Sevgi, insanın hayatını etkileyen ve değiştiren en güçlü duygudur. Başta anne babamız olmak üzere, sevdiklerimize yakın olmak fıtri bir eğilimdir. Onun için kimi seviyorsak onunla beraber oluruz, kiminle beraber olursak ta onunla yol yürürüz.

Sevginin olduğu yerde hayat vardır, coşku vardır, bitmeyen bir enerji ve her türlü zorluğa karşı yeni yöntemler bularak hayatı kolaylaştırma çabası vardır.

Şu anda kimler gönlümüzün başköşesinde?

Biz günümüzü kimlerle, nelerle meşgul olarak ve nasıl geçirirsek; yolumuz da o yönde ilerler. Kimlere gönlümüzde yer verirsek, yolculuğumuzda onlar bize eşlik eder. Gönlümüze yerleşenler aynı zamanda hayatımızda geniş yer verdiklerimizdir. Sık sık bir arada olduklarımız, birlikte çokça şey paylaştıklarımız ve bu paylaşımlarla zaman içinde daha güçlü bağ kurduklarımızdır. Bu bağ sevginin göstergesidir. İnsan sevdiklerini takip ve talep eder. Çünkü gönülde başlayan birliktelik mekân birliğine; o da amaç, yön ve yol birliğine dönüşmüştür. Böylece dava arkadaşlığı başlamış demektir.

Aramayan zihin var olanla ilgilenir

Zihnimiz nötrdür. Ne verirsek onunla çalışır, aynen midemize ne verirsek onu sindirmeye çalışması gibi. Sorularımız ne yöne baktığımızın, gördüklerimiz ise ne aradığımızın açılımıdır. Bu anlamda anne ve babadan görülenler zihnimizi şekillendirir. Anne babanın dilinden düşmeyenler zihne işlenmiştir. Böylece çocuk anne babasının sevdiklerini ve sevmediklerini öğrenmiştir. Böylece sevilecekler ve uzak durulacaklar, çocuğun zihninde kısmen kategorize olmuştur. Çocuk, bilinçli tercih yapma olgunluğuna ulaşana kadar da bu bilgilerle hareket eder. “Çocuk yüz yaşına gelse bile anne babasından etkilenir” sözünde ifade edildiği gibi, anne babadan gördüklerimiz bizi etkilemeye devam eder. Başka bir arayışımız yoksa bu eski kayıtların dalgalarıyla akar dururuz.

Bizler Müslümanlarız çok şükür

Sevdiklerimizin başında Allah (c.c) ve Rasulü (s.a.v) gelsin istiyoruz. Anne babalar olarak da çocuklarımız dindar olsun istiyoruz. O zaman kendimize soralım: Çocuklarımızın zihninde Allah’ı (c.c) ve Peygamber efendimizi (s.a.v) sevmeleri için gerekçeleri var mı? Çocuklarımızı uyuturken okuduğumuz hikâyelerin ve masalların içeriklerinde neler var? Ninnilerimiz nelerden söz ediyor? Çocuklarımız Allah’a (c.c)  şükrettiğimize şahit oldu mu? Varlık ve yokluk zamanlarımızda, Allah (c.c) ile yaşadıklarımızın ilişkisini nasıl kurduk? Çocuğumuzun anne babası olarak bizler hangi davranışımızla çocuğumuza model olduk?

Başörtüsünü çıkaranlar, namazı bırakanlar, daha tehlikeli yollara sapanlar; çoğunlukla bizim eksik bıraktıklarımızın ve yanlışlarımızın faturasını ödüyorlar. İyi bir model olamadığımız için, yaklaştırıcı değil uzaklaştırıcı bir dil kullandığımız için, çocuğumuzu evden ve kendimizden soğuttuğumuz ve dinden bihaber yaşadığımız için çocuklarımız bizden uzaklaşıyor ve yanlış kaynaklara yaklaşıyor. Rabbimizi, Peygamberimizi ve kendimizi sevdiremediğimiz ve çocuklarımızı koruyamadığımız için Allah (c.c) bizi affetsin.