Bir kötünün kırk köye zararı var der büyüklerimiz. Hiç düşündünüz mü bu sözün ağırlığını ve derinliğini? Nasıl bir tecrübenin birikimin ardından söylenmiştir bu söz? Elhak yine doğru söylemiştir büyüklerimiz Yapılan bir kötülük bir köyle sınırlı kalmaz çünkü. En güzel iyi niyetlerin katilidir, bir kötülük. Yalan rüzgârının arasında uğultuya yenik düşer, doğrular.

*****

Sözüm ona; fi tarihinde, bir çölde, kötü bir insan günlerce aç susuz mahsur kalır. Artık umudunu yitirmiştir. Ölüm giderek yaklaşmaktadır. Çaresizlik içinde, vaktini beklemektedir son nefesin. Tam her şey bitti dediği anda bir atlı gözükür uzaklardan ve kendine doğru gelmektedir. İlk önce serap gördüğünü düşünür. Günlerdir oradan hiç kimse geçmemiştir. Yaklaştıkça gelenin gerçek olduğunu anlar. Kendisini fark etmesi için seslenir atlıya: -Yardım et ölmek üzereyim. Bunu duyan atlı sese doğru hızlanır. Yanına vardığında; kendisine seslenen kişinin açlıktan ölmek üzere olduğunu görünce heybesindeki azığını alır ve iner. Neyi var neyi yok paylaşır. Karnını doyuran adam, kendine geldiğinde kötü nefsi yeniden ayaklanır. Bir adama bakar, bir ata. Kendisine yardım eden, her şeyini paylaşan adam sıska biridir. At ise bir o kadar güzel. Dayanamaz, içine işlemiştir kötü niyet. Adamı dövüp atını gasp eder.

*****

Tam uzaklaşmak üzereyken bir an geri bakmayı düşünür. Adam, kan revan içinde ağlıyordur. Ama bu ağlama, dayak yediği için veya atı çalındığı için değildir. Merak eder kötü adam, geri gelir ve sorar: -Seni bu kadar dövdüm ve atını gasp ettim ama sen buna ağlıyor gözükmüyorsun. Sahi neye ağlıyorsun? -Doğru, der ağlayan adam. -Ne beni dövdüğün için ne de atımı çaldığın için ağlıyorum. Bana yaptığını biri duyar da bir daha çölde kalana kimse yardım etmez diye ağlıyorum.

*****

İşte böyle değerli okurlar. Kötülük; yapılan kişiyle sınırlı kalmaz. Her art niyet; sonraki kişilerden ve nesillerden bir iyi niyet gaspıdır. Günümüzde, kimsenin kimseye kolay kolay güvenmemesi de bundandır. Bir kez kandırıldı mı insan artık herkes potansiyel şüphelidir. Borcunu ödemeyenin faturası ödeyecek olana kesilir. İşini düzgün yapmayanın ceremesini, dürüst olan çeker “Sende aynısındır.” bakışlarıyla. Kirasını ödemeyenler yüzünden ev bulamaz çoğu ihtiyaç sahibi. Tartısı hileli esnafın hesabını, kırk köy ötedeki bakkal verir. Yapılan yardımları istismar edenler yüzünden ihtiyacı olanlar mahrum kalır uzanacak elden. Fırsatçıların, çıkarcıların yaptıkları hep gerçek ihtiyaç sahiplerine fatura edilir. Bir kötü, böyle kurutur kırk köyün iyi niyetini. Ve böyle çalınır gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakları. Bu yüzden, bir gün art niyet size hâsıl olursa; iyi düşünüp tartın kaç kişinin hakkına gireceğinizi… Sonra balık bilmezse Halik bilir demekten vazgeçiyor insanlar… Kalın sağlıcakla…