Kapitalizmin en önemli ayağı olan “Küreselleşme” özü itibariyle tek tip kültür/tek tip insan ortaya çıkarmayı amaçlayan bir projedir. Kapitalizmin bu noktada kullandığı en etkili aparatlar moda, film endüstrisi ve spordur. Nihai amaç yerel kültürlerin bir potada eritilip başkalaştırıldığı, yerel değerlerin yerine batılı kültür kodlarının aşılandığı yeni tip “dünya vatandaşı” ortaya çıkarmaktır.

Oscar ödülleri, Olimpiyat Oyunları, MTV müzik ödülleri, Pulitzer Ödülü, Nobel Edebiyat ödülleri, FİFA ve UEFA organizasyonları hep bu amaca dönük planlamalardır. Bu ödüllerin güdümünde hareket eden yüzlerce yerel organizasyonu da dikkate aldığımızda ortaya devasa bir kültürel sömürü düzeni çıkar.

Örneğin geçtiğimiz yıllarda uluslararası bir yarışma olan olimpiyatlardan serbest güreş kategorisini çıkarmaya karar vermişlerdi. Batı hariç dünyanın geri kalanının yabancısı olduğu badminton, eskrim, buz hokeyi, su sporları, modern pentatlon, triatlon, artistik buz pateni, curling, ragbi, golf gibi alanlar olimpiyatlarda baş köşede yer alırken kadim bir doğu sporu olan serbest güreşin listeden çıkartılmaya çalışılması bahsettiğimiz sömürü anlayışının bir yansımasıdır.

Hatırlıyorum da 2010’larda Geleneksel Türk Okçuluğu kursları başladığında kimi sözde aydınlar burun kıvırmıştı. “Bunlar Osmanlı’yı diriltmek istiyorlar” diyerek tezviratta bulunan bu Batılı kafaların kendi tarihlerine, kültürlerine ne denli yabancılaştıklarını görmek insanın içini burkuyor. Tüm tezvirata rağmen on binlerce çocuğumuz/gencimiz bu kurslara katılarak geleneksel Türk okçuluğunu öğrendi. Zamanla yarışmaların da başladığı bu alanda ustalar boy göstermeye başladı. Atalarımızın dediği gibi; bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ!

Yine Refah Partili belediyeler tarafından 90’lardan itibaren açılan Geleneksel Türk İslam Sanatları kursları 28 Şubat Darbe gerekçeleri arasında sayılmıştı. Milletimizin öz be öz kültür değerleri olan ebru, hat, minyatür, tezhip, ney, tambur, kemençe, oymacılık, ipek işleme, ciltçilik gibi sanat dallarında binlerce usta ve sanatçı yetişti. Bu geleneksel sanatlarımızın yok edilmeye çalışılması bir asırlık sözde batılılaşma çabalarının hazin bir yönüdür. Dileyenler Uğur Derman, Beşir Ayvazoğlu, Dursun Gürlek, Ahmet Yüksel Özemre veya Süheyl Ünver’in kitaplarından ayrıntıları okuyabilirler.

Bugün Bursa İznik’te kapanışı gerçekleşen 4. Dünya Göçebe Oyunları aynı zamanda küresel asilimasyona bir cevap niteliği taşıyor. Organizasyonun başında Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan yer alıyor. Tıpkı Selçuk Bayraktar’ın bilim ve teknoloji alanında başlattığı Teknofest akımının benzerini yerli ve milli sporlarımızın diriltilmesi ve yaygınlaştırılması için yapan Bilal Erdoğan’ın çabaları her geçen gün daha görünür hale geliyor.

Kültürel çeşitliliği korumanın ve sporun insancıllaştırılmasının yollarını bulma ruhuyla, ilk kez 2012 yılında Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev tarafından gündeme getirilen “Dünya Göçebe Oyunları” önerisi Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanları tarafından desteklendi.

Kısa zamanda dünyanın önemli spor ve kültür festivallerinden biri haline gelen ve daha önce üç kez Kırgızistan'da düzenlenen ve dördüncüsünün 2020'de Bursa'da yapılması planlanan etkinlik COVID-19 salgını nedeniyle 2021'e ertelenmişti. Ancak salgının devam etmesi nedeniyle etkinlik 29 Eylül 2022 tarihinde başladı. İznik’teki etkinliklere 102 ülkeden 3000'in üzerinde sporcu katıldı.

İznik’te yapılan oyunlarda geleneksel Türk ata sporları ile göçebe milletlere ait oyunlar yer aldı. Atlı Okçuluk, Kökbörü, Geleneksel Okçuluk, Mas Güreşi, Binicilik, Yağlı Güreş, Aba Güreşi, Şalvar Güreşi, Kazak-Tatar-Pehlivan Güreşleri gibi pek çok alanda yarışmalar yapıldı. Dört gün devam eden oyunlarda ayrıca yöresel el sanatları, yöresel yemekler, yöresel çocuk oyunları ve konserler yer aldı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 4. Dünya Göçebe Oyunları'nın açılış etkinliğinde dile getirdiği şu cümle adeta işin özetidir: "İnsanlığın binlerce yılına damga vuran göçebelik kültürünün yitip gitmesine rıza gösteremeyiz." İşte bu duruş kalkınmayla birlikte kendi kültürel değerlerimizi korumanın iradesidir. Çünkü küreselleşmenin bizden almaya çalıştığı değerlerimize tutundukça aslımızı da korumuş olacağız. İznik’teki bu muhteşem organizasyon millet olmamızı sağlayan öz bilincimizi tahkim etmesi bakımından da önemlidir. Bu büyük organizasyonda emeği geçen ve geleneksel sporlarımızın ihyasında büyük katkısı bulunan Bilal Erdoğan, Okçular Vakfı,  Dünya Etnospor Konfederasyonu, Gençlik Spor Bakanlığı ve Okçuluk Federasyonu yetkilerini yürekten alkışlıyoruz. Sağ olsunlar var olsunlar.