Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Birçok farklı kaynakta ve basında geçen rivayete göre şu hatıra anlatılır:

1984 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal Türkiye'nin eğitim sisteminin araştırılması için Japonya'dan bir pedagog heyeti gönderilmesini ve araştırma yapılmasını rica eder. Gelen Japon heyeti Türkiye'nin farklı bölgelerini dolaşarak araştırma yaparlar. Araştırma sonucunu açıklamak üzere Turgut Özal'ın yanına gelirler. Tüm araştırmalar sonucu Japon heyeti şu sonucu sunar:

"Sizin gençlerinizde millî şuur yok!” derler.

Türk bürokratlar aldıkları cevap karşısında şaşırırlar:

"Peki, siz Japon gençlerine millî şuur vermek amacıyla ne yapıyorsunuz.” derler.

Bunun üzerine Japon pedagoglar:

"Bizler okula yeni başlayan öğrencilerimize önce büyük fabrikalarımızı gösteririz. Onlara bu teknolojileri anlatırız. Sonrasında gençlerimize hızlı trenlerimizi gösteririz. Onlara bu hızlı trenleri sadece bizim yapabildiğimizi söyleriz. En sonunda onları hâlâ ot bile bitmeyen Hiroşima'ya ve Nagazaki'ye, atom bombasının yıktığı yerlere götürürüz.

Ve onlara: Eğer sıkı çalışmazsanız, tarihinize sahip çıkmazsanız sonunuz böyle olur, deriz.

Türk bürokratlardan birisi atılarak şöyle der:

"Ama bizim Hiroşima’mız yok ki!"

Japon uzmanın cevabı tokat gibidir:

"Sizin Çanakkale’niz, on Hiroşima eder."

Zaten bu hatıra bile bizim Çanakkale’mizin farkında olmadığımızı gösteriyor. Biz de çocuklarımıza Ergenekon, Malazgirt, Kosova, Fetih, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı, 15 Temmuz’u anlatmalı; unutmamalı, unutturmamalıyız.

Yusuf Hamza PARLAKKILIÇ

...

ÇANAKKALE VE GENÇLİK

Her milletin gencinin millî duygularının, tarih bilincinin, atalarının mirasının idrakinde olması oldukça elzem bir durumdur. Küçük yaşlarda kazandırılması gereken bu şuur toplumun âdeta kenetlenme mayasıdır. Nitekim bu maya devletleri, milletleri ilelebet bağımsız, güçlü, adaletli, demokratik ve sosyal devlet statüsünde tutacak güçtedir. Son derece önem arz eden bu konuda maalesef ki günümüz Türk genci eksik yetişmektedir. Günümüz Türk genci her geçen kuşakta daha tarihinden, atalarından, cennet vatanımızın ne badireler ile günümüze geldiğinden bihaber yetişmektedir. Ülkemizin günümüzde böylesi bir buhranda olmasının temel sebeplerinden biridir bu. Şehitlerimizin kanıyla sulanmış bu kutsal toprakları terk eder, tarih sahnesinde ve günümüzde bizim en ufak bir gelişmemizden rahatsızlık duyan devletlere yaşam kurmaya gider hâle gelmiş bu gençlerimizi, bu parlak zekâları bir bir kaybediyoruz. Bu tehlikeyi defetmek için başlayacağımız ilk hadiselerden, kazandırmaya çalışacağımız ilk şuurlardan biridir, Çanakkale.

Çanakkale, tarih sahnesinde ezelî düşmanınız olmuş sayısız zayiat verdiğimiz Haçlıya atılmış son tokattır. Vatanımızı parsel parsel pay eden, Boğazlarımızı ele geçirerek güzelim Anadolu’muza kirli emellerini bulaştırmak isteyen o karanlık itilafa verdiğimiz derstir. Türk milletinin gencinden yaşlısına, hocasından esnafına her kesiminin cephede bilfiil bulunduğu, Nene Hatunlarımıza bile vazife düştüğü çetin bir muharebedir. Öyle bir zaferdir ki bu, sayısız kahraman âdeta ölümü öldürmüştür. Siperleri; göğüsleri, süngüleri canları olmuş, bir bacağı kopanın yoldaşı diğer bacağı, bir gözü kör olanın rehberi diğer gözü olmuştur. Peki, nedir bu zaferin mayası? Hiç düşündünüz mü bu imkânsızlıklardan bir imkân çıkaran kilit taşlarını. Ben size söyleyeyim. İmanları, birlikleri ve dirlikledir. Öyle bir iman, öyle bir vatan aşkı düşünün ki Onbaşı Seyit’e 276 kiloluk mermiyi taşıtmıştır. Çeyrek milyon şehidin kanı ile sulanmış Çanakkale, zafer olduğu gibi yüreklerdeki elim bir keder de olmuştur. O çocukları yetim, kadınları dul, anaları evlatsız bırakan harp kuşkusuz büyük bir ibrettir. Bu mesele seneden seneye andığımız bir millî zafer olmaktan çıkıp Çanakkale’yi geçilmez yapan yüzleri, binleri, oradaki o maneviyatı, vatana olan aşkı, Allah’a olan tevekkülü benimsediğimiz bir zafer olduğunda hiç kuşkusuz o birliği, dirliği yakalayabileceğiz. Günümüz Türkiye’sini ancak tarihimizin kutlu sayfaları, asilliği kurtarabilecek. Korkularımızı, bekamızı, ümitsizliğimizi en başta gençlerimizin ümitsizliğini kurtaracaksak bu; yetişerek, yetiştirerek olacak. Bizler o maneviyatı hissettiğimizde, cennet vatanımız için nefer olduğumuzda çeyrek milyon şehidimizin hakkı bize helal, ruhları şâd olacak.

 Vatan emanetimizi bizlere teslim etmiş aziz şehitlerimizin, bizlere bıraktıkları mirasın hakkını vermek için değerlerimize, tarihimize sahip çıkmalıyız. Bu yoldaki mühim duraklardan biri olan Çanakkale, bizlere pek çok mesaj vermekte. Değerli gençlerimiz; Çanakkale’yi geçilmez kılanlara ödenecek borç, bu ülke için şahsi menfaatleri tali görerek çalışmaktır. Nefse hoş gelen gelip geçici hevesler için bu vatanı bırakıp gitmek büyük bir haksızlıktır. Çanakkale geçilmezdir; geçilmez olacaktır!

Ahmet Esad Şentürk

...

ÇANAKKALE ŞUURU

Bir mahşer kalabalığı var Çanakkale’de;

Kıyamet kopuyor sanki bu kaçıncı top güllesi?

Şehadete kavuşmak için bir adım daha,

Bu cesaret de ne? Bu da neyin nesi?

 *

Boğazın serin suları kızıla mı boyanmış ne!

Demek ki birçoğu içmiş şehadet şerbetini,

Gittiler sonsuza, bir miras bıraktılar artlarına;

Belki daha iyi anlaşılır bu vatanın kıymeti!

 *

Bitti mi o dehşetli savaş o serin sularda?

Hayır, bitmedi. Vallahi billahi bitmedi!

Geliyor yine tek dişi kalmış canavarlar,

Sen sakın terk etme okçular tepesini.

 *

Düşmanlar görünüyor yine başka şekillerde,

Bizi eşref-i mahlûk yapan imanı yok etmek için.

Yine kaldır o iki yüz yetmiş kiloluk mermiyi,

Paramparça olsun şu koca Ocean’ın güvertesi!

 *

Boğazda harp var ya Rabbi,

Ölüm kokusu var havada.

Demir yığınlarını geçirtme Ya Rabbi,

Dokundurtma son kalenin namusuna!

 *

Şu şuuru koru ya Rabbi,

Ulaştır gelecek kuşaklara.

El sürmeseler bir daha ya Rabbi

Şehit yadigârı şu masum topraklara!

Abdullah Kasım YILDIZ

 ...

HİLALİN KAHRAMANLARI

Bir savaş var vatanımda, anlatayım sizlere,

Bu savaş, kalın bir öğüt sözlüğü olsun bizlere.

 *

Kollar, bacaklar kopmuş, âdeta mahşer yeri.

Her yer kan olmuş, Gelibolu derya misali…

 *

İki kurşun, biri geçiyor ötekinin içinden,

Hem de bu ihtimal, milyonda bir iken.

 *

Bedir’den, Malazgirt’ten kopmuş geliyor Mehmetçik

Vuruyor düşmana top, mermi, süngü, dipçik…

 *

İman, vatan sevgisi, cesaret burada hepsi sahi.

Bunu anlatmaya Nusret Mayın Gemisi kâfi.

 *

Belki anadan, belki yardan ayrılmış, dertli

Ama aklında tek tasa var; vatandır onun derdi.

 *

Delikanlı Hasan yürüyor göğsünde muska,

Mektup yazıyor sılasına başında kınasıyla.

 *

Bu harp ki yedi düvele karşı Mehmet’in destanı

Ne büyüktür kazanılan zaferde onun şanı.

 *

Bu Hak ile batılın büyük ve zorlu savaşı,

Kocaman mermiyi sırtlamış Seyit Onbaşı.

 *

O mermi, bu ümmete kol kanat ve umut;

O mermi, ya milletin dirilişi ya da tabut!

 *

Ölüm de zaferdir hem de en büyüğünden,

Daha yüce makam var mıdır şehitlikten?

 *

Cansız birer ölü sanırız biz onları;

Oysaki onlar şehit, biz şehit torunları…

 *

Hilal için savaşıp can verdiniz,

Kâfirin umudunu bu Boğaz’da kırdınız.

 *

Şimdi okunur size Fatiha dört ayaklı anıtta,

Allah unutturmasın sizi asırlar boyunca.

Yasir Emir GÜMÜŞ 

...

Çanakkale Savaşı’nın Az Bilinen Kahramanlarından: Müstecip Onbaşı

Müstecip Onbaşı Orhaniye’de 1891 yılında doğmuştur. 1891 yılında dünyaya gelen Müstecip Kılıçaslan, Balıkesir’de silahaltına alındıktan sonra Çanakkale’ye deniz topçu eri olarak gönderilir. Müstecip Onbaşı, 30 Ekim 1915 tarihinde Kilitbahir’de nöbeti esnasında Çanakkale Boğazı’nı geçmekte olan ve su üzerinde kulesi görünen Fransız denizaltısı Turkuaz’ı 3’üncü top atışında vurur. Karaya oturan Turkuaz tekrar dalışa geçemez. Mürettebatı, silah ve techizatıyla birlikte teslim olur. Çanakkale Savaşı’nın seyrinde önemli rol oynayan Müstecip Onbaşı, savaşın sona ermesinin ardından doğduğu Yenişehir ilçesine geri döner. 10 Mayıs 1956’da vefat etmiştir.

Kerem YILDIRIM 

Editör: TE Bilisim