Üniversite yıllarımda sevgili hocam Prof. Dr. Nurdoğan Rigel’den almış olduğum bir ders vardı. Dersin adı Lobicilik ve Medya idi. İnşaattan otomobil sanayisine edebiyattan sinemaya kadar farklı sektörlerin siyasetle ilişkisi üzerine konuşuyor, lobiciliğin medya üzerinden oluşturduğu algı yönetimini anlamaya çalışıyorduk. Yıllar geçti ve birçok konuya ve sektöre lobicilik anlayışıyla bakmaya başladım.

Özellikle kültür sanat alanında köşe başlarını tutan bazı tüccarların ciddi anlamda bir lobi oluşturduğunu hatta zaman zaman çete olduklarını da söylemek mümkün. Kendi ideolojisinde üretilen kültür ve sanatı, siyaset ve ekonomik anlamdaki ilişki yumağıyla tek elde toplayıp aslında çeşitli ellerde toplanmış gibi yapan farklı bir zümrenin olduğunu herkes biliyor!

Ülkemizdeki bu gayri ahlaki lobicilik sistemi üzerine daha sonra kritik yapabiliriz. Burada bir miktar dünyadaki lobicilik sistemine değinmek ve bize olan salvolarına işaret etmek isterim. Sinema sektörüne baktığımızda dünya festivallerinde birçok lobinin ciddi anlamda ağırlığının olduğunu görmekteyiz. Bunlardan biri de Ermenistan lobisi. Ermenistan lobisi sözde soykırım yalanını tüm dünyada yaydığı gibi kültür sanatın farklı dallarında da kendini ön plana çıkarıp Türkiye ve Azerbaycan’ın sanatsal itibarını aşağı çekme gayretinde ilerliyor. Konsolosluklar, kurulan dernekler, platformlar, destek fonları ve dev şirketlerin hamleleriyle lobilerini büyütüyorlar.

Peki biz kültür sanat alanında dünya üzerinde nasıl örgütleniyoruz? Bu konuda benim cahilliğim varsa ve bilmediklerim fazlaysa devletimizin ve sivil toplumun yetkililerinin beni aydınlatmasını beklerim. Aksi takdirde bizim yeniden dirilmeye ve kendimize gelmeye ihtiyacımız var.

İki devlet tek millet düşüncesiyle Can Azerbaycan ile manevi bağlarımızı hep sıkı tutmaya ve bir adım öteye taşımaya çalışıyoruz. Peki Azerbaycan’ın edebiyatını, sinemasını, tiyatrosunu, müziğini ve resmini ne kadar biliyoruz? Türkiye’de kendini kültür sanat alanında belli bir noktaya taşımış isimler Almanya, Fransa ve hatta Hollanda’nın kültür birikimlerine dair neden daha fazla konuşuyorlar. Ya cahilliklerinden ya da bizim tam birlik olamayıp dünyada da lobiciliği profesyonel anlamda yürütemeyişimizden.

Sizlere kültürel birlik açısından bir örnek sunayım. Türkiye’nin Fransa’nın Türkiye Büyükelçiliği’ne bağlı, finansal otonomiye sahip bir kültür sanat kurumu olan Fransız Kültür Merkezi gibi işler ve aktif bir kurumumuz var mı? Eğer bu ölçüde bir kurum olmuş olsaydı derinlerde olan iş birliğimizi ve köklerimizi daha derinlere taşımış olmayacak mıydık? Yunus Emre Enstitüsü’nün, Türk Filmleri Festivali’nin ve benzeri projelerin bu konuya etkisi olmuşsa da çok yetersiz kalmıştır.

Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın kültürel işbirlikleri dün olduğundan daha fazla önemli hale gelmiştir. Bu kültürel işbirliğinin birkaç adım sonrası da Türkiye-Azerbaycan lobisidir. Dünya üzerinde işlerliği olacak ekonomik bağımsızlığını tamamlamış bir Türk lobisi tüm dünyada hem Türkiye’nin hem de Türk devletlerinin tümünün hukukunu koruyacaktır. Son yıllarda değer üretimi noktasında kısır döngü yaşayan Ermeni lobisinin oluşturduğu algının kuvvetli olması bizlerin derdimizi anlatmakta çektiğimiz sıkıntıyı gösteriyor.

Kültür sanatın her alanında Azerbaycan ve Türkiye ortaklığıyla üretilen projelere destek verilirse Fransız hayranı bir art house filmi görmek zorunda kalmayız, gerçek Bir Millet oluruz. Devlet organlarımızın ve ekonomik sermayenin bu konuyu acilen masaya yatırması birbirinden yıllarca ayrı kalmış iki gardaş devletin proje üretimi ve kültürel lobicilik konusunda yol alması gerekiyor. Azerbaycan ve Türkiye’nin iş birliği kültürel anlamdaki Türk lobisine temiz kan olacaktır.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş devam ediyor. Ermenistan’ın hain saldırılarıyla siviller hayatını kaybetti. Dünya Ermeni lobisinin etkisiyle sus pus. Yezitlik yapan Ermenistan’a lanet olsun. Azerbaycan’da şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına da baş sağlığı diliyorum. Allah yardımcımız olsun.