Hazırlayan: Akif İnan Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Ben ilkokul 4. sınıftayken bir gün öğretmenimiz bize, Akif İnan Anadolu İmam Hatip Lisesine   kaydolmamız için kâğıt dağıtmıştı. Herkes sınıfta bana bakıyordu, adım Akif diye. Eve gittiğimde anneme kâğıdı gösterdim. Annem çok sevindi. Bu okulun açılışında çok dua etmiş,  inşallah ortaokul da olur diye ve duası kabul olmuştu. Hemen okula yazılmak için okula gittik. Okulun sınavına girdim. Derken sınav sonuçları açıklandı, okula yazılmıştım. Yazın Hüseyin Hoca bize elifbayı öğretti. Sonra Kur'an-ı Kerim’e geçtik ve kısa sureler ezberledik, derken elemeler oldu. Kimisi bıraktı, kimisi devam etti. İkinci ya da üçüncü dönüşte zorlanmaya başlamıştım ve hocam, “Bunu severek yap.” demişti. Ben de üzüldüm. Aileme bunu anlattım. Babamla hocamın camisine gittik, konuştuk.  Hocam, “Has yapmak kötü bir şey değil.” deyip bana moral veriyordu. Birkaç hafta üzgün geçti, sonra alıştım. 25 kişilik sınıf 10 kişiye kadar düşmüştü. Babam bana, “İki ham al,  bir dönüş yap, sana telefon alacağım.” dedi. Ben de her gün telefon markalarına bakarak ezberime daha çok çalıştım.  Son dönüşte 6 ham aldım. Hafızlık bitince bilgisayarım da oldu; ama hafızlık bitmez, ömür boyu devam eder. Hocamız bizi bıraktı. Mehmet İleri ve Bekir Doğan Hocalarımızla devam ettik. Hafızlığımız  sağlamlaşmıştı ve sınav vakti geldi. O gün çok heyecanlıydım. Fatih'e gitmiştik. Sabahın erken saatlerinde oradaydık. Erken gitmişiz, bayağı bir bekledik sırayı ve sıra bana geldi. Çok heyecanlıydım, ne sorduklarını bile hatırlamıyorum. Odadan çıkınca herkes “Sınavın nasıl geçti?” diyordu. Ben de “Orta falan…” diyordum. Ellerim buz gibi olmuştu. Odadan çıkınca bana çikolata vermişlerdi. Dayım da memleketten gelmişti, çok mutluydum. Bir ay içinde bir cuma günü sonuç açıklandı. Sınav sonuç belgesinde “Başarılı” yazıyordu. Çok mutluydum, tek seferde kazanmıştım. Şu an Cengiz Hoca’ya okuyorum derslerimi. Bekir Hoca, Mahmut Hoca ve Hüseyin Hoca ile olan hafızlık anılarımı özlemeye başladım. Bu süreçte hafızlığa o kadar değer veriyorduk ki memlekete bile gitmiyorduk. Fedakârlık yapmadan bunu başaramazdım. Hafızlık, özveri istiyor. İki yıl aradan donra geçen gittik memleketimize. İki ay kaldık, çok özlemiştik memleketi, dedemleri, akrabaları… 

Akif Emre Özder 

***
Çok şükür, hafızım

Beş altı yaşlarındayken camiye gitme hevesim çoktu. Elimden geldiğince tüm vakitlere gitmeye çalışırdım. Sonra yedi sekiz yaşlarındayken ilmihâl öğrenmek için yatılı kursa gitmiştim. Orada ilmihâlin hepsini ezberlemiştim. Sonra oradan ayrılmak istedim, daha doğrusu istedik. Benimle beraber on, on beş kişi vardı. Aynı yerde yaşıyorduk. Evlerimize tatil için geldiğimizde geri dönmemiştik. Bir gün sabah saatlerinde yurttaki hafızlık hocam evlerimize gelmişti. Babama, “Veli Seyit’i tekrar yurda götürmeye geldim.” demiş. Çok başarılı bir öğrenci, filan demiş. Babam da “Ben oğlumu hafızlığa yolladım” demiş. O zamanlar on yaşındayken köydeki cami hocam babama, “Osman abi, oğlunun ezberi çok kuvvetli, onu hafızlığa gönderelim.” demiş. Kur’an-ı Kerim okumayı beş altı yaşlarındayken sökmüştüm. Yedi sekiz yaşlarında ilk defa Kur’an sayfası ezberlemiştim. Mevlid-i Nebi haftasındaydık. Program yapılacaktı. Hocam, yani cami hocam, Âl-i İmran suresinden bir aşr vermişti, burayı ezberle, diye. Ezberlemiştim ama okumak nasip olmadı. Ben de hafızlık yapmak istiyordum ama hafızlığı Afyon’da değil de kendi memleketimde yapsaydım başarılı olamazdım. Isparta’ya gittim. Hafızlığı orada yapmak istemedim. Hem orada tanıdığım da vardı, bana yardımcı olur diye düşündüm. Sonra Isparta’ya geldik. Annem ve babam da gelmişti. Önce beni küçük bir sınava tabi tuttular. Sınavı geçtim ve annemin yanına koşarak gittim. Annem de sevinçten ağlıyordu. Tabii bir yandan da evladından uzak kalacaktı, kolay değildi. Ortaokul hayatıma Isparta’da devam ettim. Dördüncü sınıfı bitirdikten sonra bursluluk sınavına girdim, Doğa Kolejini kazanmıştım ama babam hafızlığa git, dedi. İlk zamanlar buna anlam verememiştim. Eğitim hayatımı riske attığımı düşündüm ama şimdi anlıyorum ki dünya hayatıma değil ahiret hayatıma öncelik vermiştim. Helali, haramı daha iyi biliyordum. İyi ki de hafızlığa gitmişim. Kısa bir süre içinde ezber yapmaya başladım. Zorlandığım zamanlar oldu, üç kere ayrılmak istedim hafızlıktan. Ağladığım zamanlar oldu, ezber yapamadığım için. Sonra, aklıma o güzel sözler geldi: Irmak, bir sudur; önünde durulmaz. Hafızlık, bir şereftir; herkese nasip olmaz…

Her şeye rağmen başarmıştım. Nihayet hafızlık sınavı günü geldi. Sınav günü, sınavdan önce herkesle helalleştik. Toplam altı tane soru sordular. Biri sayfa geçişi, biri sure geçişiydi ve hepsini bildim. Hafızlık hocam güzel haberi babama verdi:

 “Abi, oğlun hafızlık sınavını geçti!..”

Babam, mutluluktan ağlamıştı.  Benim içimde kelebekler uçuşuyordu.

“Tamam” dedim. “Bitti artık, hafızım, çok şükür hafızım!..”

Seyit Dadak

Editör: TE Bilisim