Milletlerin hayatında, bizatihi yaşadıkları günlerde farkına varamadıkları ve ancak kaderlerini kısa ve uzun vadede  son derece önemli şekillerde belirleyen bazı kırılma noktaları vardır. Mesela Bosna’da milliyetçi bir Sırp gencinin Avusturya- Macaristan İmparatorluğu veliahtını bir suikast sonucu öldürmesi  o  günlerde sadece infial uyandıran bir hadisedir. Ancak yıllar sonra tarihçiler bunun 1. Dünya Savaşının nedeni yada, başlamasına yol açan gelişmelerin ilk adımı olarak değerlendirirler. Akdeniz’deİngiliz gemilerinin saldırısından kaçan iki Alman gemisinin Osmanlı’ya sığınması, ilgili zamanda önemli gelişmelerden biridir ancak, bu durumun Osmanlı imparatorluğunun sonunu getirecek olayların başlangıcı olduğunu o günlerde birileri söylemeye kalksa, muhtemelen  onlara meczup muamelesi yapılırdı.

Bugün  yaşamakta olduğumuz baş döndürücü gelişmelerin de aslında dünden bir farkı yoktur. Geleceğin tarihçileri an içersisinde bizlerin göremediği şeylerin aslında nelere yol açtığını bundan en çok bir  20 yıl sonra kitap ve makalelerine konu edeceklerdir.Gelecek nesillerimize hüsranlarla dolu bir tarihi anlatı bırakmamak adına harekete geçmek hepimizin en başlıca görevi olmalıdır. Bu sorumlulukla ilk başlangıcı ben yapayım o halde;

(25 Mayıs 2015)

Ülkemizin durumu şudur;

AK Partinin 2002 yılında iktidara gelmesi ardından  çeşitli isimler altında eski statükonun devamından yana olanların kalkıştıkları darbe girişimleri, gayri demokratik talepler içeren güya  Cumhuriyet mitingleri, muhtıra,tehdit gibi yöntemlerin işe yaramaması,bir türlü alaşağı edip milletin teveccühünü kesemeyeceklerinin farkına varmaları,Erdoğan hareketini yıkmak için farklı senaryoları devreye sokmalarını gerektirdi. Bazı Türk sermayedarları ve medyasının da kol kanat gerdiği ve tüm marjinal şiddet sever vandalların sokaklarda boy göstermesine vesile olan 2013 gezi kalkışması, ülkenin kısa vadede en az bir 120 milyar dolar kaybetmesine neden oldu.

Bu şekilde legal TC. Hükümetini yıkamayacaklarının farkına varan güya  Üst –aşağılık-  Akıl, bir zaman sonra dini cemaat kisvesi kullanarak yıllardır Türkiye halkını sömüren ve bu sömürülerine ‘’ Artık dur!..’’ dendiğinde ise çok uzun zamandır kendi çıkarları adına destek verdikleri AK Parti hükümetine uslanmaz bir düşman kesilen bedduacı meczup önderliğindeki karanlık bir yapının ülke bürokrasisi içerisindeki nüfuz ve etkisini kullanarak, şeref ve haysiyet katliamı yapıyor olmaktan utanmaksızın, 17-25 Aralık tarihlerinde yeni ve farklı bir darbe yapmaya kalkıştılar. Yine beceremediler ancak, bu ülkenin enerjisini boşa harcatıp moralini bozmak  ve devlet içerisinde sahip oldukları operasyonel kudreti göstermek açısından oldukça manidar girişimlerdi.

AK Parti iktidarları döneminde gerçekleşen devrim niteliğindeki demokratik dönüşüm ve ileri derecedeki kalkınma hamleleri nedeniyle büyük paniğe kapılan bağımsız ve güçlü Türkiye düşmanı odaklar, uzunca bir zamandır kafa kola aldıkları; yalan, iftira ve kara propaganda yöntemlerini üzerlerine ilmek ilmek işleyip, gerçeklerden soyutlamayı başardıkları, daha da ötesinde kin ve nefret dolu algılar aşılamayı becerdikleri çeşitli kesimlerden işbirlikçi taifelerini 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi neredeyse aynı yörüngeye sokmuş gibi görünüyorlar. Kurt işaretiyle altı okun, mukaddesatçılıkla laikçiliğin, ulusalcılıkla DHKPC’nin, Erbakancılık’la  Kemalizmin, Kürtçülükle Türkçülüğün, PKK ile FETÖ’cülüğün, kompradorla proleterin birbirine karışarak yek vücut haline geldiği inanılmaz abuk bir bulamaç bu. Tüm umutlarını daha düne kadar şiddetli düşmanlık gösterdikleri HDP adlı Kürt ırkçısı Stalinist  partinin meclise girmesine bağlamışlar. Ortaya koydukları hiç bir ciddi siyasetleri yok. Ülke çıkarları, vatanın bekası vs. gibi kavramlar hiçbir anlam taşımıyor artık onların lügatlerinde. İsterlerse ülkeyi gavura tesşlim edelim, yeter ki AK parti tek başına Anayasayı değişterecek güçle meclise giremesin.Yegane tarz-ı siyasetleri bu. Tabanlarını da bu hedefe ulaşabilmek için toplu paranoyaya  sürüklemekten çekinmiyorlar üstelik. İyiden iyiye ‘’Mesele Ak Partiyi yıkmaksa gerisi teferruattır’’ hastalığına düçar olmuşlar besbelli.

Allah biliyor ya, 7 Haziran seçimleri milletimiz açısından tam da işte bu yazının başında belirttiğim tarihi kırılma noktalarından biri olacaktır. Bu ülkenin gerçekten vatansever makul çoğunluğunun ruh ve akıl sağlığının yerinde olduğuna ve gerçek boyutları içerisinde yaşadıklarına eminim. İnşallah 7 Haziran akşamı hep birlikte buna tanıklık edeceğiz,Rabbim bizleri şaşırtmasın.. O halde yepyeni bir Türkiye için haydi hep birlikte sandıklara…

Selam ve duayla…