o kadar şefkatli olduğu hâlde yine evladının bir günahını yüklenemez, onun cezasını kendisi çekemez (evlat da atasından bir şey ödeyecek değildir) babasının sorumluluğunu üzerine atamayacaktır.
Bir kâfir babaya, mümin olan evladının ahirette hiçbir faydası olamayacaktır. Babasını Allah’ın azabından kurtaramayacaktır.
(Şüphe yok ki Allah’ın vaadi haktır) Vaat buyurmuş olduğu o kıyamet günü herhâlde meydana gelecektir. Herkese amellerine göre sevap ve ceza verileceği hususundaki ilahi açıklama gerçeğin ta kendisidir. (Artık sizi dünya hayatı) Bu fani âlemin güzelliği ve süsü sizi gaflete daldırıp (aldatmasın) insanlık vazifenizi yerine getirmekten geri bırakmasın. Çünkü o hayat sürelidir, ebedî hayatı düşünüp onu sağlamaya çalışmalıdır. (Ve sizi) Ey insanlar! (O çok aldatıcı) olan şeytan (Allah hakkında şaşırtmasın), sizi kötülüklere sürükleyerek o yüce mabudunuza karşı isyan edici bir vaziyette bırakmasın, kalplerinizi Allah korkusundan boşaltıp, tövbe edip, af diler olmaktan gafil bir hâle getirmiş olmasın. Daima uyanık bulunarak kulluk vazifelerinizi yapmaya çalışınız, müthiş kıyamet gününü unutmayınız.”
(Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri-Lokman Suresi 33. ayet)
HELAL-HARAMLAR
İyice düşünesiniz diye bunları emretti
Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti. (Enam, 6/152)
Gözü haramdan en iyi korur
Allah’ın Resûlü (sav) evlenme imkânı bulamayan gençlere şöyle buyurmuştur:
“Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin; çünkü evlilik gözü haramdan en iyi korur.” (Buhari, Müslim)
ORUÇ FETVALARI
Ağız spreyi oruca zarar verir mi?
Ağız kokusunu önlemek için ağız spreyi kullanmak veya sakız çiğnemek oruca zarar verir mi?
Ağız ve burundan alınıp mideye ulaşan her şey orucu bozar. Bu itibarla, ağız kokusunu önlemek veya diş ağrısını gidermek maksadı ile ağza sıkılan sprey ve benzeri maddeler yutulur da mideye ulaşırsa orucu bozar, yutulmazsa bozmaz.
Günümüzde üretilen sakızlarda ağızda çözülen katkı maddeleri bulunduğundan, ne kadar dikkat edilirse edilsin bunların yutulmasından kaçınmak mümkün değildir. Bu sebeple bu tür sakız çiğnemek orucu bozar. Öte yandan, hangi sakızın orucu bozmayan türden olduğu bilinemeyeceğinden oruçlu iken sakız çiğnemekten sakınılmalıdır. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
Bir Konu, Bir Ayet, Bir Hadis
Allah'ın davetine uyun
“Kullarım, beni senden sorarlarsa (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)
Hangi dua daha çok kabule şayan
Peygamber Efendimize; “Ya Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş. Peygamber Efendimiz, “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir.” (Tirmizî)
HADİSLERLE İSLAM
Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır
Hz. Aişe'den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyuyandan uyanıncaya kadar, akıl hastalığına düçar olandan aklı başına gelinceye kadar ve çocuktan büluğ (ergenlik) çağına gelinceye kadar.” (Ebu Davud)
Altından değerli
Rızanı isterim
Efendimizin (sav) duası:
Allah’ım
Zenginlikte ve fakirlikte
orta yolu tutmayı isterim.
Tükenmeyen nimetlerinden isterim.
Kesintisiz göz aydınlığı isterim.
Hükmünden sonra rızanı isterim.
(Nesei)
Hadislerde hayat düsturları
İyiliği emretme sadaka
Her tesbih sadaka
Her tahmid (hamdetme) sadaka
Her tehlil (kelime-i tevhit getirme) sadakadır.
İyiliği emretme sadaka
Kötülükten sakındırma sadakadır.
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Kıymeti bilinmez
Hayat üç gündür; biri dündür, gitti gelmez.
Biri yarındır, gelir mi bilinmez.
Birisi bugündür, kıymeti bilinmez.
MİHENK TAŞI
Şüphen olmasın
Seni sende olmayan meziyetlerle öven bir insanın, bir gün seni sende olmayan hâllerle kötüleyeceğinden şüphen olmasın.
İmam-ı Şafi
İBRETLİK KISSALAR
DOKTOR TARIK NUSRET'İ TANIYANINIZ VAR MI?
Duydunuz mu hiç adını? O bir doktordu… O bir babaydı… Çok acılı bir hikâyesi vardır.
Çanakkale Savaşı’nda siperlerin gerisinde, yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “morfin”di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.
Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu…
Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici… Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama ihtimali olan, ameliyat edilmesi hâlinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu…
Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu... Doktor, duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı...Yine doktorun önüne bir asker getirilir. Yaralının ağır yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz... O sırada askerden iniltili bir ses duyulur…
“Baba!”
Herkesin gözü doktora çevrilir. Yaralar içinde kıvranan asker, doktorun öz oğludur. Doktor buna rağmen yine ağrı kesiciyi oğluna yapmaz ve birkaç saat sonra da oğlu şehit olur. Doktor, şehit olan oğlunun cansız bedenine sarılır ve şöyle der:
- “Affet oğlum, o senin hakkın değildi”
İşte bu topraklar, hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından vatan yapılmıştır.
YAKARIŞ-DUA
Beraberliğimizi daim eyle
Rabb’im; ülkemizin esenliğini, toplum olarak birliğimizi, dirliğimizi ve beraberliğimizi daim eyle.
Allah’ım;
Evimizden bereketi, tarlalarımızdan bolluğu,
dilimizden duayı, kalbimizden Senin ve
Resulünün sevgisini eksik etme.
Dualarımızı kabul eyle!
NOT EDİN
ORUCUN SAĞLADIĞI BAZI MADDİ VE MANEVİ YARARLAR
Oruç, sırf Allah'ın emri olduğu için tutulan bir ibadettir. Oruç aynı zamanda fert ve topluma yönelik pek çok faydası da olan bir ibadettir. Orucun başlıca yararları şunlardır:
a) Kötülüklerden korur
Orucun bir özelliği, oruçluyu kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur. Bakara suresinin 183. ayetinde orucun bu özelliğine dikkatimiz çekilmektedir. Ayette,
"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." (Bakara, 2/183) buyurulmaktadır. Ayete göre oruç, kişiyi kötülüklerden koruyan önemli bir vesiledir. Hz. Peygamber de orucun bu özelliğini şöylece dile getirmiştir:
"Oruç bir kalkandır. O hâlde oruçlu, kötü söz söylemesin. Oruçlu kendisiyle çekişip kavga etmek isteyen kişiye 'Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin..." (Tecrid-i Sarih, 6/247)
b) Nefsi terbiye eder, ruhu olgunlaştırır
Bedenle ruh gibi iki zıt unsur insanda iç içedir, insanın mutluluğu bu farklı zıt unsurların dengede tutulmasına bağlıdır. Maddi yapı, ruhi ve manevi güçlere baskın çıkma eğilimindedir. Bu eğilim sürekli ve etkili olursa ruhun olgunlaşması ve tekâmülü engellenmiş olur. O bakımdan bedenin ruha boyun eğmesi için bedenin gücünü sınırlayıp ruhunkini artırmak gerekir. Bunu gerçekleştirmenin en etkili yolu açlık, susuzluk, cinsel istekleri sınırlamak; kalp, zihin ve diğer organları denetim altına almaktır. İşte bütün bunlar oruç sayesinde sağlanabilir.
c) Sabır ve irade gücü kazandırır
Oruçlu olduğu için sahip olduğu şeylere el sürmeyen kişi, iradesine hâkim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak eğitmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur. Böyle bir insan, acılı ve sıkıntılı durumlar karşısında sabır ve tahammül göstererek soğukkanlılığını korur. İnsan fıtratı aşırılıklarını bastırmak için iradeyi güçlendiren, ruhu arındıran oruca mutlaka ihtiyaç vardır.
d) Ahlakı güzelleştirir
Oruç insana iyi huylar kazandıran köklü bir irade terbiyesi ve ahlak eğitimidir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
"Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah, onun yemesini içmesini bırakmasına hiç değer vermez" (Tecrid-i Sarih) Hadis-i şerif, orucun hedefinin kötü huylardan uzak kalmak olduğunu açıkça göstermektedir.
Oruç, kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve iyi alışkanlıklar kazanmak için çok önemli bir fırsattır. Yakasını kötü alışkanlıklara her nasılsa kaptıran bir kişi, onların etkisinden kurtulmak için çok kuvvetli bir iradeye sahip olmalıdır. Şeytanın insanları kötü alışkanlıklara çekmek için en çok kullandığı iki yol mide ve şehvettir. Oruçla bu tehlikenin önüne geçilmiş olur.
e) Sağlığı korur
Orucun sağlığa ilişkin yararları tıp uzmanlarınca ortaya konmaktadır. Burada Hz. Peygamber’in konuya ilişkin bir hadisini belirtmek gerekir: "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız."
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Birlikte hareket ederler
İki gözünüz arasındaki ilişkiyi biliyor musunuz?
Birlikte hareket ederler, birlikte ağlarlar, birlikte görürler ve birlikte uyurlar.
Hiçbir zaman birbirlerini görmeseler de.
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Dua
Bıçak soksan gölgeme,
Sıcacık kanım damlar.
Gir de bak bir ülkeme;
Başsız başsız adamlar...
Ağlayın, su yükselsin!
Belki kurtulur gemi.
Anne, seccaden gelsin;
Bize dua et, emi!
Necip Fazıl Kısakürek