HAZIRLAYAN: NAHİT TOP
En büyük zulüm, Allah hakkında yalan uydurmaktır. Allah’a karşı bu günahı işleyenler, sonunda Allah’ın huzuruna çıkmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır. İstemeseler de hesap vermek üzere ilahi huzura getirileceklerdir. Günahlarını itiraf etmeleri için de kendi hâllerine bırakılmayacaklardır. Zira Rabbimiz Hud suresinde şöyle buyurmaktadır:
“Yalan söyleyerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim vardır? İşte bunlar Rab’lerine götürülürler ve şahitler: ‘Rab’lerine yalan söyleyenler bunlardır.’ derler...” (Hûd 11/18)
Bir başka ayette ise “Allah hakkında asılsız inançlar uyduran ve gerçek kendisine ulaştığında onu yalan sayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?” (Zümer, 39/32) buyurulmaktadır.
Zalimler kurtuluşa ermezler
Allah adına yalan uyduranların kurtuluşunun olmadığı, gidecekleri yerin cehennem olacağını beyan eden ayetler:
“Kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?” (Zümer, 39/60)
“Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki zalimler kurtuluşa ermezler!” (Enam, 6/21)
Allah’ın lanetini hak edenler
“Allah hakkında yalan yanlış şeyler uydurandan daha zalim kim vardır! Onlar (kıyamet gününde) Rab’lerinin huzuruna çıkarılacaklar, şahitler de ‘İşte bunlar Rab’lerine asılsız şeyler isnat edenlerdir’ diyecekler. Bilin ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olacaktır!”
“O zalimler, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermeye çalışanlardır; ahireti inkâr edenler de işte bunlardır.” (Hûd, 11/18-19)
Bu iki ayet-i kerime, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu reddetmeye kalkışan, insanların Kur’an’ı ve onun ilkelerini benimsemelerine engel olan; mali, bedenî, ilmî, siyasi, sosyal ve psikolojik gücünü Kur’an’a karşı kullanıp inkâr edilmesini sağlamak için onunla ilgili şüpheler uyandırmaya, onu zaafa uğratmaya ve zararlı göstermeye çalışan kimselerin zalim olduklarını; bu sebeple Allah’ın lanetini hak ettiklerini yani O’nun rahmetinden mahrum kaldıklarını ifade eder. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 159-160)
Helal ve haramı tayin yetkisi
Bu ayetlerde de helali ve haramı belirleme yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu ortaya konulmaktadır:
“Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah adına yalan uydurarak haram sayanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten azıp sapmış ve doğru yolu bulamamışlardır.” (Enam, 6/140)
“Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: ‘Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti’ derler. De ki: Allah hiçbir zaman hayasızlığı, ahlaksızlığı emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Araf, 7/28)
“De ki: Allah’ın size ikram ettiği rızkın bir kısmını helal, bir kısmını da haram mı kabul ettiniz?
De ki: Allah mı size izin verdi yoksa Allah adına yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?” (Yunus, 10/59)
Sadece Allah’a aittir
“Hiçbir delile dayanmadan sırf dillerinizin yalan yere nitelendirmesiyle ‘Şu helaldir, şu haramdır’ demeyin. Böyle yapmakla Allah adına yalan uydurmuş olursunuz. Allah adına yalan uyduranlar ise asla kurtuluşa eremezler.
Böylelerinin dünyada elde edecekleri şey, çok az süreli bir menfaatten ibarettir. Ahirette ise kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir.” (Nahl, 16/116-117)
Haram ve helalleri tayin etme hakkı sadece Allah’a aittir. Bu sebeple ağızlarına geldiği şekilde bir şeyin helal veya haram olduğunu söylemeye cüret eden herkes, Allah’ın hakkına müdahale etmiş olur. Ancak liyakatli İslam âlimleri Kur’an ve sünnet muhtevası içinde içtihat ederek haram veya helalliği hususunda naslarda açık hüküm bulunmayan meselelerin haram mı veya helal mi olduğuna karar verebilirler.
Haksız ve liyakatsiz olarak haram ve helali tayin etme yetkisini kendisinde görenler ve buna yeltenenler iki sebepten ötürü Allah adına yalan uydurmuş olurlar:
Böyle bir kimse ya Kur’an ve sünneti esas almaksızın, kendisinin helal ve haram dediklerinin Allah tarafından da helal ve haram kılındığını söyler.
Veya Allah’ın helali ve haramı tayin etme yetkisinden vazgeçip insanları kendi hayatlarıyla alakalı hükümler koymada serbest bıraktığını söylemek ister.
Her iki iddia da Allah adına uydurulmuş bir yalan ve bir iftiradır. Bu şekilde ister haram ve helalle ister hayatın tüm alanlarıyla alakalı Allah’ın hükümlerini hiçe sayarak yanlış yollara tevessül edenler, Cenab-ı Hakk’ın müsaadesiyle dünyada az bir zaman yer, içer, zevklenip avunabilirler. Fakat onlar, ahirette pek acıklı bir azaptan kendilerini kurtaramayacaklardır.
Allah’ın hükümlerini önemsemeyip de haram ve helal konusunu hafife alarak aslında kendi keyfî arzularıyla ulu orta hükümler koyup bunları Allah’ın hükümleriymiş gibi göstermeye kalkışmak, “az bir faydalanma” yani önemsiz dünya menfaatleri uğruna “Allah üzerine yalan uydurmak”, insanı ebedî kurtuluştan mahrum bırakacak ve “elemli bir azaba” götürecek ölçüde ağır bir suçtur. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 448-449)
HELAL-HARAMLAR
Helal ve temiz rızıklardan yiyin
Allah’ın size verdiği helal ve temiz rızıklardan yiyin. Kendisine iman ettiğiniz Allah’a karşı gelmekten sakının! (Maide 5/88)
Altın ve ipek
Peygamber (sav) Efendimiz; altın, gümüş ve ipekli giysi kullanımı ile ilgili şöyle buyurmuştur:
“Altın ve ipek, ümmetimin erkeklerine haram; kadınlarına helaldir.” (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi)
ORUÇ FETVALARI
Orucu ne bozar?
Orucu bozan şeyler nelerdir?
Orucun temel unsuru, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mutat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer. Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilaçlar da aynı hükme tabidir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
HADİSLERLE İSLAM
Şeytan da melek de yaklaşır
Abdullah b. Mes'ûd'dan nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Âdemoğluna şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, kötülüğe yönlendirmek ve hakkı yalanlatmak şeklindedir. Meleğin yaklaşması ise iyiliğe yönlendirmek ve hakkı doğrulatmak şeklindedir. Kim böyle (meleğin telkinini) hissederse bunun Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamd etsin. Kim de diğerini (şeytanın vesvesesini) hissederse taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınsın.” (Tirmizî)
Altından değerli
Tutunacak dal bulamazsın
Ne güzel söylemiş Hazreti Ömer (r.a):
“Yükselirken kırarak çıkarsan dalları, inerken tutunacak dal bulamazsın.”
“Ey can! Kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur; beden çok yükü kaldırır ama gönül her sözü kaldıramaz.”
Onun için çok düşün, az konuş. Ağızdan çıkan söz geri alınmaz, iyiliği niyet edin.
Bir konu, bir ayet, bir hadis
O günde fayda verecek olan
“O gün ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah’a temiz bir kalp ile gelenler o günde fayda bulur.” (Şuarâ, 26/88-89)
Akıllı kişi
“Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah’tan (bağışlanma) umandır.” (Tirmizî)
Hadislerde hayat düsturları
Günahlarına kefaret
Batan bir diken bile olsa başına gelen her musibet
Müslüman’ın günahlarına kefaret olur.
Efendimiz (sav) Müslim
İNCİ TANELERİ
Nasıl anlatayım
“Arap değilsin ki Filistin'e niye üzülüyorsun?” dedi.
“İnsan değilsin ki nasıl anlatayım!” dedim.
MİHENK TAŞI
Asla bırakma
İbn-i Haldun der ki
Yan ama tütme
Çok sev ama sus
Hasret çek ama sabret
Acı çek ama belli etme
Kırıl ama küsme
Sır tut
Sözünü tut
Elinden tut
Yüreğinden tut
Ve bu tuttuklarını asla bırakma.
İBRETLİK KISSALAR
O düşen sizin pırlanta kalbinizdir
Neyzen Tevfik, soğuk bir kış günü aç ve sefil şekilde ortada kalır.
Bir caminin şadırvanına sığınır. Bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin.
Fakat hava soğuk, gelen giden yok...
Çaresiz kalkar, perişan bir vaziyette kalacağı yere doğru yürümeye başlar.
O dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir ve
O'nu görür ve hâline acır.
Genç adam cebinden para çıkartır, takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki koskoca Neyzen Tevfik’tir.
Allah'ın deli ve veli bir kulu!
Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz ki; bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar, bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar.
Delikanlı parayı buruşturup Neyzen'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar… Sonra omzuna dokunup;
“Efendim paranızı düşürmüşsünüz.” der.
Neyzen, gözleri zaten hasta; göz kapaklarını zar zor açıyor ve çocuğa bakıyor. Anlıyor tabii ki inceliği, zarafeti:
“Ah be çocuk, ah be evladım... O düşen sizin pırlanta kalbinizdir…”
YAKARIŞ-DUA
Gaflet uykusundan uyandır
Rahman ve Rahim olan Rabb’im
Bizleri gaflet uykusundan uyandır
Bizlere merhamet et
Bizleri adam et
Kâfir ve münafık güruhuna karşı bizlere yardım et
NOT EDİN
BÜTÜN ZEVKLERİNİ DÜNYA HAYATINDA BİTİRENLER
Dünyada kendilerine sunulan imkânları, kendilerinin olduğu kadar başkalarının da iyilik ve mutluluğu için kullananlar, şüphesiz büyük mükâfatlara nail olacaklardır. Aksini yapıp bu nimetleri zevkleri için dünya hayatında kullananlar, ahirete elleri boş olarak giderler. Bütün güzellikler ve imkânlar dünyada ve dünya için harcanmış, kullanılmış ve tüketilmiş olurlar. Artık onların ahirette nasipleri yoktur.
İnkâr edenler ateşe arz olunacakları gün onlara şöyle denir: "Siz bütün zevklerinizi dünya hayatınızda tükettiniz. Bugün de hiç hakkınız olmadığı hâlde yeryüzünde büyüklük taslamanıza ve yoldan çıkmanızda karşılık alçaltıcı bir azap göreceksiniz!" (Ahkaf, 46/20)
Öldükten sonra huzurumuza çıkacaklarına inanmayan, dünya hayatından memnun olup onunla kendini avutanlar ve ayetlerimize ilgisiz kalanlar yok mu; işte onların kazandıkları günahlar yüzünden varacakları yer cehennemdir! (Yunus, 10/7-8)
Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve doğru yolu eğri göstermeye çalışanlar var ya, işte onlar haktan uzak bir sapıklık içindedirler. (İbrahim, 14/3)
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Cihanı tok sanır
Tok olan cümle cihanı tok sanır
Aç olan âlemde ekmek yok sanır
ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Kur'an'a harp açanın...
Dinle ey ehl-i şiddet! Bu zorbalık boşuna,
Git de sor Ebrehe’yi, o ebabil kuşuna.
Hakk, nûrunu tamamlar, gitmese de hoşuna;
Yaklaşıyor kıyamet, bu oynanan son perde,
Kur’an’a harp açanın vay hâline mahşerde…
Cengiz Numanoğlu