Aslında bugün ABD’den daha ileri düzeyde Amerikancılık yapanlarla, 15 Temmuz paralel gâvurluğunun ardında “üst akıl”ın-NATO-ABD ikilisinin olmadığını ispatlayabilmek için bir yerlerini parçalayanlarla ilgili yazacaktım yazımı! 15 Temmuz gâvurluğunun arkasında ABD’nin olmadığını, olduğunu söyleyenlere ise çok ağır hakaretler yağdıran bir kalem erbabı var, onunla ilgili yazacaktım! Mesela “…Dış güçlerin işin içinde olduğuna dair tek bir kanıtımız yok. Eğer işin içinde olsalardı yer tespitinde bu denli aksama olur muydu veya laik medyanın tutumu böyle mi olurdu…” gibi, mesela “…‘ABD’ diye başlayan herhangi bir cümle kurmak için elimizde hiçbir veri yok. Ama böyle olduğuna dair inancımız var…” gibi cümlelerini masaya yatıracaktık. ABD’nin yeni başkanı Trump’ın 15 Temmuz gecesiyle ilgili “13 CIA ajanı” ile Amerika’nın darbenin içinde olduğu sözlerini hatırlatacaktık. Bu kalem erbabı 15 Temmuz’un ardında “üst akıl-ABD var” gibi sözler söylemeseler bile bu kanaate inananlara aylardır çok ağır hakaretler ediyor. En hafif hakareti ise bunlara inananların hezeyan içinde oldukları şeklinde: “Kendini kandırmanın ‘yerli ve milli’ bir uğraş haline geldiği, cehaletin dinselleştiği, idrakin ideolojik ritüellere teslim edildiği bir hezeyan dönemi…” Bir cümle içine ne kadar çok aşağılama ve hakaret sığdırmış görüyor musunuz? Tek kalemde ‘yerli ve milli’ vurgusunu çöpe göndermiş, cehaletin dinselleştiğini ileri sürmüş, bunlarla da yetinmemiş bir hezeyan dönemi yaşadığımızı da kesin kanaat olarak yazısının sonuna iliştirivermiş! Bu şahsın “Bu bir istiklâl savaşıdır” sözü ve “üst akıl” kavramıyla, bunu dillendirenlerle ilgili dalga geçenlerden biri olduğunu, bu iki dile getirişle alay edenlerden biri olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim!

İşte bu kalem erbabının ve saz arkadaşlarının tavrını teşrih masasına yatıracaktık. Aylardır sadece “Hedef gösteriyor” diye bağırarak ağlamasına tahammül edemeyeceğimiz için ertelediğimiz masaya yatırma işine nihayet girişecektik, ama maalesef bu teşrih meselesini yine ertelemek durumunda kalacağız!

Ertelemek durumunda kalacağız, çünkü araya benim bulunduğum mevziden bakınca çok daha önemli bir konu girdi! Ayrıca nasılsa bu kalem erbabı ve aralarında boğazdaki bir yalıda medya baronu onuruna verilen 12 kişilik yemeğe katılan gazetecilerin de bulunduğu saz arkadaşları nasılsa bu millete 15 Temmuz’daki tavrından dolayı saldırmaya devam edecekleri, hakaret etmeyi sürdürecekleri için bunu her zaman yapabiliriz! Fakat şu an acil olan mesele onların hakaretlerinden çok daha önemli bizim açımızdan!

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan hemen sonra yeni bir uygulama başlatmıştı: Muhtarlarla bir araya gelmek… Bu ay muhtemelen, eğer yanlış hatırlamıyorsam, bu toplantıların 30’uncusunu yapacak. Muhtarlar ilk defa bir Cumhurbaşkanı tarafından muhatap alınarak ağırlanıyor. Muhtarlar bazı taleplerini doğrudan Cumhurbaşkanı’na iletebiliyorlar bu toplantılar vasıtasıyla.

Fakat ipe sapa gelmez bazı fırsatçılar, Cumhurbaşkanımızın bu toplantılarını paraya tahvil edebilmek için kolları sıvamışlar bile! Muhtemelen bu kanı bozuk fırsatçılar meseleye yeni uyandılar ve Kasım ayından itibaren harekete geçtiler! Daha önceden harekete geçtilerse bile biz yeni haberdar olduk meseleden: Özellikle köy muhtarlarını seçerek “şu ayın bilmem kaçında muhtemelen Külliyedeki toplantıya çağrılacaksınız, size şu kadar kitap gönderdik, fiyatı da şu kadar” diyerek telefon ediyorlar ve köy muhtarı için bile çok sayılmayacak bir para talebinde bulunuyorlar! Muhtemelen “Size vereceğimiz falan vakfın, falan kuruluşun hesabına bağış yapmanızı bekliyoruz” gibi taleplerde de bulunuyorlar! Rakamlar yüksek değil, ama ağlarına düşürme ihtimali olan muhtar sayısını dikkate alınca çok yüklü bir rakamın ortaya çıkacağını da görmezden gelemeyiz. Sonuçta sadece 40 binin üstünde köy ve köy muhtarı var. Şehirlerdeki mahalle muhtarlarını da hesaba dâhil edin!

Aman dikkat sevgili muhtarlar! Sakın ola şunu aklınızdan çıkarmayın: Külliye’deki toplantıya çağrılacaksanız, doğrudan Külliye tarafından aranırsınız ve sizin davet edileceğinizi Külliye dışında kimse bilemez! Sizi arayıp falan ayın filan gününde Külliye’ye davet edileceksiniz, şuraya bağış yapın, size gönderdiğimiz kitapları alın gibi taleplerini iletenleri dikkate bile almayın. Numaraları görünüyorsa telefonunuzda o telefonu hemen güvenlik kuvvetlerine bildirin. Rakam küçük bile olsa çarpılmayın!