Müslüman dünyanın yükselişi başlıyor Elhamdülillah. Osmanlı’dan bu yana kan ağlayan İslam coğrafyası yeniden dirilişe geçiyor. Rabbimize Hamdolsun.

Şüphesiz ki ilahi kanun hiçbir fert ve toplumun daimî halde kalmasını takdir etmez. Gün olur insan ölür, gün olur güçlüler zayıf olur. Gün olur yıkılmaz denen devletler yıkılır gider.

Son asırdaki o korkunç zalimlikler gerçekten dehşet verici boyutta idi. Belki haberleşmenin imkânsız ya da çok az olduğu dönmelerde, bunlar pek fark edilemiyordu. Ancak son yıllarda her şey açığa çıkınca zulmün, katlin, ırz ve namusa tasallutun boyutları çok net bir şekilde ortaya çıktı.

Bütün dünyanın gözleri önünde Müslüman dünya ağladı, inledi. Her şeyi sömürüldü. Zira Müslümanların hilafeti yoktu, koruyucu gücü yoktu. Küfrün hiç merhametinin olmadığı da açıkça görüldü. İşte şimdi bile zalim Ermenistan’ın sivil hedefleri vurması, bunun yine açık bir belgesidir. Yapmadıkları zalimlik kalmayan ehli küfrün, bütün bunları çarpıtarak anlatması da işin bir başka boyutu. Allah, zalimlerin cezasını verecektir. Artık birlik olmalı, güçlü olmalı ve hilafet olmalıdır.

İnanan insanlar asla zulmetmez. Çünkü Allah cc buna müsaade etmez. Allah Rasülü sav Efendimizin hayatı da, bunu ortaya koymuştur. Ecdadımız bu yolda yürümüş ve yıllarca mazlumları korumuş, inançlarını tatbik etmek için onlara imkânlar tanımıştır. Ama ne yazık ki içinde hainliği olanlar, bütün bu iyiliklere rağmen onun yıkılışını hazırlamışlardır.

YENİ OSMANLI

İşte Allah’ın hükmü yeniden cereyan ediyor ve yeni Osmanlı geliyor Elhamdülillah. Bütün karşı dünya bunu biliyor ve itiraf ediyor. Müslüman halklar bu gerçeğe sevinirken, idarecisi müslüman olmayan kişiler de, düşmanlarla yakın olmanın gayretinde oluyor. Şüphesiz ki onlar münafıktır ve “münafıklar da cehennemin en alt tabakasında olacaklardır.” 4 Nisa 145

Ehl-i kitap ve şirkin İslâm’ı bir türlü kabul etmeyişi, Allah Rasûlü döneminden itibaren hep savaşı yani cihadı gündeme getirmiştir. Haçlı seferleri de bunun bariz örneklerindendir. Bu konuda İslâm dünyası acılar çekmiş ama hep mücadele etmiştir. Ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı’nın gayret ve başarıları asla unutulamaz. Allah cc onlar ve onlar gibi çabalayan fert ve toplumlardan razı olsun.

CİHAD FARZDIR

İmanımıza, vatanımıza ve namusumuza saldırılar olduğu zaman, tereddüt etmeden cihada koşmak her müslüman üzerine farzdır. Bunun uygulanan örnekleri tarih boyunca hep var olmuş ve olacaktır. İşte Azerbaycan da buna bir örnektir, bizim son yıllarda yaptığımız gibi.

Cenab-ı Hakk cc şöyle buyurur:

“(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din (güç) tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” 8 Enfal 39.

Şüphesiz ki fitnenin en büyüğü küfürdür. Mü’minlerin asıl vazifesi ise, insanların iman gibi en büyük zenginliğe kavuşmalarını sağlamaktır. İnanan insan kâfirin bile küfürden dönerek, imana ulaşmasını kuvvetle temenni eder, bunun için de gayret eder. Bunun önüne geçmek isteyen bütün engelleri ortadan kaldırmaya ve insanlara İslâm’ı götürerek cihada bizzat iştirak eder. Zira kâfirlerle cihad farzdır:

“-Müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın.” 9 Tevbe 36.

Tabii ki bu savaş için hazırlıklı olmak lâzımdır. Çünkü kâfir ve müşrikler daima fırsat kollayıp dururlar. Zayıf buldukları anda hemen mü’minlerin tepesine binerler. Gerek evvelki tarihlerde ve gerekse bugün aynı şey geçerlidir. İşte dünyamızda zayıf olan İslâm devletlerinin ne yazık ve acıdır ki kâfir çizmeleri altında ezildiklerini görmekteyiz. Ama ecdadımız Osmanlı gibi kuvvetli İslâm devletlerine o hainler aynı şeyi yapamamışlardır.

CİHADA HAZIRLIK

O halde Müslüman bir devlet cihadın şu beş farzını hazır tutmalıdır:

1- Ordu; bütün araç ve gereçleriyle birlikte.

Bu hususta ayet-i kerime apaçıktır:

“-Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar (bugünün güçlerinden) hazırlayın. Çünkü onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” 8 Enfal 60.

Ayet-i kerimede geçen kuvvetten maksat; savaşta düşmana üstünlük sağlayacak her türlü kara, hava ve deniz kuvvetleriyle, ekonomik güç ve savaş bilgileridir.

2- Bu orduyu sevk ve idare etmeye uygun yetiştirilmiş komutanlar…

3- Disiplinli, imanlı, eğitimli ve cihad için gayretli mücahid askerler.

4- Müslüman halkın ve devletin bu gücü kurmak için harcaması gereken mal ve can fedakârlığı.

5- Her türlü hile ve tuzaklara karşı tedbir.

Aslında bütün bunları yukarıdaki ayet-i kerime içermektedir. Başka bir ayet-i kerime ise şöyle:

“-(Ey mü’minler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak hep birlikte savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer anlıyorsanız bu sizin için daha hayırlıdır.” 9 Tevbe 41.

Evet, bugün, savunma sanayiindeki başarılar meydanlara yansımış ve ayet-i kerimenin hükmü ortaya çıkmıştır.

ALLAH MÜ’MİNLERİN CANLARINI SATIN ALDI      

Şartlar ne olursa olsun, mü’minlere cihad farzdır ve hazırlıklı olmalıdır. Tabii ki farzları yerine getirmenin Allah katında mükâfatı da pek çoktur:

“-AllahuTealâ, Cennet mukabilinde mü’minlerin canlarını ve mallarını satın aldı. Onlar Allah c.c) yolunda savaştılar. Harp meydanında şehid ve gazi oldular. Bu Allah’ın öyle bir va’didir ki, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da sabittir.” 9 Tevbe 111.

Hangi mü’min canını ve malını, sonsuz lûtuf ve ihsan sahibi Rabbine satmak istemez ki! Peygamberlik makamından sonra en büyük makam olan şehitliğe ulaşan bir mü’mine ne mutlu! Onlar ölümsüzlüğe ulaştıkları ve ölüm acısını tatmadıkları için Rablerinden; “bir daha öldürülüp tekrar diriltilmeyi, tekrar öldürülüp, sonra diriltilerek yine öldürülmeyi” isterler. Zira bu arzu, bizzat Peygamber Efendimizin arzusudur. (Buhârî, Îman, 26; Müslim, İmâre, 103, 107) Çünkü onlar ölüler değildirler:

“-Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz onu hissedemez, anlayamazsınız.” 2 Bakara 154.

HANGİ AMEL FAZİLETLİDİR?

Allah’ın Rasûlü (sas) Efendimize bir adam gelerek:

“-Hangi insan daha faziletlidir?” dedi. Efendimiz:

“-Allah yolunda can ve malı ile cihad eden mü’mindir,” buyurdu. Buhari, cihad 2.

Ebu Zer (ra) de dedi ki;

“-Ey Allahın Rasûlü, hangi iş daha faziletlidir,dedim. Peygamberimiz;

“-Allah’a inanmak ve O’nun yolunda cihad etmektir,” buyurdu. Müslim, iman 136.

Cihad o kadar önemli ki, bakınız bu husustaki bir hadis-i şerifte, cihad isteği ve gayreti olmayan mü’minin hakkında ne buyrulur:

“-Bir kimse gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse, nifaktan bir bölüm üzere ölür.” Müslim, imare 158.

O halde hepimizde cihad, Allah için savaş ve dini yayma istek ve gayreti olmalıdır.

TEBLİĞİN ÖNEMİ

İşte bu apaçık hakikattendir ki; Allah’ın Rasûlü ve mübarek ashabı bu güzel dini, bin bir zorluklarla tebliğ etmişler ve canlarıyla, mallarıyla cihad ederek yaymışlardır. Yoksa bize kadar ulaşır mıydı?

Hatta biliyoruz ki Allah Rasülünü bu mübarek davadan vazgeçirmek için geldiklerinde, Kâinatın Efendisi, kendisine verilen nice dünyalıkları reddederek şu tarihi cevabı vermişlerdi:

“-Allah’a yemin ederim ki bu işi terk etmem için güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar ben, yine bu davadan vazgeçmem. Allah Tealâ ya onu bütün cihana yayar, ya da bu yolda ölür giderim.” İbn-i Hişam, es-Sire 1/266.

İşte ölçü. ‘Hayat, iman ve cihaddan ibarettir’ diyenler boşuna dememiştir. Vatan sevgisinin imandan geldiği hakikati de apaçık ortadadır. Zira insanın vatanı olmazsa Ezanı, namusu, iffeti olmaz. Malı, mülkü, evlâdı olmaz. Belki de canı kalmaz.

Rabbim ümmetin diriliş ve yükselişini lûtfetsin.