Hayatımızda çok sık kullandığımız sözlerden birisidir “Niye ben?” sözü. Aslında yapmamız gerekmediğine inandığımız halde, bizden beklenenler için kullanırız daha çok. Yani, “Niye başkaları değil de ben?” demek isteriz. Bu sözü her durum için kullanma potansiyelimiz vardır. Bu sözü kullanmanın haklı olduğu durumlar olsa da günlük kullanımda bilhassa sorumluluk almak istemediğimizde kullanırız. Bilhassa ailede, anne ve babanın çocuklarından yapmasını istediği görevler olduğunda, herkesin işi bir diğerine yüklemek istemesi bunu başlatır ve birkaç sebeple oluşur; 1. Çocuklar iş birliğine yeteri kadar hazırlanmamıştır, sevdirilmemiştir. Küçük yaşta eli işe alıştırılmamış, iş birliği; keyifli aynı zamanda da gerekli bir yardımlaşma olarak fiiliyata geçirilmemiş ve herkesin birbirine iş buyurduğu ve kendisinin yapmaktan kaçındığı bir ilişki düzeni oluşturulmuştur. Bu yüzden de çocuklar işten kaçarlar. 2. Anne ve babanın kendi işlerini kendileri yapma, birbirlerine yardım etme ve hayatı kolaylaştırma gibi bir örnekliği olmadığında, çocuklar kolaylıkla “Niye ben?” diyebilirler. Bu da ilişkilerde çatışma oluşturur; aynı zamanda, hayatın diğer alanlarında da bu alışkanlığı sergilerler.

Hayatımızda her zaman bir sınırımız olmalı

Yaşadığımız sürece sınırlarımız, olmazsa olmazlarımızdır. Hayatımızda, her zaman “Evet” ya da “Hayır” diyeceğimiz şeylerle karşılaşabiliriz. Bunların hangisine “Evet” hangisine “Hayır” diyeceğimiz; hem rol ve sorumluluklarımıza hem de bizden istenen şeylerin, bizim için ne anlama geldiğini iyice anlamamıza bağlıdır. Çünkü psikolojimizin sağlam kalması için bu şarttır. Bu lazım olan sınırı, ne zaman ve nasıl koymalıyız? Ayrıca, “Niye ben?” ifadesi, sınır koymamız anlamına mı geliyor yoksa o işi yaptığımızda ne kazanacağımızı bilmediğimiz anlamına mı geliyor? Bazen tam da bizim adım atmamız gereken bir yerde, bu ifadeyi kullanmış olabiliyoruz. Dolayısıyla, bizim “Niye ben?” diye kenara çekildiğimiz durum, yaptığımızda bize ve ilişkiye değer katacak şey ise, “Böyle düşünmem benim hayatıma ne kattı?” ya da “Hayatımdan ne götürdü?” diye sormamız lazım. 

O işi yaparsam ne kaybım olur?

Bu soruyu soralım ve cevabını arayalım. Konforumuza kat üzerine kat atıp gökdelen yapmaya çalıştıkça, işten kaçtıkça; konfor alanımız bizim iç dengelerimizi bozar ve faaliyetsizlik yüzünden iş yapabilme hacmimiz küçülür. Alıştığımız yer zindan bile olsa, aydınlığa çıkmak zor gelir. Yani, konformistliğin tembellik zemininde hareketsiz kalmak; üşengeçliğin zirvesine taşır bizi. Ondan sonra da sürekli, “Niye ben?” demeye başlarız, hareketsiz kalmanın rehavetini terk edemeyiz. Bu beynimize üşüşen düşünceler, duygularımızın emzirdiği çocuk gibi bizi etkisi altına alır. Sürekli kaçma modunda, kendimizi sürekli haklı görerek prangalarımızı parlatma işini üstleniriz. Yanlış soru, yanlış düşünceler üretilmesine sebep olur. Bu yüzden “Niye ben?” sözü, insanı pek çok iyiye sevkeden hayırlı işlerden ve gelişme fırsatlarından mahrum bırakır. Onun yerine, gördüğümüz bir aksaklıkta, bizim yapabileceğimiz ve yaptığımızda insana ve topluma değer katabilecek bir şey var ise, mutlaka “Evet ben” demeliyiz. Bu, hem bize iyi gelen hem de insanlığa karşı da örnek bir davranış ve yüksek bir ahlâktır.