''Andolsun asra ki, muhakkak insan kat'i bir ziyandadır. Ancak iman edenlerle güzel amellerde bulunanlar, bir de birbirlerine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değildir." Asr Suresi

Çok “garip” zamanlardan geçiyoruz. Balık hafızalı bir topluma dönüşmek üzereyiz. En başta niçin yola çıktığımızı unutup yaban ellerde oradan oraya savruluyoruz. Bu durum ilerleyen asırlarda ironik bir değişim olarak anılacaktır. Nitekim “yanlış” diyerek eleştirdiğimiz tüm o şeylerin bizatihi failleri haline geldik.

40 yaşın üzerindeki hemen herkes 90’lı yılların başında belediyelerle başlayan “millileşme” dönemini hatırlar. Kazanılan üç beş belediye ile sevinçten yere göğe sığmayan bir heyecan dalgasını yaşamıştık. Daha sonra İstanbul, Ankara dâhil pek çok büyükşehirde “yerli ve milli” isimler iş başına geçti. Bugünlerin başlangıcı 40 yıl önceki o heyecanda aranmalıdır. Her şey o günlerden uzanıp bugünlere geldi.

O dönem belediyelerdeki hizmet yarışı kısa zamanda verimlerini göstermişti. İstanbul’da su sorunu çözülmüş, onlarca baraj yapılarak büyükşehirlere su getirilmişti. Çöp dağları bir hafta içinde ortadan kaldırılmıştı. Şehirlerin tarihi yapıları birer birer ihya edilmişti. Sokaklar, caddeler yenilenmiş, vatandaşlara ulaşmak için “beyaz masa” uygulamaları başlatılmıştı. Tüm bu başarılar milletimizin takdirini kazandı ve devamında ülkenin yönetimine uzanan süreci açtı.

O yıllarda Ankara’da yapılan yerel yönetimler fuarına katılmıştık. Hatırlıyorum da standı olan belediyelerin nasıl bir hizmet yarışı içinde oldukları net olarak görülüyordu. Konya standında ağacı söküp başka yere taşıyan bir kamyon vardı mesela. Kayseri standında parke döşeyen bir makine veya İstanbul standında ücretsiz su sebilleri dikkat çekiyordu. Belediyelerin açtığı eğitici kurslarda hat, ebru, tezhip, oymacılık, minyatür, geleneksel okçuluk gibi dersler verilmeye başlanmıştı. Bu bir dirilişti ve milletin büyük çoğunluğu bu gelişmeleri sevinçle takip ediyordu. Çünkü millet şunun fakındaydı: Bu belediyeler öncekilerden farklıydı! Bu belediyelerin ortak yönü, hizmet odaklı ve samimi olmaları; milli değerlere önem vermeleriydi.

Tüm bunları hatırladığımızda bugünün belediyelerini daha iyi değerlendirebiliriz. Son bir yıldır bir furya haline gelen konserler, sahne şovları bahsettiğim bu belediyecilik anlayışıyla tezat teşkil ediyor. Her biri muhafazakâr, mütedeyyin bilinen Kayseri, Konya, Erzurum, Sivas, Bursa gibi şehirlerde bile yarı çıplak popçuları sahneye çıkarmak hangi anlayışın ürünüdür sormak gerekiyor.  Aliya İzzetbegoviç’in sözüne kulak verelim: "Biz savaşı öldüğümüz zaman değil, karşıtlarımıza benzediğimiz zaman kaybederiz."

Millet öncekilerden farklı ve hizmet odaklı oldukları için desteklediği bu belediyelerden desteğini çekiyor. Önce İstanbul ve Ankara’da yetki bu belediye anlayışından alındı. Gelecek seçimlerde ne olur kim bilir? Millet ilk baştaki o duruşu, yerli ve milli değerleri önemseyen samimiyeti arıyor. Sahneye çıkarılan yarı çıplak sözde sanatçılar önceki zihniyetle aynileşme olarak görülüyor.

Kimi belediye başkanları bu tür sözde kültürel faaliyetleri “istisna” olarak görüyor. İsmet Özel’in deyimiyle cevap verelim: "İstisnalar kaidelerin mezarıdır!… Zevahiri kurtarmayı değil, Peygamber'in (sav) yolunda olmayı kendimize yakıştırma yürekliliğini göstermeliyiz. Bu da elbet er kişinin harcıdır. Özünü koruyan kabuğunu yeniden kazanabilir.” Özümüzü yitirdiğimizde geride kurtarılacak hiçbir şey kalmayacaktır. 90’lı yılların başarılı belediyeleri işte bu temel ilkelerin farkındaydı. Bu ilkeleri unutup da karşıtlarımıza benzediğimiz gün kaybetmeye başladık.  

Cemil Meriç'e göre, gerçek kültür bir tutkudur, insana inanıştır, kendini insanlığın kaderinden sorumlu tutuştur. Bir sevgidir kültür, insanın kendi kendini fethidir. Bugünü mazi ile zenginleştirmektir. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır. Önyargıların ve yalanların. İşte bu sebeple “Üç kıtaya hâkim olmuş bir medeniyetin dünyaya adalet ve kardeşlik dağıtmış bir milletin hiçbir zıpçıktı 'uygarlığı' taklide ihtiyacı yoktur. Gübreden güzel çiçekler fışkırır, doğru! Ama lağımdan çiçek fışkırdığı görülmüş müdür?”

Belediyelerimizin meseleyi bir de bu zaviyeden ele alıp milletin beklentilerine cevap vermeleri, 90’lardaki heyecana dönmelerinde fayda var.