Asya ve Avrupa arasındaki enerji koridoru üzerinde olması ve Orta Doğu yer altı enerji ve petrol kaynakları ile Suriye, Irak ve İran’a olan sınırları Türkiye’yi vazgeçilmez bir ülke yapmaktadır.

Petrol ve enerji kaynakları dünyada tarih boyunca savaşlara neden olmuştur/olmaktadır. Coğrafi olarak etrafında önemli denizleri barındıran ülkemiz, İstanbul ve Çanakkale boğazları; Karadeniz ülkeleri ve Rusya’nın soğuk ve geniş ovalarından, güneyin sıcak ve engin okyanuslarına açılan labirentin tek çıkış kapısı olup stratejik önemi ve jeopolitik durumu dikkate alındığında bölgede hassas bir denge unsurudur.

İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Lübnan, Suriye ve Libya gibi ülkelerin Doğu Akdeniz’deki enerji merkezli faaliyetleri, bölgeye sınırı olmamasına rağmen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya menşeli uluslararası enerji şirketlerinin girişimleri ülkemiz açısından gelecekte büyük sorunlar teşkil edecektir. Etrafımızdaki terör ile mücadele, Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege Denizi’ndeki menfaatlerimizi korumak ancak “güçlü ordu” ile gerçekleştirilebilir.

Türkiye için güçlü devlet olmanın yolu, ordunun, yıpratılmadan ve kuruluş felsefesine bağlı kalınarak güçlü konumda tutulmasıdır. “Güçlü ordu ve güçlü devlet” birbirini tamamlayan unsurlardır. “Güçlü ordu yoksa güçlü Türkiye”nin varlık nedeni sorunlarla karşılaşacaktır.

Sayın Cumhurbaşkanı da cumartesi günü Sakarya mitingi vesilesiyle güçlü ordu vurgusu yaptı. Erdoğan, Tüm bu sürecin bize öğrettiği en önemli hakikat nedir biliyor musunuz? ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh.’ Yani barış ve huzur istiyorsan savaşa hazır olmalısın. Türkiye ve Türk milleti olarak şayet bu topraklarda huzur ve güven içinde yaşamak istiyorsak yapacağımız iş bellidir. Güçlü bir orduya, güçlü bir savunma sanayisine sahip olacağız. Diğer türlü, bize bu coğrafyada nefes bile aldırmazlar. KAAN savaş uçağına, Anadolu Gemisi’ne, Akıncı’ya, Kızılelma’ya, Anka’ya, Fırtına obüslerine, Altay tankına çeşit çeşit füze sistemlerine sahip olmak bizim için bir beka meselesidir. Şimdi dünya bu silah ve teknolojileri bizden istiyor. Dünyada beşinci nesil savaş uçağı yapabilen dört ülke arasına girmemizin gururunu yaşayamayanlar dönüp kalplerindeki ülke ve millet sevgisini bir sorgulasın. Son 21 yılda savunma sektörüne yaptığımız yatırımların karşılığını hem güvenliğimizde hem ihracatımızda almaya başladık. Kendimizle beraber dost ve kardeş ülkelerin ihtiyaçlarını da karşılayan bir ülke hâline geldi. Geçtiğimiz yıl 185 ülkeye 230 çeşit ürün ihraç ederek 5,5 milyar dolarlık rekor ihraç tutarı yakaladık. Savunma sanayisinde sürekli yükselttiğimiz hedeflerimiz doğrultusunda azim ve kararlılıkla çalışmayı sürdürüyoruz.” diyerek ordunun güçlü kılınması adına desteğini ifade etti.

Bu kadar zor bir coğrafyada yaşıyorken İskandinav ülkeleri güzellemeleri yapanlar, İskandinav ülkelerinin NATO’ya girmek için gösterdiği çabalar karşısında acaba ne düşünmüşlerdir. Ordusu güçlü olmayan bir devletin, birilerinin kanatları altına sığınma ihtiyacını ve diğer egemen ülkelerin bu tür durumlarda takındığı tavırları ülkemiz yaşayarak öğrendi. Tecrübeleri acı olsa da geriye bakmadan ileriye, hep ileriye yürümeyi öğrettikleri için onlara teşekkür edip daima hazır ve kendi silahları ile ‘ben buradayım’ diyen, barışa katkı sunan bir ülke olmalıyız. Vesselam…