İnsan anlatmak istediklerini her zaman söyleyerek anlatamıyor. Ya da şöyle; bazı şeyleri anlatmak için söylemek yetmiyor. Kelimelerin de bir sınırı ve cümlelerin de bir hududu var ve bazı zamanlar hatta belki de çok kere yetmiyorlar. Böyle hallerde bazıları yazmayı tercih ediyor. Ve belki de haklılar. Lakin onun da kâfi gelmediği, gönlünde olanları tam manasıyla anlatmaya yetmediği zamanlar oluyor. İnsanlık henüz her duyguya karşılık gelen bir kelime bulamadı bence ve hatta kelimeler hislere hudut koyan duvarlar gibi. Olabildiği kadar, yetebildiği kadar ve o kadar anlatıyorsun, anlatabiliyorsun anlatacaklarını.

Belki de bu yüzden insan kendini dinleyen değil anlayan birini arıyor. Ve çoğu kez arayarak, bulamadan göçüp de gidiyor.

“Bazı şeyler söylenmediğinde kıymetlidir” diye yazdığımı hatırlıyorum. Halen dahi öyle olduğunu zannediyorum ben. Bazen susmak gerektiğini ve hatta susabilenlerin daha çok şey anlattığına inanıyorum. Ama elbette anlayabilenlerin anladıkları kadar her şey. Her zaman çok fazla söylemek çok fazla anlatmak anlamına gelmiyor. Ve sustukları konuştuklarından daha kıymetli oluyor bazı insanların.

Sesi çok fazla ve yüksek çıkanlar her zaman bir şey ya da manalı ve kıymetli bir şey söylemiyorlar. Böyle hallerde kendimce bir yol buluyorum ben ve “Çok konuşana çok susuyorum”. Dinlemek de dinlenmektir fehvasınca dinlenebileceklerimi dinliyor, gerisine sadece sükût ediyorum.

Ya da şöyle söyleyeyim sükût edebilmek de bir kabiliyet ve ben de sükût etmeye gayret ediyorum.

Şunu demeye çalışıyorum aslında; insan konuşmayı büyüdükçe öğreniyor belki ama sustukça büyüyor. Ve arasında fazla hem de çok fazla bir fark var.

Bazıları ise sadece konuşuyorlar. Oysa tesir etmeyen söz de israf değil midir? Her şeyin israfı varken ve söz bu denli kıymetliyken onu da heba etmek günahtan sayılmaz mı?

Mesele aslında sessiz olmak değil. Zira “bazen susmak da ihanettir” diyen de bendim ve şimdi de aynı şeyi söylüyorum. Zulme, haksızlığa ve mukaddese dil uzatana karşı susmak ihanettir. Her durumda ve her halde kendince bulduğu bir mevzuda ve mecrada her an ve her fırsatta durmadan konuşan “aydın” tayfası asıl konuşmaları gereken yerde susuyorlar. Susmanın onurlu ve mukaddes bir hal olduğunu bildiğim halde bu denli bir suskunluğun en hafif tabirle yapmacık, nankör, haysiyetten uzak ve ikiyüzlü bir hal olduğunu düşünüyorum ben.

Şeyh Sadi “İki şey insan için ziyandır; susması gerekirken konuşmak ve konuşması gerekirken susmak” diyor. Zannımca bu bahiste çokça kusuru olanlarımız var.

Ezcümle; susmak başka sükût başkadır. Hem yerinde konuşmak diye bir şey varsa yerinde susmak diye bir şey de olmalıdır.