3 yıl önceydi.
Kadıköy’de bulunan Antikacılar Sokağı’na girdim. Bu sokağa her girdiğimde ayrı bir heyecan duyarım. O zamanda yeni plaklar keşfetmenin heyecanıyla doluydum. Plak meraklısı olmak ayrı bir keyif ve delilik dersek doğru olur sanırım. Plakların ses aralıklarında kaybolduğumuz delice bir ritüel. Tabiri caizse ses gurmeliği.

Yapacağımız Zeki Müren programı için şahane birkaç plak bulmalıydım.

Plak meraklılarının bu yolculukta en sık kullandıkları fiil bulmak ve keşfetmek olsa gerek. Bulmak ve keşfetmek üzere yola çıkmıştım. Taş plaklar, 45’likler ve 33’lükleri ayrıntılı ve titiz biçimde inceliyordum. Zeki Müren’i araştırmış ve dinlemiş biri olarak plakların kronolojisi de dikkatimi çekiyordu. İlk zaman söylediği 45’liklerle sonradan çıkan 45’lik ve 33’lüklerin arasında tarz olarak ciddi bir fark gördüm. İlk Taş Plağı Bir Muhabbet Kuşu’nun 45’liğe de basıldığını plakların arasında kaybolurken öğrendim. Bir Muhabbet Kuşu’nun arkasında da Hasretin Acısı parçası vardır. Bir Muhabbet Kuşu enfes bir parçadır. Fakat 33’lük plaklarındaki ve 1960’lardan sonraki bazı plaklarında daha farklı formlarda okunduğunu dinlemiş oldum. Benim gözümde iki farklı Zeki Müren oluştu. İlki; Klasik Türk Müziği tarzını benimsemiş parçaları formundan uzaklaştırmayan ve o haliyle geniş kitlelere seslenebilen bir Zeki Müren. İkincisi ise dünyanın getirdiği moda akımıyla birlikte assolistlik üzerine kafa yormuş, görselliği çok önemseyen, ilk T şeklindeki podyumu Türkiye’ye getiren yenilikçi Zeki Müren!

Özelde konuşursak iki tarzın da kendi içerisinde bir güzelliği var derim. Çığır açmış bir sanatçı için ne denilebilir ki… Fakat benim tespitlerim geniş çevrelerce çok bilinmiyor. Bazı çevrelerce de Zeki Müren’in Türk müziğine zulmettiğinden bahsediliyor.

Zulmetmek, canına okumak gibi tanımlamalar ağır ve Paşa’nın hak etmediği şeyler. Konuyla ilgili bulunacağımız tespitler Müren’in ruhunu incitmesin derim.

Sanat Güneşi ve Türk Sanat Müziği Günü

Zeki Müren 18-19 yaşlarında henüz öğrencidir. TRT Radyosu’nun düzenlediği 186 kişinin katıldığı yarışmayı birincilikle kazanır. O yıllardan bellidir Zeki Müren’in kariyerini nerelere taşıyacağı. Taşımıştır da…

Bugün Zeki Müren’in 90. Doğum günü. Aynı zamanda bugün Türk Sanat Müziği Günü. Sanat Güneşi diye tanımlanan Zeki Müren’in doğduğu gün Türk Sanat Müziği Günü olarak son yıllarda kutlanıyor. Bu kararın hangi mutabakatla alındığını bilmiyorum. Yalnızca bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Bir millete ait bir müziğin içerisindeki belli bir müziği sanat müziği gibi genel bir tabirle tanımlamak ne kadar doğrudur? Türk Halk Müziği diye tabir edilen müzik türü sanattan münezzeh midir? (HAŞA) Sanata dair olan müzik türü bu diğerleri değil gibi bir düşünce tarzı belki de farkında olmadan sunulmaktadır.

Hele Zeki Müren’in doğduğu gün Türk Sanat Müziği günü ise Türk Sanat Müziği’ndeki en doğru isim Zeki Müren’dir demek değil midir?

Bahsettiğimiz bu müzik türünü Klasik Türk Müziği diye nitelendirmek daha doğru olmaz mı? Diğer bahsedilen kişilerin yeterince klasik olmadığı için böyle bir tanımlamaya sığındık yoksa?

Genellemenin her türlüsüne karşı olan biri olarak bir müzik türünün yanlış genellendiği ve tanımlandığını düşünüyorum.

Doğum gününde Zeki Müren’i saygı ve rahmetle anıyorum.