Meme kanseri tedavisinin ardından yıllarca ya da on yıllarca remisyon döneminde kalan hastalar için bile solunum yolu enfeksiyonları ciddi bir tehdit olabilir. Yeni araştırmalara göre, grip ve koronavirüs gibi yaygın virüsler, akciğerlerde uykuda kalan meme kanseri hücrelerini yeniden canlandırabiliyor.
Colorado Üniversitesi’nden moleküler genetikçi James DeGregori, durumu şu benzetmeyle açıklıyor:
“Uykuda kalan kanser hücreleri, terk edilmiş bir kamp ateşindeki kor gibidir. Solunum yolu virüsleri ise bu koru yeniden alevlendiren kuvvetli bir rüzgar.”
COVID-19 SONRASI KANSER VAKALARINDA ARTIŞ DİKKAT ÇEKTİ
Araştırmalar, özellikle COVID-19 pandemisinden sonra bazı kanser türlerinde artış yaşandığını fark eden bilim insanlarının dikkatini çekti. Uluslararası bir araştırma ekibi, Birleşik Krallık’taki UK Biobank verilerini ve ABD'deki 37.000 hastanın yer aldığı başka bir veri tabanını inceledi.
COVID-19 geçirmiş olan ve daha önce kanser tedavisi görmüş bireylerin, kanser kaynaklı ölüm riskinin iki katına çıktığı görüldü. Utrecht Üniversitesi’nden epidemiyolog Roel Vermeulen, bu bulgular için "Kanser epidemiyolojisinde neredeyse görülmemiş büyüklükte bir risk artışı" ifadelerini kullandı.
ABD verileri de bu artışı destekliyor. Araştırmaya göre, SARS-CoV-2 enfeksiyonu geçirmiş hastalarda, akciğere metastaz yapmış meme kanseri riski %40’tan fazla artıyor.
HAYVAN DENEYLERİ DE TEHLİKEYİ GÖSTERİYOR
Fareler üzerinde yapılan deneyler de çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. COVID-19 ve grip virüsü ile enfekte edilen farelerde, birkaç gün içinde uykuda kalan kanser hücreleri aktif hale geldi. Sadece iki hafta içinde bu hücrelerin sayısı 100 kat arttı ve akciğerlerde ciddi metastazlara neden oldu.
Colorado Üniversitesi’nden Shi Chia liderliğindeki araştırmacılar, fare verilerinin doğrudan insana uygulanamayabileceğini vurgulasa da, "COVID-19’un kanserden kurtulanlar için ciddi metastatik risk oluşturduğunu" belirtiyor.
VİRÜSLER, KANSER HÜCRELERİNİ NASIL UYANDIRIYOR?
Bilim insanları uzun süredir bazı virüslerin kansere neden olabileceğini düşünüyor. Örneğin, HPV (İnsan Papilloma Virüsü) rahim ağzı kanserine yol açabiliyor ve bu yüzden HPV aşısı hayat kurtarıcı bir önlem olarak kabul ediliyor.
Benzer şekilde, Epstein-Barr virüsü (EBV) meme kanseriyle ilişkilendirilen bir başka virüs. Meme kanseri dokularında EBV, normal dokulara göre beş kat daha fazla oranda tespit edilmiş durumda.
Ancak virüslerin bu etkileri nasıl yarattığı hâlâ net olarak bilinmiyor. Yeni araştırmalarda, enflamasyonun (iltihaplanma) bu süreci tetikleyebileceği düşünülüyor. Grip ve COVID-19 gibi enfeksiyonlar, bağışıklık sisteminin IL-6 gibi enflamatuvar sitokinler salgılamasına neden oluyor. Bu sitokinler de uykuda olan kanser hücrelerinin uyanmasına ve çoğalmasına yol açabiliyor.
MİLYONLARCA KANSER HASTASI RİSK ALTINDA OLABİLİR
Remisyon dönemindeki meme kanseri hastalarının akciğer, karaciğer ve kemik gibi dokularında çok az sayıda kanser hücresi uykuda kalabiliyor. Bu hücreler çoğu zaman zararsız bir şekilde kalabilirken, bir virüs enfeksiyonu tüm dengeleri alt üst edebilir.
James DeGregori bu durumu şöyle özetliyor:
“Eğer bu hücreler uykuda kalırsa, kişi normal bir hayat sürüp onlarla birlikte yaşayıp ölebilir. Ama grip ya da COVID-19 gibi bir enfeksiyon geçirirse, bu hücrelerin uyanma ve yeniden ölümcül hale gelme riski ciddi şekilde artıyor.”
AŞILAR KORUYUCU OLABİLİR Mİ?
Bilim insanları şimdi, grip ve COVID-19 aşılarının bu süreci engelleyip engelleyemeyeceğini araştırıyor. Eğer aşılama ile enflamasyon kontrol altına alınabilirse, remisyondaki hastalar için ikinci bir hayat şansı sağlanabilir. Araştırmalar devam ediyor.




