Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin düzenlediği iftar sofrasında yazar dostlarla buluştuk.

Şubenin adresi, tarihî Kızlarağası Medresesi. Bu mütevazı, sıcak mekân Sultanahmet çevresinde “cafcaflı” lokantaların doldurduğu sokakların arasında kültür adamları için âdeta bir vaha niteliğinde. Dışarıda midelere ve gözlere hitap edilirken burada zihinlere, ruhlara hitap edilir. Bu mütevazı medresede kimisi rahmet-i rahmana kavuşmuş çok kıymetli mütefekkirleri dinleme imkânı buldum.

Bugün yine sofrada çok sayıda aşina yüze rastladım.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı ile yönetim kurulu üyeleri Muzaffer Doğan, Mustafa Nadir Önay, İhsan Kabil, Mekki Yassıkaya bu bereketli sofraya ev sahipliği yaptı.

Kültür sanat dünyasının kıymetlileri Veli Şirin, Harun Yöndem, Yusuf Dursun, Mehmet Nuri Yardım, Mahmut Topbaşlı, İbrahim Balcı, Ahmet İyioldu, Bilal Arıoğlu, Reşat Şen, Şerif Aydemir gibi birçok münevver iftarda bir araya geldi. Bir de kültür toplantılarının müdavimi, müzmin bağımsız milletvekili ve belediye başkan adayı ay yıldızlı kalpağıyla arzıendam eden Fatma Ragibe Kanıkuru Loğoğlu.

Oruç açıldıktan sonra edebiyatçıların, şairlerin, yazarların olduğu mecliste ruha gıda olacak göndermeler yapmadan olmaz. Sunucu, programcı Harun Yöndem yakın zamanda vefat eden Üstün İnanç gibi büyüklerimizi rahmetle yâd etti. Üstün İnanç çok sayıda eserle amel defterini açık bırakan kültür sanat dünyasının önder isimlerinden birisiydi. Şair Yusuf Dursun “Cennet Kuşları” adlı şiirini okudu. Bu şiir Çanakkale Savaşı’na katılan gençler için yazılmış. Savaşın yıl dönümünde şehitleri rahmetle anarak sözü Şair Yusuf Dursun’un şiirine bırakalım.

...

Böyle imiş alınlarda yazılar,

Vatan imdat ister, yürek sızılar.

Saçları kınalı körpe kuzular,

 *

Çanakkale mahşerine koştular,

Cennette şakıyan yavru kuştular!

 *

Daha bıyıkları bile çıkmadan,

Of demeden, usanmadan, bıkmadan,

Bir kez olsun arkasına bakmadan

 *

Çanakkale mahşerine koştular,

Cennette şakıyan yavru kuştular!

 *

Boyları tüfekten bile küçüktü,

Ama yürekleri dağca büyüktü,

Ve tatlı canları sineye yüktü.

 *

Çanakkale mahşerine koştular,

Cennette şakıyan yavru kuştular!

*

Şair Ramazan Topbaşlı, “Ramazan” isimli şiirini okudu. Marmaratör Reşat Şen de "Marmara'dan nasibini almamış kişi, demini almamış çaya benzer... Herkesin bir arada bulunduğu ve herkesin birbirinden istifade ettiği bir yerdi. Bir sığınaktı.” diyerek eski günleri yâd etti. Tarihçi Veli Şirin’in tabii olarak gündeminde tarih vardı. Veli Şirin, Ayn Ali Efendi’nin 1607 yılında Sadrazam Kuyucu Murat Paşa’ya sunduğu Osmanlı toprak düzeni, maliyesi ve kanunları hakkında yazdığı Kavânîn-i Âl-i Osmân der Hulâsa-i Mezâmîn-i Defter-i Dîvân kitabından söz ederek nüfus ve toprağın önemine vurgu yaptı; bu yıllarda Osmanlı Devleti’nin nüfusunun 60 milyon, yüz ölçümünün 20 milyon metrekare olduğunu belirtti. Şirin, Türkiye’nin de Cumhuriyet döneminde nüfus artışı ile büyük başarı yakaladığının altını çizdi.

Veli Şirin, İhsan Kabil ve Bilal Arıoğlu ile iftar sonrası Sultanahmet Meydanı’na doğru tarihin içinde tarih sohbeti yaparak yürüdük. Yolumuzun üzerinde bulunan “İctihad Evi” tabelasını görünce Veli hoca, “Abdullah Cevdet, o çok klasik şablonlarla anlatılan mütefekkir değildir. Birçok isim hakkında yanlış bilgilere sahibiz. Yakın tarihimizin fikir adamlarına farklı veçhelerden bakmalıyız.” diye önemli bir uyarı yaptı.

İlim ve fikir erbabıyla yapılan programlarda yapılan sohbetler insanın hayata bakışını değiştiriyor ve genişletiyor.